Kaftancıoğlu, edebiyatçı yönüyle yeniden belleklerde

Gazeteci, yazar, radyo programcısı Ümit Kaftancıoğlu, 11 Nisan 1980´de kızının gözleri önünde öldürüldü. Geride bıraktığı öykü, roman, derleme, röportaj çalışmaları ise ilk kez bir akademisyen tarafından yeniden belleklere taş

GÜNCEL 19.06.2020 13:52:12 0
Kaftancıoğlu, edebiyatçı yönüyle yeniden belleklerde

Sadet Berkyürek/İskenderun

Mersin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü´nden Doç. Dr. Hasan Yürek, köy enstitülü yazarlardan Ümit Kaftancıoğlu´nun roman ve hikâyeciliğini ‘Garip´in ‘Ümit´e Yolculuğu: Roman ve Hikâyeciliğiyle Ümit Kaftancıoğlu adlı kitabında ele aldı. Yürek, kitapla 12 Eylül 1980 öncesi katledilen Kaftancıoğlu´nu edebiyatçı, romancı yönüyle yeniden belleklere taşıdı.

Kaftancıoğlu adı, gelini CHP´nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte popülerleşti. Günümüzde özellikle araştırma kitapları okuyucu ilgisini ne kadar çekiyor diye baktığımızda –yayınlanması tabi ki bir değer, ama okunuyor mu? Popülerlik okunmayı arttırıyor mu? Hasan Yürek´i Kaftancıoğlu´nu incelemeye, incelemesini kitaplaştırmaya kadar yönelten etmenler ne idi? Kitabın birinci bölümünde hayatı, kişisel özellikleri, sanat ve edebiyat görüşleri yer alan Kaftancıoğlu´nun roman ve hikâyelerini özet, kişiler, tema, mekân, zaman başlıkları altında inceleyen İskenderunlu akademisyen Doç Dr. Hasan Yürek, kitap çalışmasıyla ilgili gazetemizin sorularını Arsuz Karaağaç´taki babaevinde yanıtladı.

Toplumcu yazar Ümit Kaftancıoğlu´nun edebi kimliğine ilişkin çalışmaya yönelmesindeki en güçlü saikin hayat hikayesinden kaynaklandığını belirten Doç. Dr. Hasan Yürek, “Hayat hikayesini okuduğumda etkilendim. Zor koşullardan oralara gelmek ve farklı alanlarda yurdu için bir şeyler yapmaya çalışırken öldürülmesi etkileyici bir hayat hikayesi idi benim için. Asıl çıkış noktası bu. Tabi edebiyatçı olduğumuzdan kitaplaştırmak için edebi eseri olması lazım… onlar da var. Bir çalışma yapma niyeti, isteği oluştu ve çalışmanın başlaması bu şekilde oldu. Kendisinin bıraktığı etki. Gerek hayat hikayesi, gerekse sonradan okuduğumuz eserleriyle… Bu etki sonucunda böyle bir çalışmanın olması gerektiğini düşündüm, ki hakkında bütünlüklü bir çalışma da yoktu” dedi.

Hayat hikayesi esin kaynağı oldu

Ümit Kaftancıoğlu´nu edebiyatçı, romancı yönünden önce hayat hikayesinin çekimiyle başladığı çalışmayı Hasan Yürek şöyle anlattı: “Ümit Kaftancıoğlu´nun insanı etkileyen bir hayat hikayesi var. Asıl İsmi Garip. Hakikaten de garip… O zaman Kars´ın ücra bir köyünde, şu anda Ardahan´a bağlı bir köyde doğuyor. 7 çocuklu ailenin 5.çocuğu ve fakirlik… evde zaman zaman yiyecek bir şey bulamayacak kadar yoksul bir ailenin çocuğu. Ama böyle bir çocuk, daha 5 yaşında daha ve köyünde okul yok iken okuma yazmayı öğreniyor. Köy Enstitüsüne giden bir büyüğünün kalemini, defterini gizli gizli araklayarak kendi kendine öğreniyor. Köyde okur yazar yok iken köy odalarında büyüklere hikayeler, masallar okuyor daha 5-6 yaşlarında. Daha sonra kendisi de Köy Enstitüsüne başlıyor ve Cilavus Köy Enstitüsünü başarılı bir şekilde bitiriyor. 4-5 sene öğretmenlik yapıyor. Nitekim romanlarından biri öğretmenlik yaptığı Mardin´le alakalıdır. Balıkesir´de, Rize´de öğretmenlik yaptıktan sonra açılan sınavı kazanarak TRT´ye giriyor. TRT´de farklı birimlerde çalışıyor. Hayat hikayesini okuduğumda etkilendim.”

