Sadullah ÇAĞLAR


14 MAYIS SEÇİMLERİNE BİR BAKIŞ

Sadullah ÇAĞLAR


Türkiye’de, çok partili yaşam içinde yüz yılı aşan birikimi olan toplum, bir çok seçime katıldı.

1908, İkinci Meşrutiyet’le başlayan yenilik, adalet, müsavat, hürriyet çığlığı…

1923 laik Cumhuriyet, aydınlanma sonucu ‘yurtta sulh, cihanda sulh’, Atatürk ve Cumhuriyet… geçmişin işgalci Yunan Başbakanı Venizelos Türkiye’yi ziyaret etti. 

1930 sonrası Başbakan İnönü Yunanistan’a gitti. Özellikle Atina müzesini ziyareti sonucu, tarihsel mitoloji Olimpiyat anıtını gezdi ve çelenk koydu. 

Süreç içinde Yunan Başbakanı Venizelos, Atatürk’e barış ödülü verilmesini önerdi.

Genelde politikada ebedi düşmanlık ya da dostluk yoktur. Geçmişte savaştığı ülkeye karşı genç cumhuriyet barış politikasını öne koydu. 

Şimdi önümüzde 14 Mayıs 2023’te genel seçim var. Zaman çok kısa. 

Ana muhalefet CHP, diğer muhalif partiler milletvekili aday listelerini açıkladı. 

Bazı adı sola çıkmış yazarlar, ‘efendim bu listedeki kişi zamanında şöyle yaptı, bu olmaz!’ diyor…

Sayın yazarlar, CHP listesi partinin değil, ittifakın adayları. 

Söyler misiniz sayın yazarlar, geçmiş belediye seçiminde eğer muhalefet partileriyle işbirliği yapılmasaydı büyükşehirlerde güçbirliği olmasaydı ne olurdu, hesapladınız mı?

Yine ‘biz demiştik efendim, ama bizi dinlemediniz’ diye çok bilmişliğinizi ortaya koydunuz. 

Sosyalizm bir felsefedir. NATO’yla ya da ABD’yle geçmişte yapılan ikili anlaşmaları sizden öğrenecek değiliz.

Çok radikal, ulusal olan ilginç örnek, sizin eseriniz olan Muharrem İnce’yi yaşadık.

1993 seçimi. CHP-SHP ayrı seçime girmelerinin bedeli ağır şekilde yaşanmakta. 

Genelde iş yapan yanlış yapar. Bazen de hata yapar. Bu doğanın kanunu. Lütfen biraz tarihe dönüp bakalım. Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal, ulusal bağımsızlık için kimlerle işbirliği yaptı? Cumhuriyet’e karşı çıkanlar, Mustafa Kemal’e karşı padişah taraftarları karşı çıktıkları zaman Atatürk, ‘Bizim cumhuriyeti kurmak gibi bir projemiz yoktur. Amacımız esir olan padişahı kurtarmak’ diyerek çevrisini genişletti. Ve kuvayi milliye büyüdü. 

Ankara… kurtuluş mücadele öncesi günleri…

Erzurum… sıcak günler! İstanbul’un işgal günleri. Saray, Mustafa Kemal’i yargılayacak. Harbiye Nazırı Fevzi Paşa. Erzurum Kongre günleri… Fevzi Paşa, Erzurum’a yakın İnebolu’ya gelir. 

Bölge sorumlusu, Kazım Karabekir Paşa’ya; “Mustafa Kemal’i gözaltına alıp İstanbul’a götürmekle görevliyim.”

Bölge komutanı Kazım Karabekir, Harbiye Nazırına; “Paşam, bizler Mustafa Kemal önderliği altında ilk başkaldırı mücadelesi olarak Erzurum’da kongre hazırlığı yaptık. Ben sorumlu olarak Mustafa Kemal şu anda önderimiz konumunda. Bizler, İstanbul hükümetini tanımıyoruz.”

Sonuç; milli mücadele büyür. Ankara’nın sesi Batı’da duyulmaya başlar.

Harbiye Nazırı Fevzi Paşa, Milli Mücadeleye katılmak için Ankara’ya gelmek ister. Durum, Atatürk’e getirilir. Mustafa Kemal: “Fevzi Paşa beni tutuklayıp İstanbul’a götürecekti. Şimdi Ankara’ya gelmek istiyor. Fevzi Paşa’ya çok kırgınım. Fakat, herşeye rağmen saraya bağlı Harbiye nazırı bize Kuvveyi Milliye’ye katılıp Ankara’dan yana olmak isteyen kişiye ‘hayır olmaz. Fevzi Paşa gelsin. Ben paşayı Ankara Garı’nda karşılayacağım.”

Politika budur baylar!

*****

Eğer, 1973 öncesi mavi dalga Ecevit, parti içinde ve parti dışında, aydınlarla işbirliği yapıp toparlayıcı olsaydı Türkiye’de demokrasi kazaya uğramazdı. 

Bırakın solu, parti içinde Kemalistleri bile dolaylı yoldan engelledi. Örneğin, 12 Mart’ın korku günlerinde parti genel Sekreteri Kamil Kırıkoğlu gibi lider vasıflılar, genç kuşağı politize eden Süleyman Genç, Basri Ergül, Mustafa Ok’ların parti içinden tasfiyeleri hedeflendi. 

Lütfen söyler misiniz, Sovyetler 2. Dünya Savaşı öncesi Hitler ile işbirliği yapıp, dostluk anlaşması imzalamasıydı savaşı kazanır mıydı? Kocaman bir hayır.

1979 sonu… ana muhalefet partisi CHP, politika üretemeyecek duruma gelmişti. Neden? Parti, mavi dalganın içine hapsolmuştu. Parti içinde politika üreten, sürekli kadrolar hedeflendi. 

12 Eylül’ün ayak seslerine karşı sadece CHP’nin tabelası vardı. Peki, 12 Mart’ın baskılı günlerinde ana muhalefet CHP, neden ayaktaydı ve güçlüydü. Neden? Partide kadro hareketi vardı. Günümüz 2023 yılına baktığımız zaman tıpkı 1950 sonrası gibi İsmet Paşa’nın ekip hareketi, baskıların üstüne yürüdü. 1950’lerin ekip çalışması partiye yeni bir canlılık getirdi. 

Ve günümüze geliyoruz…

Artık yalnız genel başkan konuşmuyor. Belediye başkanları, il başkanları… partide yetenekler keşfedilip kendilerini ifade etme alanı buldular.  Ülkede yıllardan beri uzlaşma kültürü kayıptı; CHP’nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bunu toplumun önüne koydu. 

Diyoruz ki, önderlik siyasi kadrodan beslenir.