Dededen toruna bir aile geleneği: Sabunculuk

Müftüoğlu, bölgede sabunculuğun öyküsünü paylaştı

GÜNCEL 27.10.2022 15:35:00 0
Dededen toruna bir aile geleneği: Sabunculuk

Nesrin Geyik/İskenderun

Müftüoğlu Sabunu işletmesi sahibi Fatin Müftüoğlu, yöresel olarak bölgemizde üretilen Defne sabununun yapılış hikayesini anlattı. Ürettikleri sabunları da tanıtan Müftüoğlu, lavanta, bıttım, defne, zeytinyağı ve çay ağacı sabunları hakkında da bilgi verdi. 

Kentte faaliyet gösteren Ayna İskenderun Kültür ve Sanat Derneği ile Evimiz İskenderun Süpürge Derneği'nin işbirliğiyle düzenlediği Geleneksel Çarşamba Sohbetine konuk olan Müftüoğlu Sabunu işletmesi sahibi Fatin Müftüoğlu, yöreye özgü olarak bilinen defne sabunu ile işletmesinde üretilen lavanta, bıttım, zeytinyağı ve çay ağacı sabunları hakkında da katılımcılara bilgi verdi. 

"Sabun işi dedemin dedesi tarafından başlatıldı"

1900'lü yıllarda Antakya'da ciddi bir zeytinyağı üretimi yapıldığını ve bunun günümüzde de devam ettiğini anlatan Müftüoğlu, "O dönemde zeytinyağı fazla tüketilmiyor, ihraç fazlası dediğimiz zeytinyağı ortaya çıkıyordu. Özellikle de tüketilemeyen yüksek asitli zeytinyağı ortaya çıkıyordu. O dönemde defne yağı da üretiliyordu. Defne yağı Antakya bölgesinde, Silifke ve Karadeniz'de var, çünkü yabani olarak yetişen bir bitki. Bu iki ürünü birleşmesiyle bir sabun ortaya çıkıyor. Eskiden külle yapılan sabunlar söz konusuydu, daha sonra iş ticari hale geldi, artık kostikle yapılıyor. Bu iş, benim dedemin dedesi tarafından başlatılıyor. İlk başta ailemizde üçüncü, dördüncü ürün olarak satış yapılmaya başlanmış. O dönemlerde zeytinyağı satışı, defne yağı satışı daha tarımsal kaynaklı ürünler işin son noktasında. Şu anda lokomotif ürün olarak defne sabunu üretmeye başladık. Defne sabunu iç piyasada satıyoruz. İki zincir mağazanın tedarikçisiyiz, oralarda ürünlerimiz soz konusu” dedi.

Üretimde hammadde olarak kullandıkları iki ana ürün zeytinyağı ve defne yağını Hatay’dan topladıklarını, ancak ‘sabunluk’ olarak adlandırılan yüksek asitli zeytinyağının Ege bölgesine gönderilmeye başlanmasının sektörlerine adeta darbe vurduğunu da sözlerine ekleyen Müftüoğlu, “Bu tamamen tüketilemeyen yüksek asitli dediğimiz, sabunluk zeytinyağı, dip zeytinyağı olarak da adlandırırlar. Yediğiniz zaman bir acılık olur, ancak son yıllarda tedarikçiler, bu dip zeytinyağını Ege Bölgesine gönderiyor. Orada tadını biraz daha yumuşatarak kullanılabilir bir zeytinyağı haline getiriyorlar. Tabi bu, bu sektöre bir darbe daha vuran bir iş oldu. Çünkü ürünün azalması, fiyatların çok artmasına neden oldu. O yüzden piyasada gördüğünüz şişelenmiş zeytinyağlarının bazıları normal şartlarda tüketilmeyecek olan zeytinyağlarından, şartlandırarak elde edilen ürünler" diye konuştu.

Defne yağı nasıl anlaşılır?

