Fevzi MAMİOĞLU


12 EYLÜL´DEN BİR ANI(KEĞK MHAŞHAŞLI KUTLAMA)

Bu gün 12 Eylül. Yaşı tutanlar hatırlayacak.


Bu gün 12 Eylül. Yaşı tutanlar hatırlayacak. Tarihimizde, ihbara dayalı en rezil travmaların yaşatıldığı bir dönemin başlangıcı..O zamanki şartlarda bu müdahalenin yapılması gerekli miydi? Evet. Niye? Bırakın dışarı çıkmayı, pencere kenarında bile oturmanın, kim vurduya gidilmesi için yeterli sebep sayıldığı karanlık bir dönemden geçtik..

Sıkıntım, 12 Eylül´ü yapanlardan değil. Askeri yönetimi fırsat bilip çok kişinin sürülmesine ve türlü mağduriyetlere uğratılmasına sebep olan muhbirlerledir.

Ben bu müdahalenin resmen ve alenen mağdurlarındanım efendim. Kendine Amanoslar´ın yaratıcısı sıfatını layık gören  bir zat-ı muhteremin ihbarı nedeniyle, kendimi bir anda boşlukta gördüm..Bakınız değerli okurlar, bir hiç uğruna,  huylarınız uyuşmadığı için, mesai arkadaşınızdan hoşlanmazsınız başka. Onu, asılsız mesnetsiz ve hiçbir delil olmadan, birkaç sadıka-i çalışanın da şahitliğiyle yerinden yurdundan etmek bambaşka! Niye? Muhtemeldir ki, oturulan koltuğun azametine kapılıp, “ Fevzi Mamioğlu bardan sazdan çıkmaz. Mesai saati dışında sahilde karı kız (İfade aynen öyle efendim. Yazmak zorundaydım. F.M.) peşinde ve dahi askılı kolsuz bayanlara bakıyor.” Diye ifade verecek kadar düşenlerin sözlerine inanan müfettişlerin gazabına uğrayan biri olarak, iki elim, 12 Eylül yardakçılarının, yağcılarının, hem bu dünyada hem de ahirette yakalarında olacaktır..

Müfettiş bana soruyor. Hem de nerede? Yolda. Vallahi billahi yolda. “- Fevzi Bey siz sahiden de barcı mısınız?!!”  Terbiyeliyiz ya. “Muhterem validelerinizin neresinden sorulur?” Deme nezaketsizliğinden kaçınıyorum..-Beyefendi, yeni evliyim. Bir.. Evim kirada. İki.. Maaşım 1850 lira..Taksitti mutfaktı, elimde aybaşında 100 lira kalsa takla atıyoruz eşimle! Siz hangi bardan söz ediyorsunuz?..Beyler (Hakkımdaki iddialar o kadar çok ki. Bir müfettiş yetmiyor. İki adet gönderiliyor!) çok doldurulmuş çok. Sen sahilde kolsuz giyinen kadınlara (Kelimenin aslını yukarıda yazdım...İfadenin basitliğine bakar mısınız lütfen!!) bakıyorsun. Neden?.. İş yoğunluğu, geçim sıkıntısı hepimizi geriyor. Yüzünüz gülmüyor haliyle. Eve de aynı suratla gidip eşinizi üzmemek için, “Beyin Duşu” olarak nitelenen yürüyüş yapıyorum. Aynı dairede çalışan bayan arkadaşlardan biri de, servis aracından beni görüyor. Sabah işe geldiğinde de “-Fevzi Beyi sahilde yürüyüş yaparken gördüm.”  Diyor. Kime? Öteki kadın arkadaşlarına. Beyimiz Rayıh Bey de dinleme aracı koymuş her masaya. Duyuyor haliyle. Bunu allayıp pulluyor veeee her sözü acaba nasıl değerlendiririm mühendisliğiyle uğraşan Rayıh Efendi, yeri geldiğinde bu bilgiyi müfettişlere  arz ve takdim ediyor.. Tüm suçum bu efendim. Yani bir incir çekirdeğinin içini bile doldurmayacak kadar hafif ve hem söyleyeni hem de inananı alçaltabilen sabun köpüğü iddialar!

