Sadullah ÇAĞLAR


1 Eylül Dünya Barışı Doğu Cephesinde Kazanıldı

1 Eylül İkinci Dünya Savaşı´nın başlangıcının 75. yıldönümü Barış yılı olarak dünya halkları tarafından anlatılacak.


1 Eylül İkinci Dünya Savaşı´nın başlangıcının 75. yıldönümü Barış yılı olarak dünya halkları tarafından anlatılacak.

Bu önemli günle ilgili çeşitli ülkelerde geniş şekilde kutlamalar yapılıp savaşlar mahkum edildi ve tüm insanlığa barış cağrıları yapıldı. Ama bu insanlık tarihinin en vahşi, en kanlı savaşında Nazi canavarının yenilmesinde en belirli olan Sovyet lideri Stanlin´den, onun yönettiiği Kızılordu´nun destansal direnişi üzerinde hiç durulmadı. Sanki dünya halklarını esir etmek isteyen Alman faşizmini batı yıktı. Yani kapital dünya Nazizmi yendi. Bir İngiliz bilim adamı der ki 'Nazi faşizmi ne Avrupa´da ne de Normandiya cephesinde savaşı kaybetti. Hitler doğu cephesinde yani Stalingart´ta yenildi. Eğer batı müdahale etmeseydi savaş belki bir kaç yıl daha sürerdi, ama sonuçta Berlin´e gelen Kızılordu Paris´e girerdi. Sonuçta batı Avrupa sosyalist olurdu. Doğu Avrupa gibi Normandiye çıkarmasınını temel amacı batı yakasında sosyalist partilerin iktidara gelişini önlemekti. Savaş içinde liberal ya da sosyal demokrat partiler işgalci Nazilere karşı direniş mücadelesi vermediler. Oysa Alman faşizmine karşı devrimciler ölümcül kurtuluş savaşı verdiler. Elbette iktidar onların doğal hakkıydı. Yunanistan´da; İtalya´da özellikle Fransa´da devrimciler başlarını ortaya koyarak savaştılar. Evet, zaferin bedeli vardı. Bu bedeli ödeyenler çığlık atarak ölüme gittiler.
'Sevgili Maria, bu mektup sana ulaştığı zaman ben toprağın altında olacağım. Diğer arkadaşlarım gibi. Çünkü bizim için Gestepo Mahkemesi ölüm kararı verdi, ölüm bizimi için önemli değil, hangi devrimci yatağında ölmüştür? Ben Fransa´nın kurtuluşu için ölüyorum. Sizler geride kalanlar güzel günler göreceksiniz. Çünkü Kızılordu´nun ayak seslerini buradan duyuyoruz. Stalingrat´ı unutmayın. Ben bütün hayatım boyunca kendim için hiç bir şey istemedim. Sadece partime layık olmaya çalıştım. Çünkü beni partim yarattı. Seni seven eşin.'
Nazi Almanya´sının bütün işgal ettiği ülkelerde solcu devrimciler inanılmazı mücadele örneği vererek insanlığı esir ve köleleştirmek isteyen ırkçı barbar Hitler faşizmine karşı canlarını verdiler. Yunanistan´da Haydari kampında yüzlerce cumhuriyetçi her gün kurşuna dizildi.
Devrimciler ölmeden bir gün evvel en güzel elbiselerini giyip traş oldular ve halay çektiler. Ölüm listesinde adları çıkmayanlar 'Adımız neden yok? Arkadaşlarımızla bizide kurşuna dizin' diye Yunan cumhuriyetçileri ağladı. Ya Leningrat direnişi? İki yıl Alman tekniği ölüm makineleri şehri kuşattı. Leningrat´ın tüm su boruları imha edildi. Tüm tarlalar yıkıldı. Şehre yiyecek götürecek araçlara el konuldu. Leningrat havadan ve karadan en teknik Alman askerleri tarafından ablukaya alındı. Şehir havadan ve karadan bombalandı. Bu kuşatma içinde Sovyet halkı özellikle kadınlar, çocuklar şehrin ön tarafına barikatlar kurdular. Barikatlarda kadınlar ön safta vuruşarak mücadele ettiler. Tıpkı 1848-1871 Paris´te ki komün devrimindeki destansal direniş gibi. Alman faşizmine karşı direndiler ve Leningrat´ı Hitler vahşetine teslim etmediler.
Yüz yıl sonra Paris Komin direnişi Leningrat´ta Sovyet halkı ya da devrimin başarısını insanlığa gösterdiler. Leningrat kuşatması iki yıl sürdü ve Alman savaş tekniği bir halkın inançları karşısında çaresiz kaldı. Hitler Berlin´de çığlık atıyordu: 'Ne oldu? Leningrat düşmedi mi?' diye. Öyle ya Fransa´ya 15 gün içinde giren yenilmez Alman tekniği iki yılda nasıl bir şehre girmedi, yanlız Fransa mı? Hollanda, Norveç, Danimarka, Belçika bütün Doğu ve Batı Avrupa Nazi çizmelerinin işgali altındaydı. Peki İngiltere? Alman hava kuvvetleri Londra´yı havadan ablukaya alıp 500 uçakla İngiltere´yi bombalıyordu. Hitler´in sağ kolu Gorink 'Londra´nın günleri sayılı' diyordu. Peki Birleşik Amerika, Japonların Pearl Harbor´u hava baskınıyla serseme dönmüşlerdi. Çünkü ABD´nin Asya´da ki en büyük üstleri Pasifik´teydi.
