‘Dil farkı sağlığı etkiliyor´

Halkların Köprüsü Derneği gönüllüleri, ‘dil farkı´nın insanların sağlık hizmetine erişmesini olumsuz etkilediğini belirtti.

9.08.2017 10:43:09 0
‘Dil farkı sağlığı etkiliyor´

 

Füsun Sayek XI. Sağlık ve Kültür Etkinlikleri kapsamında Arsuz´da düzenlenen “Mülteci sağlığı ve birlikte yaşamak” adlı panelde konuşan İzmir Halkların Köprüsü Derneği gönüllülerinden avukat Ayşegül Karpuz, mülteciliğin hukuki ve uzun bir süreci getirdiğini belirtti.
Türkiye´nin göç ve ilticaya ilişkin ikili bir hukuk sistemi bulunduğunu belirten avukat Karpuz, ‘uydu iller´de ikamet etmesi gereken mültecilerin ülkenin birçok kentine yayıldığını ve İzmir gibi kentlerde de uydu iller olmadığını söyledi. Suriye´den ülkemize kitlesel göç hareketi olduğunu anımsatan, üç milyona yakın kişinin Türkiye´de barındığını ve bunların ‘misafir´ olarak adlandırıldığını anlatan Ayşegül Karpuz, sığınmacıların sağlık sorunlarının çözümü için 2014 yılında geçici koruma yönetmeliğinin yayınlandığını, bunlara ilişkin mülteciliğin belirsizliğini koruduğunu kaydetti. Mültecilerin birçok konuda sağlığa erişimde sorun yaşadığını ifade eden Karpuz, “Sağlığa erişimde dil engeli de var. Birçok hastanede tercüman yok. Bazı dernekler gönüllü olarak tercüman desteği veriyor, ama bu yeterli değil. Bu durum sadece Suriyeli sığınmacılar için değil, hekimler için de sorun yaratıyor. Sığınmacıların protez, tüp bebek gibi talepleri de karşılanmıyor. Engelli çocukların rehabilitasyon merkezlerinden yararlanmasında da engel var. Bu nedenle haklara sahip olma hakkı çok önemli. Bu nedenle Suriyelilere verilecek vatandaşlık, onların bir takım haklara sahip olmasında eşik atlamaları için önemlidir” diye konuştu.

Sığınmacılara vatandaşlık istedi
Prof. Dr. Feride Tanık´ın yönettiği panelde konuşan Prof. Dr. Cem Terzi ise ülkemizin en çok mülteci alan ülke konumunda olduğunu, ancak onların birçok haktan yararlanamadığını belirterek, Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesi gerektiğini savundu. Mültecilere vatandaşlık vermeyen ülke olduğumuzu anlatan Prof. Dr. Terzi, “Onlar bu ülkede yaşıyor üretiyor. Üretilen ve soframıza gelen domateste emekleri varsa, onların da bu ülkenin vatandaşı olma hakkı var. İsteyen herkese derhal vatandaşlık hakkı verilmesi gerekir. Dünyanın her yerinde 5 yıl süreyle o ülkede kalanlara vatandaşlık ve süresiz oturma hakkı veriliyor. Toplumsal entegrasyonun vatandaşlık üzerinden çözüleceğine inanıyoruz. Ama ülkemizin, 40-60 bin sığınmacııyı vatandaşlığa alması bekleniyor. Ülke olarak onları misafir olarak adlandırdığımızdan, birlikte yaşam için atılan adım yok. Bugün nüfusumuzun yüzde 4´ünü Suriyeliler oluşturuyor. Ama bizler de onlar da nasıl birlikte yaşayacağımızı bilmiyoruz. Onlara koşulsuz kucak açmazsak, birlikte yaşama iradesini gösteremeyeceğiz. Bunu yapamayan toplumlar da birini ötekileştirir. Birini ötekileştiren toplumlar ise çok zalim olabiliyor. Onun için yetkilileri uyarmaya çalışıyoruz. Mesele insan hakları temelinde ele alınmalıdır” değerlendirmesini yaptı.