Kaftancıoğlu hakkında ilk bütünsel çalışma

Kitabın Kaftancıoğlu ile ilgili bütünsel ilk çalışma özelliğine de dikkat çeken Doç. Dr. Yürek, daha önce farklı roman ve hikayeleri üzerine tek tek incelemelere karşın romanlarını, hikayelerini bilimsel bir yöntemle inceleyen bir çalışmanın bulunmadığını, araştırma yaparken kimi doğru olmayan bilgilere de ulaştığını kaydetti. İnceleme ve okumalarının ardından 10-12 aylık bir süre öncesinde yazmaya başladığını anlatan Hasan Yürek, Kaftancıoğlu´nun edebi kimliğine ilişkin şunları paylaştı: “Ne yaşıyorsa anlatan biri… gerek romanları gerek hikayelerinde kendi hayal ürünü olarak kurguladığı hemen hemen hiçbir şey yok. Hepsini birebir yaşamış. Yaşamamışsa bile gözlemlemiş, tanık olmuş. Tüfekliler diye bir romanı var. Oradan somutlaştırmak adına bir örnek vermek isterim; Tüfekliler romanı Mardin´deki öğretmenlik anılarına dayanıyor. Oranın feodal yapısıyla alakalı bir roman. Kendisi de Mardin´in Direk ilçesinde ciddi bir süre öğretmenlik yapıyor. Oradaki aşiret yapılanmalarını, aşiretlerin halk üzerindeki etkisini, baskısını, iktidarla olan ilişkilerini görüyor bir öğretmen olarak. Ve bunları kitaplaştırıyor. Bu hayatının hayatının eserlerine yansıdığının bir örneği. Keza ilk romanı Yelatan, kendi hikayesidir. Kendi köyünün, yaşadıklarının hikayesidir. Yelatan bir dağ adıdır. Ardahan sınırları içerisinde. O dönemki adıyla Sazkara, şimdi Koyunpınarı olan köyü, hayatını belirleyen çok önemli bir unsur. Oradaki doğa koşulları çok zordur. Giden bilir, yaşayan daha somut bir şekilde yaşar. Onu simgeleştiren, hayatın zorluğunu simgeleştiren bir dağ. O nedenle seçmiş. Tüfekliler de oradaki aşiretler arasındaki çatışmalardan hareketle oluşturduğu isim. Bu iki roman böyle. Keza 3 tane hikaye kitabı var. Birinde 13, birinde 15, birinde 22 hikaye var. Toplamda bunlar 40´tan faza yapıyor. Ya İstanbul´da ama çoğu kuzey doğu anadolu´da, kendi doğup yetiştiği coğrafyada geçen ve ağırlıklı olarak zor; kendi de öyle yaşadığı için zor koşulları anlatan, oradaki din istismarından tutun halkı sömüren ağalara kadar, aşka kadar… çok farklı temalarda ama yaşanmışlıklar. Ne yaşamışsa onu yazıyor. Evet hayatını anlatıyor, ama edebi kaygıları da taşıyor. Sadece anlatmıyor. İçerikle biçim arasındaki dengeyi kurmuş ve belli ölçüde nitelikli eserler koymuş. Bu da bizi çalışmaya yönlendiren etkenlerden biri olmuştur. Sadece hayatını aktarsaydı bu çalışma olmazdı. Serlerin de belli bir nitelikte olması gerekir. Hayat hikayesi evet bizim esin kaynağımızdı; ama edebi eserleri onu tamamlayan unsurdu.