Defne yağını anlamak için iki yöntem olduğunu anlatan Müftüoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bunlardan birinin laboratuvar ortamı. Biz her zeytinyağını analize gönderiyoruz. çünkü, içine pamuk yağı karıştırılıyor. Şimdi Defne yağının kilosu 200 lira civarında. Diğerinin kilosu 60-70 lira dolayında. Çok büyük kara geçiyor bunu yapanlar ama tehlikeli bir iş. İkinci yöntemse defne yağını elimize alıyoruz, gerçek defne yağı elinize tamamen emilir, hiç bir şekilde elinizde yağ kalmaz. Kokladığınız zaman defne kokar. Pamuk yağı karıştırılmış olanda nasıl zeytinyağı elinize aldığınız zaman eliniz yağlı kalır, eliniz yağı ememiyor. Biz bunu birincil yöntem olarak anlayabiliyoruz. Rengi koyu olur. Bunun sabuna bir zararı yok ama bana zararı nasıl, ben defne yağının kokusundan faydalanmak istiyorum, defne yağının vermiş olduğu yumuşaklığından faydalanmak istiyorum. Bu bir hile ne yazık ki. Subunun üç temel ürünü var. Zeytinyağı, defne yağı ve kostik. Kostik, yağı sabunlaştırmak için kullanılan bir kimyasal. Beşte bir oranında kullanılıyor. Bu tabi ustalık gerektiren bir iş. Fazla kostik kullanıldığı zaman elinizde yara varsa elinizde ki larayı yakar. İki tane üretim şekli var. Bunlardan birincisi bizim yaptığımız, Marsilya tipi üretim diye de adlandırılan sıcak üretim, binici gün kazanın içine koyuyoruz bir gün boyunca belli bir ısıya ulaştırıp yağı öldürmek dediğimiz işlemi yapıyoruz. bir gün bekliyor, ikinci gün kostiği ekleyip sabunlaşmasını sağlıyoruz. Bir günde o şekilde beklettikten sonra üçüncü gün, sabun bizim yöntemle yıkanıyor. Yani içinde bulunan kostikli zararlı suyun akmasını sağlıyoruz. Biz sabunun içinde serbest halde olan kostiğin tamamını suyla uzaklaştırıyoruz. Ne zaman ki altta ki vanadan sabun gelmeye başlarsa veya saf su gelmeye başlarsa, ürün oldu diyoruz biz sonrasında ürünü kazandan alıp zemine döküyoruz ve mühürlerini vuruyoruz üzerine. Sonrasında kubbe şeklinde dizip yaklaşık 4-5 ay kurutuyoruz. Sabunun ilk günkü ağırlığıyla son gündeki ağırlığı yaklaşık üçte bir oranında kayboluyor. Sabunu kuruttuğunuz zaman çok daha sert oluyor. Kurumayan sabun sümüksü bir yapıa ulaşır. Çok çabuk erir. Bizim sabunumuzu ortalama bir insan her gün yıkansa bir ayda bitiremez."şeklinde konuştu. 


Anahtar Kelimeler: Dededen toruna geleneği: Sabunculuk

"Mücbir sebep hali uzatılmalı"

Fatma Şahin'den başkanlara ziyaret

Lütfü Savaş, mesajla veda etti

Nesibe Kuzu, "Pruva"yı yayımladı

İş yükününün hafifletmesini istediler

1 Mayıs, İskenderun'da kutlanacak

23 Nisan'da motosiklet korteji

Bayramda 'uçurtma şenliği'

Parkta 23 Nisan şenliği

Hastane bahçesinde korkutan yangın

Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlandı

Çalışkan'dan Özhaseki'ye: İtiraf yetmez, çözüm üretin!

İş dünyasının talebi 'mücbir sebep'

Belen'de makam koltuğuna Aybüke oturdu

Çocuk başkanlar istemlerini sıraladı

  • BIST 100

    10082,71%-0,11
  • DOLAR

    32,37% -0,14
  • EURO

    34,63% -0,47
  • GRAM ALTIN

    2391,53% -1,78
  • Ç. ALTIN

    3886,52% -0,62