Sadullah ÇAĞLAR


1954 İskenderun´u ve Mualla Mukadder-Ahmet Üstün Konseri

Sadullah Çağlar


İskenderun bir dönem hareketli.1950´lerde kent kendi çapında sanayi şehri; fabrikalarla kuşanmış ve körfez uluslararası nakliye yapan gemilerle dolu.
İşçiler çalışmak için İskenderun´a gelirdi. Düzenli tren seferleri ve günlük uçak seferleri mevcuttu. Sahile yakın Atlantik Otelin mimari estetiği ilgi çekiciydi.
Londra, Kazablanka, İnci ve Rita barlar gibi eğlence yerleri vardı. Şubat ayı konser dönemiydi. 1954 yılında Klasik Türk Müziği´nin şöhret sesleri, Mualla Mukadder Atakan ve Ahmet Üstün konseri vardı.
Salon Kanatlı Sineması, 1950 ve 60 yılları, burjuva kültürünün geliştiği süreç. Geçmişe baktığımızda hatırlarız, gazinolar ve lokantalarda pikap vardı ve sürekli müzik dinlenirdi.
Radyo ya da gramafon da oldukça yaygındı. Özellikle sahibinin sesi marka, siyah, büyükçe çantalı gramafonlardan güzelim şarkıları dinlerdiniz.
Sokakta sanki şenlik vardı. Selim Yılmaz´ın dükkanının vitrininde honer marka mızıkaları ve akerdiyonları sık sık görürdünüz. Kebapçı dükkanlarında bile taş plaktan şarkılar dinlediniz.
Şimdiki ise umutsuzluk saçan´Ben doğarken ölmüşüm´ gibi ne olduğu belli olmayan bir müzik türü. O dönem sanatçılar arasında bir saygı vardı.
Bir sanatçının okuduğu besteyi, başka bir sanatçı seslendirmezdi. Yahya Kemal´in bestelerini yalnız Münir Nurettin plağa okurdu.
Şimdi Mualla Mukadder Atakan ve Ahmet Üstün´e dönelim. Ahmet Üstün fiziki olarak yakışıklıydı. Yalnız talihsiz bir evlilik yaptı, Necla İz isminde bir kadınla. Hırçın kadın zaman içinde eşinin şöhretini kendine yöneltti.
Kısa zaman sonra evlilik bitti, ama olaylar Ahmet Üstün´ü sarstı. Bir anda Zeki Müren´in tırmanışı Üstün´ün şöhretini gölgeledi.
Sokakta, evde her yerde sürekli gramafon ve radyodan müzik dinlerdik. Özellikle haftalık çıkanRadyo Haftası müzik dergisi, müzikseverleri bilgilendiriyordu. Dergiden konser programlarını takip eder, ilgilendiğimiz konserlere giderdik.
İnsanlar her şeye rağmen coşkuluydu. Hani derler ya ‘Müziksiz yaşam hatadır´. Anlattığımız yıllarda klasik müzik eserlerini dinleme kültürü vardı. Sinemalarda devamlı müzik çalardı. Öyle ki film bitip sinemadan çıkarken müzik dinlenirdi. Ve en önemlisi sevgi şarkılarda yaşanırdı.
Mualla Mukadder´in 1953-54 yıllarında yıldızı parlaktı. Kendisi son derece güzeldi ve sesi de içli ve duygusaldı. Onu şöhrete ulaştıran eserler; ´Beklerim her gün onu bu sahillerde´ idi. Sonra ‘Gönlüm yaralı yar bana ne oldu´ ve zamanla ‘Yıldızlı semalar altında haşmet ne güzel şey´ besteleri öne çıktı.
1952 yılında şöhreti yakalayan Ahmet Üstün ise Mualla Mukadder´in sesinden ve sanatından etkileniyordu.
İskenderun konserleri genelde Kanatlı Sinemasında yapılırdı. Çünkü sinema salonu başlangıçta opera salonu olarak düzenlenmiş, salonun adı Empire idi. Sonraları sinemaya dönüşen salonun locaları tam bir opera salonunu andırıyordu.
Evet şimdi Mualla Mukadder ve Ahmet Üstün´ün birlikte verdiği konsere dönelim. Kanatlı sineması iki şöhretli sanatçıyı görmeye gelen halk tarafından tıka basa doluydu. Ayrıca hayranların gönderdiği pek çok çelenk vardı.
Programa önce Ahmet Üstün çıktı. Üzerinde siyah smokin ve papyon olan sanatçı önce saz heyetini tanıttı. İlk olarak ‘Beni ateşlere salan o simsiyah kara gözler´ ve ´Menekşe gözlerde hiç vefa yoktu´ şarkılarını seslendirdi.
Devamında ve adeta kendi yaşamını anlatan Selahattin Pınar´ın ‘Nereden sevdim o zalim kadını´ eserlerini seslendirdi. Genel istek üzerine ‘Estergon Kalesi´ ile konseri tamamlayarak alkışlar arasında sahneden ayrıldı.
Ahmet Üstün´den sonra sahneye çıkan Mualla Mukadder´in üzerinde ise kırmızı bir gece elbisesi vardı ve adeta bir güzellik tablosu sergiliyordu. Mukadder´in seslendirdiği parçalar; ‘Talihim olsaydı yarim olurdu´, sonra ‘Ne müşkülmüş seni sevmek, sana yar olmak´ ve ‘Gurbet elde her akşam battı güneş‘ idi. Ayrıca Alaattin Yavaşça´nın eseri olan ´Boğaziçi şen gönüller yatağı´ adlı eseri okudu.
Eleştirmenler bugüne kadar en güzel sesli sanatçı olarak Mualla Mukadder´den bahsederler. Sesi Müzeyyen Senar ve Perihan Altındağ´dan sonra en duygulu sestir.
Ahmet Üstün ve Mualla Mukadder çok genç denecek yaşta sahnelere veda ettiler. Vefasız bir toplumuz, bu iki değerli ses sanatçısının ölümünden bile harbimiz olmadı.