Tabi bu iddiaları ben daha sonra öğreniyorum. Benim o anlarda suçlamaları yapanın kim olduğu hakkında sorup soruşturmam bile, ilgili memureleri yerinden edecek kadar gizli ve önemli imiş. —Aman Fevzi Bey, bu sorularınızı dinlememiz bile suçtur. Lütfen gidin ve tayininiz nereye çıktıysa oraya gidin.. Diye kapıyı gösterdiler.. Evet efendim, ben bu suçlamalar karşısında önce Doğu sınırında bir ilçeye atandım. Bakmışlar ki ben çok hem de çooook güçlüyüm. Orayı da karıştırırım! Neğuzu billeh! Orta Anadolu´daki bir ile atadılar. Saatler süren bir yolculuk sırasında inanın tek bir araca, tek bir insana rastlamadık. Niye mi? E muhteremler, hava eksinin altında 5 derece ise...Gerisini siz düşünün!!!

Düşünmeyin ben arz edeyim.. Artık ben, kendi yurdunda SÜRGÜNMÜŞÜM!!! Rayıh Efendinin kusmuğunu çeşitli baharatlarla terbiye eden ve ona kul köle olanların yaydıkları şayia. “Fevzi Mamioğlu değil İskenderun´a Hatay sınırlarına bile ayak basamaz!!!!” mışım..Ben de onlara inat. İnat değil zaruret desek daha münasip. 30 bin lira maaşın  yakacağa, mutfak masrafına yetemeyecek olmasından dolayı istifa ettim..”El elde baş başta” kaldık. Ev kira. Anne sütü yetmiyor. Çocuk doktoru Yahya Bey öneriyor. “-Yeni doğurmuş bir ineğin günlük yarım kilo sütünü kaynatıp kremasını alacaksın. Az sulandırıp pirinç tozuyla mama yapacaksınız.” 80´lerde mamalar sadece eczanelerde satılırdı.   En bilinen SMA adlı mamaydı. Melik´i ishal etti. Yahya Bey, son çare alarak yeni doğurmuş ineğin sütünü önerdiydi. De, gelin o yeni doğum yapmış ineği bulun!!!

Düşene düşürülene Allah yardım ediyor. Nafle teyzenin hava alanı bitişiğindeki evinde, yeni doğum yapmış bir inek var dediler. Allah rahmet etsin. Sonradan akraba çıktık. O da “mın beyt ıl lımğaddel”lerdenmiş. “-Ya mit ehla u sehla bikrayıbna. Kıl yom teğa, Hıdlo al mahruz helip.”  Dedi. Nur içinde yat Nafle teyze.

Alınan yolluk ve maaşı idareli kullandık.. Para bitti. Müstafi Fevzi eşi ve kundaktaki oğlu bir tek Allah´ın rahmetine sığınmıştı artık..Yineliyorum. Bir memuru, böyle havadan sudan sebeplerle, sadece birilerinden daha çalışkan veya daha ilgili, hatta daha sosyal olmasından doğan bir kıskançlıkla onu ihbar edeceksiniz. Asılsız mesnetsiz iddialarla.. Sürdünüz veya sürülmesine neden oldunuz! Peki bunun bakmakla yükümlü olduğu eşi, çocukları ne olacak?! Ev kira. Gidilecek yerde de ev kira. Çankırı Muş veya Afyon gibi, soğuğun krallık kurduğu yerde yaşamak her babayiğidin harcı değil beyler efendiler. Ve dahi ihbarı huy haline getirip bundan deriiiiiin bir hazz alan hazımsızlar.....Hıyarlar.....