ABD´nin İkinci Dünya Savaşı´nda ki Başkanı Franklin Rozvelt liberal düşünceler taşıyan demokrat bir kişiydi. Savaş geliştiği zaman yani Hitler´in orduları Doğu cephesinde durakladığı zaman namağlup tekniğin nasıl gerilediği. Onu Sovyetlere yaklaştırdı ve Sovyet lideri Stalin´le temas kurmak için sömürgeci İngiliz Başkanı Winson Çorçil´i Moskova´ya yolladı. İngiliz Başbakanı Sovyet lideri için ABD Başbakanı´na 'İlginç bir kişilik, şaşırtıcı özellikleri var, onunla kendi felsefesi dışında Hitler´e karşı işbirliği yapılır, izlenimi edinmedim' diyordu. 1944 sonrası Nazi imparatorluğuna karşı Doğu-Batı ortak mucadelesi gelişti. Savaş içinde özellikle Amerika´da ki tutucu kongre üyeleri ya da Senatörler Sovyet Lideri Stalin´le ABD Başbakanı Rozvelt ilişkiye girdiği için çok eleştirildi. Bir gün Başkan kongrede bu karşı çıkışlara sert tavır koyar. 'Baylar bir yerde büyük bir yangın var. Avrupa yanıyor ve bu yangın bize gelecek Pearl Harbur baskının anlamı nedir? Ve üstüne basarak söylüyorum hepimiz yenilmez dediğimiz Alman ordusu Doğu cephesinde durduruldu. Bu gücü durduran yapı yada sistem ne olursa olsun ortak iş birliği yapmak zorundayız. Bu sorumluluğu üstüme alıyorum. Hitler çığlığına karşı başka alternatif mücadeleniz varsa söyleyin.' Aslında kapital dünyanın liideri ABD Başkanı Rozvelt savaşın nasıl gelişeceğini biliyordu. Yanlız o mu biliyordu?
Hayır, 1943´te Adana Yenice´de tren içinde, Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, İngiliz Başbakanı Çorçil´le yapılan özel görüşmede, Türkiye´nin savaşa girme önerisini politik bir incelikle red eder: 'Bizim ordumuzun savaşa hazır bir tekniği yoktur. Zamana ihtiyacımız var ama bize göre sayın ekselansları ufukta ki gelişme Sovyetlerin bu savaşı kazanacağını gösteriyor ve bu durumda tüm Avrupa´nın Sovyetleşme konumu olabilir.'
İsmet Paşa sezgilerini konuşturduğu zaman İngiliz sömürgeci Başbakan güler, bu görüşmede dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu´da bulunmuştu. Savaşın sonunun Bolşevikler tarafından kazanılacağını ABD Cumhurbaşkanı Rozvelt, Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet Paşa görüyordu ve ileriye dönük endişeler vardı. Peki Sovyetlerin başarısı nereden kaynaklandı?
´Savaşan Dünya´ kitabının İngiliz yazarı Marc Arnold Foster olaya açıklık getiren tezleri şöyle anlatır: 'Batı dünyası Ekim devriminden sonra büyük biir yanılgıya düştü. Özellikle Stalin konusunda zannedildi ki Stalin, Lenin yada Troçki gibi teorisyen değil kaba bir adam köylü Marksist kültürünün dışında alanı dar. Batı kültürü yok, oysa olay tam tersineydi. Stalin devriminin kalıcı olması için önce Rusya´da sistemin oturması gerekiyordu. Ülke dış dünyaya kapandığı zaman ilerde hızlı bir sanayi devrimi başladı. İkişer, beş yıllık planlarla batının yüz yıllık sanayi devrimini yakalamak için hızlı bir sürece yüründü. 1930´lara gelindiği zaman batının sanayi devrimi yakalandı. Adamın siyasal felsefesinde ´hayal´ yoktu.
Batı Stalin´nin dışarıya devrim ihracı peşinde olduğu zannediliyordu. Diğer taraftan batının satın almak istediği işbirlikli generaller tespit edilmiş, Kızılordu´nun tüm üst düzey komutanları tasfiye edilmişti. Moskova mahkemeleri aralıksız çalıştı ve Kızılordu yeriden kadrolaşarak savaş hızlandı. Stalin Rusya´yı geri kalmış tarım ülkesi olmaktan çıkardı. Sanayi toplumu yaptığı zaman batının bundan haberi bile yoktu. Batının kaba köylü Gürcüsü dedikleri adam karşılarına inanılmaz aydın çıktı ve bu dünyanın dengesini değiştiren İkinci Dünya Savaşı´nın kahramanı Mareşal Stalin´i bütün insanlık selamladı.'
Genelde İkinci Dünya Savaşı´nda elli iki milyon insan öldü ama en büyük bedeli Sovyetler ödedi. Yirmi milyon insan. Başta dediğimiz gibi zafere giden yol belliydi. Kapital dünya başlangıçta Hitler'le uzlaştı. İngiliz Başbakanı Chamberlain Çekoslavakya´yı 1939´da Hitler´e hediye etti. Çek Başbakanı Beneş Münih´e ağlayarak 'Bizi sattılar' diyordu.
Evet baylar; Hitler faşizminin yenilmesi sosyalist sistemin başarısıdır.
Yazımızı ABD Başbakanı Franklin Rozvelt´in sözleriyle tamamlayalım:
'Özgür dünyanın kurtulmasında Sovyet halkına ve onun akılcı lideri Mareşal Stalin´e demokrasi güçleri minettardır.'
03.09.2014 tarihinde yayınlanmıştır.