Kitaba ilgiyi Ümit Kaftancıoğlu adı çekti

'Günümüzde özellikle araştırma kitapları okuyucu ilgisini ne kadar çekiyor?' diye baktığımızda –yayınlanması tabi ki bir değer, ama okunuyor mu? Popülerlik okunmayı arttırıyor mu? Yürek, sorumuzu şöyle yanıtladı: “Akademik çalışmalar pek okunmaz. Daha önce doktora çalışmasını da kitaplaştırdım. 2016 vefat eden şair Ahmet Oktay´ın şiirleri üzerine bir çalışma yaptım. Okunmuyor. Ama burada hakikaten –haberlerin de etkisiyle mi- bir talep geldi. Bu çalışma için Ümit Kaftancıoğlu´nun oğluyla da diyalog halindeydim. Çalışmayı ilk gönderdiğim kişi de o oldu. O paylaşınca Kuzey Doğu Anadolulular, oralılar, tanıyanlar gördü. Bana da ulaşan oldu. Eserlerinin incelemesinin hepsine olmasa da biraz bakar ama, o akademik incelemeye çok ilgi göstermez. Bu ilgi edebi eserlere olan ilgiden çok, Ümit Kaftancıoğlu´na olan ilgiydi. Bu kitabı kim alırsa alsın eser incelemelerinden ziyade ilk bölümde hayatının anlatıldığı bölümü okuyacaktır.”

İlk baskının tükenme aşamasına gelen kitaba ilginin kendisini de şaşırttığını sözlerine ekleyen Yürek, şunları kaydetti: “Ümit Kaftancıoğlu´nu duyanlar, merak edenler, az çok bilenler için bütünlüklü bir çalışma. Hakikaten bu çalışmayı yürütürken de 2-3 sayfalık bir hikaye üzerine bile neredeyse o kadar inceleme yaptık. İlgiye ben de şaşırdım aslında. Akademik çalışmalar bu kadar ilgi görmez. Ama buna öyle bir ilgi oldu. Önce şaşırdık. Okunma isteği, rağbet görme isteği vardır. Çalışmanın bir karşılığı olması, hoşa gidiyor.”

Garip´ten Ümit´e, Tatar´dan Kaftancıoğlu´na

Kitabın adındaki isim ise , Kaftancıoğlu´nun kimlik değişimi de içeriyor. Garip Tatar´dan Ümit Kaftancıoğlu´na değişimi Yürek, şöyle anlattı: “Ümit Kaftancıoğlu´nun asıl adı Garip Tatar´dır. Yakınlarının soyadıdır. Öldürülmeden önceki bir söyleşisinde bunu anlatır, mahlas geleneğini hatırlatarak isim değiştirmesini bu gelenekle açıklar. Ama bu açıklama yetersiz kalıyor hayatına baktığımızda. Hakikaten Garip´in anlamı ile ölmesi beklenirken yaşama tutunmuş bir bebekten başlayarak hayatının bütününe baktığımızda Ümit adının bilinçli bir seçim olduğunu görürsünüz. Garip… gariplikten çıkma isteği ve Ümit, gelecekten ümitli olma isteği. Geleceğe dair ümitli olmak istiyor. Çünkü ülkenin durumundan memnun değil. Birşeylerin daha iyi olmasını istiyor; o dönem itibariyle ümitli olmak istiyor. Dolayısıyla Ümit ismini seçiyor. Kaftancı ise doğduğu yörede bir yerin adı. Araştırırken doğasıyla bilinen, insanı etkileyen bir yer olduğunu öğrendim. Öğretmenlik yaparken değiştiriyor.”


Hastane bahçesinde korkutan yangın

CHP, Hatay ve İskenderun için yeniden itiraz etti

Arsuz'da bahar coşkusu

Dörtyolluyu denizle buluşturdu

Erzin de ilk meclisini topladı

Dörtyol meclisinde komisyon seçimleri yapıldı

Meclis komisyonlarını CHP belirledi

Dönmez’den alan incelemesi

Öntürk’ten ‘tefeciden borç alınmış’ iddiası

Kaymakamlık avlusunda bayramlaşma

Arsuzlu TCDD Kampında bayramlaştı

Bayramın 3. bakanı Bayraktar oldu

"Deprem Şehitliğine" bakan ziyareti

CHP, Hatay'ı 'çalışma grubu'yla izleyecek

Bakan Özhaseki: 14.2 milyar lirayı Hatay için kullanacağız

  • BIST 100

    9711,46%0,69
  • DOLAR

    32,51% -0,09
  • EURO

    34,81% -0,14
  • GRAM ALTIN

    2426,25% -0,14
  • Ç. ALTIN

    3994,88% -0,57