Mustafa AKYÜREK


ISSIZ PASKALYA

Mustafa AKYÜREK


   Hıristiyan dünyası Paskalya Günleri´ni yaşıyor…

   Çoğunluk Avrupa´da olmak üzere Asya´da, Amerika´da, Afrika´da, Avusturalya´da ve irili-ufaklı nice yerde güneşli Nisan sabahlarına hazırlanıyor insanlar.

   Yazık ki, sessizlik bürümüş her yanı, büyüyor yalnızlıklar.

   Çan sesleri tiz çalıyor, duvarlara çarpıp gökyüzüne yükseliyor. Zangoçların suratları asık, boyunları bükük.

   Korku tanımaz Bulgaristan ve korfo adası papazları kalabalıklara kutsanmış suları aynı kaşıkla içirmeye devam edip istavroz çıkarıyorlar.

   Diğer yandan tomurcuğa durmuş badem çiçekleri, erik dalları hüzünlü, gülümsemiyorlar ilkyaz sabahlarına.

   Bu ‘Corona Günlerin´de boşluğun yanısıra suskunluk kaplamış insanların yüreğini.

   Papa Vatikan´da tek kişilik ayin yapıyor. Görünmez kalabalıklara sesleniyor; tütsü savuruyor sağa-sola, dua okuyop istavroz çokarıyor.

   Hz. İsa´nın, bakire Meryem´in Kutsal Ruh´un siluetleri düşüyor, kilise avlusuna.

   Issızlığın yaşandığı saatlerde ‘Kutsal İlahi´nin birinci bölümü karanlığı delerek yayılıyor:

                                                      Ey şarabın kutsadığı Ruh!

                                                      Mest eyle sıkılan canımı.

                                                      Dağılsın yapışkan karanlık;

                                                      Doğsun üstüme çoban yıldızı.

   Evet. Bu gün Paskalya. Nisanın ilk günleri ve güneş bütün cömertliğiyle etrafı  ısıtıyor.

   Fırtına dinmiş, hafiften bir yel esiyor. Dallar sallanıyor, kuşlar ötüyor. Kumrular pencere kenarına konuyorlar, iştahla taneleri yiyorlar.

   Yazık ki, insanlar ‘Karantina´da; mahzun ve boynu bükük.

   Alanlara akın etmiyor kız-kızan. El ele değiller, paskalya sevdasına gönüllü kadınlar ve erkekler.

   Vatikan´ın gong sesleri telgraf tellerine tutunup dünyanın dört bir yanına yayılmıyorlar.

   Saklı kilise korosunun okuduğu ilahiler avizelere, mumlara ve tavana çarpıp yankılar yapıyorlar.

   İnsan gölgeleri Papa´nın önünden geçiyor. Bunları kutsuyor Papa Hazretleri, onlar da eğilip eğilip el-etek öpüyorlar.

   Kalabalıklardan habersiz koro yakarış bölümünü çalarken majörden sesleniyor:

                                                        Bakire Meryem duy beni!

                                                        Emzirdiğin İsa aşkına,

                                                        Sar ol kollarına bizi,

                                                        Gün ışısın karlı dağlara.

   Bir anda sökün ediyor, eski günler…

   Soğan kabuklarıyla renklendirilmiş kırmızı yumurtalar. Mutlu gülüşler arasında kaybolan tokuşturma sesleri. Ellemece, dokunmaca oyunlar, kır gezintileri ve papatya falları…

   Su boyları ve yarpuzların keskin kokusu, ayazma şenlikleri. Kurutulmuş gül yaprakları ve bu yaprakların geçmişe ait ne varsa söyledikleri Paskalya´dan yoksun, Paskalya´dan uzak.

   Dönüp dolaşıp Corona Günleri demekliğimiz günlüklere kara bir leke olarak düşüyor.

   Neyse ki, ilahinin son bölümü iç yangınları körüklerken yayılıyor, sonsuz boşluğa:

                                                           Ölüleri dirilten İsa aşkına!

                                                           Işısın güneş bitsin karanlık,

                                                           Yansın ocaklar Mesih adına.

                                                           Son bulsun uzatmalı yetimlik.

 

                                                                                              13.04.2020

                                                                                         akyurek1956@hotmail.com