Doğal tarımın ilk adımı: Fidecilik

Yerli tohum giderek daha değerli ve önemli hale geliyor. Yerli tohumun korunması da öyle...

29.06.2017 10:37:01 0
Doğal tarımın ilk adımı: Fidecilik

Sadet Berkyürek/İskenderun

Fidecilik uğraşı ile küçücük bahçelerde, takas edilebilen tohumu fide yoluyla çoğaltmış, korumuş, yenilemiş de oluyorlar. Tohum ambarları giderek evlerdeki değerini kaybetmeye devam ediyorsa da bu yörede gelinlik kızların sandığına çeyiziyle birlikte tohum konulmasa da ailelerde tohumluk ürün ayırma, tohum alma ve saklama geleneği hala devam ediyor.

Bölgede fidecilik uğrağı, tohum takasını bir başka paylaşım şekline bürünmüş durumda. Fideyi yerli tohumla üretenden almak da güven ve tanımayı gerektiriyor. Sulama sıkıntısı, toprağın yapılaşmayla, miras yoluyla bölünmesiyle ekim alanları daralsa da Hassa´dan Dörtyol´a, Arsuz´un köylerine kadar çiftçilik yapanlar, hobi düzeyinde ilgilenenler, hatta balkonunda birkaç saksıda ekim yapanlar bile yerli tohumla üretilen fidelerin taliplisi olabiliyor. Bu fide, bazen de bir başka kentteki yakınına ziyarete gidenin armağanı da olabiliyor. Domates, patlıcan, salatalık, biber, kabak… hepsi yerli tohumdan ve kendi üretimleri…

Yerli tohumda da seçenekler geniş
Mini bahçeniz için seçim yapmak gerektiğinde seçenekler muhtelif... Yerli domates, etli, salça konservede kullandığımız Bursa domates, salkım domates, eski zamanlarda bahçelerde tarlalarda kendiliğinden yetişen, yabani diye kimsenin yüzüne bakıp yemediği günümüzde en çok rağbet gören çeri domates. Bibere gelince çeşitler kulağa hayli aşina; köy biberi denilen etli biber, acı sivri biber, Samandağ biberi, Bilecik biber, dolmalık acı-tatlı biber, süs biberleri, uzun kıvrak kıl biberi… Patlıcanda ise kemer, dolmalık, bostan, Adana, mor çeşitleri.
Fide üretimini annesiyle sürdüren Yıldız Dönmez, annesine yardımla başladığı bu uğraştaki tespiti tohumla ilişkilendirerek, “Hepsi de kendi tohumlarımızdan, yerli ve kendi ürettiğimiz çeşitler. Ben kendimi bildim bileli belki 40 yıldır annem bu işi yapıyor. Ben ona yardımcı olmak amacıyla başladım. Ama tohumlarımız hep aynı tohum, hiç değişmedi” dedi.

Mücadelede çiçek faktörü
Zirai mücadele yöntemleri, sağlıklı fide elde edilmesi için kimyasal kullanımı ile ilgili sorumuzu Dönmez, fideciliğin toprakla bağını un-ekmek ilişkisiyle örneklendirdi. Dönmez, “İnsanlarımız ekmek için un elerken, biz toprağa gübreyi eliyoruz. Toprağı altın gibi işliyoruz. İlacı yok, hormonu yoktur. Sadece hayvan gübresi ve toprak vardır. Bunun dışında sudan başka bir şey almaz. Tohum, su, gübre, toprak… bu kadar. Başka bir şey yoktur. Organik sebze yetiştirmek için gelip fideyi buradan alırlar. Hibrit tohuma aldananlar oluyor. Ektiklerinden tohum alamazlar, bir de resmen bu tohumlar yoluyla sağlığımızla oynuyorlar. Ziraatçilerden istediğiniz tohumu alabilirsiniz, ama hepsi hibrit tohum. Ben kendi tohumumu zaten satmam. Kendi tohumumuzu kendimiz üretiriz. Tohum için kendi ekimimizi de yapıyoruz. Yetişemediğimiz yerde bizim aynı tohumdan eken komşularımızla yardımlaşıyoruz. Örneğin, biber tohumum eksik kalmışsa, benim tohumdan eken komşumdan en güzelini alırım, tohumunu çıkartırım biberini de salça yaparım” diye konuştu.
Doğal mücadele çiçeklerle
Fide seralarında giderek doğal mücadele amacıyla çiçeklerin küçük saksılarda yerini almaya başladığı da görülüyor. Bu hizmet de artan taleple paralel gelişmiş. Kadife çiçeği kadim bir mücadele yöntemi olarak seraların başında çiçeği ve kokusuyla duruyor. Dönmez, eskiden yeniye aktarılarak gelen uygulamayı şöyle anlatıyor: “Biber serasının, sebzelerin arasına genelde ekeriz. Hem hastalığı önlüyor hem de görsel olarak güzellik katıyor. Annem bu işi 40 yıldır yani, bildik bileli öyle yapıyor.” Anne Miyase Dönmez ise kayınvalidesinin başlattığı fidecilik işini aynı gelenekle sürdürüyor.