3,5 milyon avroluk ‘geri gönderme´ anlaşmasını eleştirdi
Sığınmacıların yüzde 48´inin kadın yüzde 37´sinin çocuk olduğunu ifade eden Prof. Dr. Terzi, vatandaşlık hakkının verileceği kişilerin eğitimli olanlar değil, aksine parçalanmış aileler; anne-babasını yitirmiş çocuklar; yoksul kesim ve işçiler olması gerektiğini ve özellikle bu kesimler için vatandaşlık hakkının kolaylaştırılması gerektiğini belirtti. AB-Türkiye arasında imzalanan ve 3.5 milyon euroluk ´geri gönderme´ anlaşmasını da eleştiren Prof. Dr. Terzi, bunun ülkemizi onlar için ‘açık hava hapishanesi´ne çevirdiğini, ülkenin bu amaçla kiralandığını da savundu.

En çok travma nedeni ‘zorunlu göç´
Hatay Tabip Odası Başkanı Pro. Dr. Tacettin İnandı da Suriyeli sığınmacıların kaldığı kamplara girmenin ve araştırma yapmanın son derece güç olduğunu söyledi. Bu konuda çok az araştırmanın olduğunu anlatan Prof. Dr. İnandı, Mersin-Hatay arasındaki bölgede yapılan kamp araştırmalarında, sığınmacılarda depresyon oranının yüzde 5 ile 53 oranında çıktığını, travma sonrası stres bozukluğun yüzde 33-65 arasında olduğunu, yaşanan travma oranının yüzde 58.6, tanık olunan travma oranının yüzde 0.7, depresyon sıklığının yüzde 71 olduğunu belirtti. Sığınmacıları en çok etkileyen travmanın ‘zorunlu göç´ olduğunun araştırmada ortaya çıktığını ve sığınmacılarla birlikte hastanelerde sağlık hizmetinde yoğunluk yaşandığını anlatan Prof. Dr. İnandı, sığınmacıların kendilerini Türkiye´de güvende hissetme oranının yüzde 81, uyum sağlama oranının yüzde 75, geleceklerini daha iyi görenlerin yüzde 42, Suriye´de savaşın sona ermesi halinde ülkelerine geri dönmeyi isteyenlerin yüzde 93, savaşın bitmemesi halinde ise dönmeyi düşünmeyenlerin oranının da yüzde 82 olduğunu ifade etti.

Yaşam süreleri de kısaldı
Göç hareketi ile birlikte polio, kızamık gibi hastalıklarda artış göründüğünü, Suriyelilerde beklenen yaşam süresinin savaş ile birlikte 75´ten 55´e gerilediğini ifade eden Prof. Dr. İnandı, savaşan bazı radikal gurupların kadınlara tecavüzü bir savaş yöntemi olarak düşündüğünü ve savaşın şiddet kültürünün bir parçası olduğunu da belirtti.


Anahtar Kelimeler: farkı sağlığı etkiliyor

CHP, Hatay ve İskenderun için yeniden itiraz etti

Arsuz'da bahar coşkusu

Dörtyolluyu denizle buluşturdu

Erzin de ilk meclisini topladı

Dörtyol meclisinde komisyon seçimleri yapıldı

Meclis komisyonlarını CHP belirledi

Dönmez’den alan incelemesi

Öntürk’ten ‘tefeciden borç alınmış’ iddiası

Kaymakamlık avlusunda bayramlaşma

Arsuzlu TCDD Kampında bayramlaştı

Bayramın 3. bakanı Bayraktar oldu

"Deprem Şehitliğine" bakan ziyareti

CHP, Hatay'ı 'çalışma grubu'yla izleyecek

Bakan Özhaseki: 14.2 milyar lirayı Hatay için kullanacağız

AÇKD eski başkanı S. Asker yaşamını yitirdi

  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,58% 0,22
  • EURO

    34,84% 0,53
  • GRAM ALTIN

    2417,04% -0,63
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00