Bir itiraf.. Kirayı ödeyemediğimden annemlerin beşik örtü evlerine taşındık. Çocukluğumun geçtiği eve yani. Sıvasız tavansız. Rüzgârın kapı ve pencere pervazlarının yarıklarından girdiği ev! Sobayı yakacağız. Odun yok. Gece saat on. Elimde tahra yani mence..Dışarı çıktım. “Aç köpek fırın yıkar.” Misali, kaldırımdaki yeşil ağacın dallarını kesmeye çalıştım. Soğuk soğuk soğuk. Komşudaki çam ve kaldırımdaki okaliptüslerde puhu kuşları yuva yapmış. Karanlıkta “Guuuk guuuk” diye öterken ürperiyorum..Derken uzaklardan bir düdük sesi. Bekçiler devriye geziyor. İkinci vuruşta, kessem bile yaş olacağından yakamayacağım ve muhtemelen her gördüğümde bir suçluluk duyacağım dalı kesmedim... Korkuyla karışık bir duygu içinde içeri kaçtım..Melik´i eşimle aramıza aldık.Bir battaniye altımızda, ötekisi üstteki yorganın altında, nefesimizle ısıttık!!!! Gün geldi sadece bir kuru ekmekle idare ettik. Çocuğa, Allah razı olsun anneannesi ve teyzeleri baktı!!!! Elektriğimiz kesildi. İshal olan Melik´i annesi gaz lambasında temizlediydi.

Şimdi siz, kerameti ve idareciliği sadece birkaç yıl önce fakülteden mezun olmakla kendiliğinden menkul olan ey vicdansız Rayıhlar ve dahi onun şakşakçıları. Soruyorum. Ben dâhil çok ailenin bu tür sıkıntılara düşmelerine sebep oldunuz. Mutlu musunuz? Şimdi emeklisiniz. Hiç o günlerin muhasebesini yapıyor musunuz? Başınızı yastığa rahat koyuyor musunuz? Ben, 1981 ve 1982´de sürekli izlendim. Lacivert steyşın bir araba tarafından. O kadar korkmuştum ki... Yani sonuçta Kaymakamlığa bir dilekçe yazdım. Hakkımda mali, siyasi ve idari bir tahkikat yapılmasını talep ettim. Gelen cevap, hiçbir suçumun olmadığına dairdi.. Buna rağmen öyle bir psikolojik travmaya düştüm ki, inanın havada bir helikopter görsem beni izliyor zannıyla, korkar ve topuklarım kıçımda eve doğru koşardım. Saklanırdım. O lacivert araç sürekli peşimdeydi. Korkumdan, -Ya arkadaş sen neyin peşindesin? Niye beni takip ediyorsun sürekli? Diyemezdim!! Belki belki,,, bilmem ki işte  o anki ruh halim..Eşimi dışarı gönderir o aracın sokakta olup olmadığını araştıttırırdım... Oğlumu Afyon´a götürdüm annesiyle birlikte. Her yan kar. Diz boyu. Kimse kimsenin umurunda değil. Erzurum´da doğan Afyon´da iskân eden soğuğun sizi esir aldığı bir yer. Üç yaşındaki Melik, gazeteden bilet niyetine kesikler keser. Geçen uçaklara  -Uçaaaak bak biletimiz elimde.Gel benle annemi İskenderun´a götür diye ağlardı..Kekeme oldu yavrum.. Eşimin saçları dizine kadardı. Türk filmlerinde görürdüm de inanmazdım. Bir hafta içinde eşim Gülseren´in bir tutam saçı bembeyaz oldu. Üç ay sabahtan akşama kadar içeride, benim akşam eve gelmemi beklerlerdi.

Sonuç; Sebep olanların hepsi hayattalar şu anda. İhbarcısıyla şakşakçısıyla. Yahu adam kendisi söyledi. —Müfettiş Bey, Fevzi Mamioğlu çok çalışkan. Ama kıskanıyorum ve sevmiyorum. Onun için buradan alın. Diye bir takım iddialarla beyleri dolduruyor. Rahatlığa bakın ya rabbi!!! Böyle bir şey olur mu demeyin. O günleri yaşayanlara bir sorun. Bilhassa mağdurlara..

SEBEP OLANLARI SADECE VE SADECE ALLAH´A HAVALE EDİYORUM. BAŞKA BİR DİYECEĞİM YOK!!!!    

,           Son bir not; Rayıh efendi, sürülmemin şerefine! o zamanlar 10 kuruş olan keğk mhaşhaştan(Yörede öğleden sonra pişirilen, çayın yanında yenilen yağsız tuzsuz kake. Kraker.) çalışanın sayısına göre alıp dağıtıyor!!!!