Fidecilik kuşaktan kuşağa aktarılıyor
Artık Arsuz´a bağlı Karaağaç mahallesi içinde kalan Konarlı´da fide işi hep vardı. Çiftçiler, kendi fidelerini yetiştirir, tohum ve fide takası yapardı. Ama bir geçim kaynağı olarak bu işi pazara taşıyan anneleri Rağda Dönmez ile başladığını anlatan Hamame Tunç ise, küçük yaşlardan içinde yeraldıkları geleneğin sürdürücülerinden. Anneden kıza, anneden geline aktarılarak sürdürülen bir çaba. Tunç, anlatımını şöyle sürdürdü: “Fidecilik ilk annemle başladı. Annem 102-103 yaşına kadar yaşadı. Özlü bir kadındı. Ne bir doktora gitmiş, ne hastanede yatmış. Bu işe oyun gibi başladı. Kendi bahçesi için yapardı herkes gibi.”
Zaman içinde anne bu işi yapmaz, yapamaz duruma gelince kendisinin devreye girdiğini kaydeden Hamame Tunç, koşullarının ´Türkiye´nin gidişatından´ ayrı düşünülemeyeceğine işaret ediyor: “Türkiye´nin gidişatı belli, herkes bunu biliyor. İnşaatla birlikte tüm sektörler, inşaatın ağırlığı da bizi etkiliyor. Çünkü tüm sektörler birbiriyle bağlantılı.”
Alım yapılan bölgelere Kıcı´yı, Nergizlik, İSSUME´yi de ekleyen Hamame Tunç, bu işin geleceğinden ise karamsar görünüyor: “Bu işi bizden sonra yapan olmayacak heralde.”
Fidanlıkta çiçek ekimi için sözleri de annesinin tanımlaması gibiydi: “Bir insanın evinde çiçek olmayınca cehennemi çağırmış olur. Çiçek cennettir.” Özellikle kadife çiçeğinin biber zararlılarına karşı etkili olduğu için ekildiğini, bunu soranlara mutlaka önerdiklerini anlatan Hamame Tunç, kadife yanında yörede reyhan olarak adlandırılan fesleğen ekimini de öğütlüyor, çünkü hem sebze fidelerine güç kattığına inanılıyor hem de çiçekle görsellik yanında fide çeşitliliğini de arttırmış oluyorlar.

“Bu işin başı tohum”

Dönmez, fidecilikte tohumun önemini şöyle anlatıyor: “Kendi tohumumuzu kendimiz elde ediyoruz. Kendi fidemizi ektiğimiz yerler var. Yetiştirdiğimiz sebzeyi tohum zamanı toplayıp, çıkartıyoruz. Örneğin domates tohumu çekeceğiz… bahsettiğim bizim yerli domatesimiz. Olgunlaştığı zaman kasa kasa topluyoruz. Tohumu tane tane çekiliyor. Geri kalanını ise kendimize kışlık konserve yapıyoruz. Patlıcanda da aynı. Belirlediğimiz ağaçların patlıcanlarını zaten hiç koparmayız, patlıcan olgunlaşıp sararana kadar. Ağacından kopardıktan sonra belirli bir süre dinlendirip, olgunlaştığına inandığımız gün tohumunu alıyoruz. Fasulye, salatalıkta da öyle. Tüm tohumlarımız organiktir. Tohumumuz da nesilden nesile gelmiştir. Anneannemizin tohumunu üreterek bugüne kadar sürdürdük. Halen organik tohumu kaybetmemişiz. Bazı ürünlerde tohuma ancak güvenir, denemelerimizde olumlu sonuç alırsak değiş-tokuş yapabiliyoruz. Umuyorum bu işi bizden sonraki nesillere de aktarabiliriz.”


Hastane bahçesinde korkutan yangın

CHP, Hatay ve İskenderun için yeniden itiraz etti

Arsuz'da bahar coşkusu

Dörtyolluyu denizle buluşturdu

Erzin de ilk meclisini topladı

Dörtyol meclisinde komisyon seçimleri yapıldı

Meclis komisyonlarını CHP belirledi

Dönmez’den alan incelemesi

Öntürk’ten ‘tefeciden borç alınmış’ iddiası

Kaymakamlık avlusunda bayramlaşma

Arsuzlu TCDD Kampında bayramlaştı

Bayramın 3. bakanı Bayraktar oldu

"Deprem Şehitliğine" bakan ziyareti

CHP, Hatay'ı 'çalışma grubu'yla izleyecek

Bakan Özhaseki: 14.2 milyar lirayı Hatay için kullanacağız

  • BIST 100

    9711,46%0,69
  • DOLAR

    32,51% -0,09
  • EURO

    34,81% -0,14
  • GRAM ALTIN

    2426,25% -0,14
  • Ç. ALTIN

    3994,88% -0,57