Müslüm KABADAYI


2. Hatay Kitap Fuarından İzlenimler

22 Nisan Pazar gününe, yağış korkusunu yenmiş olarak başladık.



 Bahar güneşiyle birlikte fuar biraz daha canlandı. Bugünün ilk etkinliği, Adnan Gerger´in moderatörlüğünde Ali Ozanemre´nin gerçekleştirdiği “Döne Döne Karac´oğlan” söyleşisiydi. Aynı adlı kitabından örneklerle zenginleştirdiği söyleşisinde Ozanemre, “Anadolu´da birçok Karac´oğlan var. Büyük Karac´oğlan´nın Çukurovalı ve Farsaklı olduğu kesin,” dedi. Yunus Emre, Karac´oğlan gibi topluma mal olmuş şairlerin hem yaşamları hem de şiirlerinin yüzyıllar içinde karışık hal aldığı, bunda halkın sahiplenme güdüsünün etkisi üzerinde duruldu. İkinci etkinlik, Musa Artar dostumuzun moderatörlüğünde ve Faris Kuseyri´yle Recep Yıldırım´ın konuşmacı oldukları “Antakya´da Çokkültürlü Hayat ve Edebiyat” konulu paneldi. Kentin dokusunda yer alan mitolojik, dinsel, ulusal ve yerel kültürlerin şiir, öykü, romanlara nasıl yansıdığına dair örneklerin verildiği panel, dinleyenlerin beğenisini kazandı. Üçüncü etkinlik ise, Hataylı şair-yazarların bir biçimde temas kurdukları “Hatay´ın Edebiyat Çınarları”yla ilgiliydi. Ali Yüce´yi Duran Yaşar´ın, Ayla Kutlu´yu Adnan Gerger´in, Burhan Günel´i Mesrur Sabahoğlu´nun ve Süleyman Okay´ı benim sunduğumuz etkinlik, en çok katılım sağlanandı. Konuşmalar yapılırken, tanıtılan şair-yazarların fotoğraf ve yapıtlarının yer aldığı slaytların gösterilmesi de etkileyici oldu. Bu etkinlikle kaybettiğimiz şair-yazarlara vefa duygumuzu ifade ettiğimiz gibi yeni kuşağın onlardan haberdar olmasını da sağladık. Bundan sonraki fuarlarda da bu başlıkta etkinliklerin yapılmasını önerelim. Bu etkinlikte tanıtılan şairler Ali Yüce ile Süleyman Okay´ın dostu olmuş, üç dönem Kışlak Nahiyesi´nde muhtarlık yapmış Mehmet Yıldız´ın anılarını paylaşması da anlamlıydı. Dördüncü etkinlik, “Kısa Öykü Okuma”ydı. Sadık Güvenç ve Cemile Cerep´in öykü anlayışlarını dile getirdikleri, birer öykülerini okudukları etkinliğe Güler Kalem, gerekçesini bildirmeden katılmadı. Beşinci etkinliği de “Ortadoğu´nun Yara®lı Kalbi: Palmira” başlığıyla ben sundum. Slaytlar eşliğinde Suriye´nin antik kenti Palmira-Tedmur´un tarihi-kültürel özelliklerini işlediğim söyleşide, Hurrice olan Palmira ve Tedmur sözcüklerinin, “bilmek” ve “sevmek” anlamlarına geldiğini, bunun da felsefeyle ilgili olduğunu belirtmem çok ilgi gördü. Kendisi de felsefeci olan Halit Ertan´ın söyleşiye yaptığı katkı önemliydi.
Doğrusu, pazar günkü etkinlikler hem yoğun hem de içerik bakımından oldukça verimliydi. Gönül isterdi ki bu etkinlikler yüzlerce Antakyalı tarafından izlensin, böylece daha fazla zihinde iz bıraksın. Önümüzdeki fuarlarda bunu sağlamanın yolları aranmalı.
Akşam, yorgun düşmüş bedenlerimizi, bilgiyle yüklenmiş beyinlerimizi biyolojik olarak besleme ihtiyacımızı, yazar ve doktor dostumuz Muhsin Boz giderdi. Ha, unutmadan bugünün öğle yemeğini de şair dostumuz Mesrur Sabahoğlu´nun karşıladığını belirtelim. Akşam yemeğinden sonra Sadık Güvenç ve Ali Ay arkadaşlarımızı Ankara´ya yolculadık. “Tüm ayrılmalar, böyle güzel etkinlikler ve dayanışma atmosferinde gerçekleşse,” diye içimizden geçirmedik değil…
23 Nisan Pazartesi gününe daha da ısınmış bir Antakya havasında başladık. Adnan Gerger dostumla kaldığımız Harbiye´deki otelin sahibi Sami Bey, sanata ve aydınlanmaya değer veren bir insan olarak bizimle yakından ilgilendi. Hatta fuar alanına iki kez aracıyla bizi, o bıraktı. Üç gün kaldığımız otel personelinin sıcak ilgisine de ayrıca teşekkür ederiz. Dağ yamacına kurulmuş bu turistik otele yeterince müşteri gelmemesi, Suriye´de emperyalist ülkeler ve işbirlikçi rejimler tarafından gerçekleştirilen savaşın ekonomik ve toplumsal bedelini ödeyen kentlerimizin başında Hatay´ın geldiğini gösteriyordu. Sevgili Adnan, gazeteci olarak birçok ülkeyi gezmenin avantajıyla Sami Bey´e oteli daha cazip hale getirecek önerilerini aktardı. Bir an önce, insan ve doğa kıyımına neden olan savaş sona erer de toplumumuz biraz nefes alır.
Üçüncü günümüzün ilk etkinliğini, kitapçı ve yayıncı Kemal Düz´le gerçekleştirdik. İskenderun´da uzun yıllar Ferda Kitabevi´ni çalıştıran Kemal Bey, “Edebiyatımızda Akdeniz ve Karadeniz Yaylaları” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Türkülere, şiirlere, gezi yazılarına konu olan yaylalarla ilgili yapılmış akademik çalışmalardan da örnek verdi. İskenderun´da yayımlanan Ses Gazetesi´nden Sadet Berkyürek ve Ayna Kültür Sanat Derneği Başkanı Mehmet Berkyürek´in de katıldığı söyleşi soru-yanıt bölümüyle bitirildi. İkinci etkinlik Musa Artar´ın “Çocuk Edebiyatı” başlıklı söyleşisiydi. O gün, aynı zamanda “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olduğundan, bu konu denk gelmişti. Musa Artar dostumuzun öğrenci ve velilerinin ilgi gösterdiği söyleşinin moderatörlüğünü de Adnan Gerger yaptı. Doğrusu interaktif bir söyleşi olması bakımından etkileyiciydi. Üçüncü etkinliğimiz şiir dinletisiydi. Benim moderatörlüğümde 1978 doğumlu Faris Kuseyri, 1969 doğumlu Mesrur Sabahoğlu ve 1932 doğumlu Ali Çuhadar´ın katıldığı şiir dinletisi de oldukça beğenildi. Modern şiirlerle halk şiirinin bir arada örneklendiği söyleşide, çocuk şiirlerine de yer verildi. Üç kuşağın bir arada şiir üzerine birikimlerini ve düşüncelerini paylaşmaları da anlamlıydı.
Ekibimizin 23 Nisan öğle yemeğini sağlayan Cemile Cerep arkadaşımıza da teşekkürlerimizi bildiriyoruz. Kimi eksikliklere karşın dostlukların pekiştiği, yeni ilişkilerin kurulduğu, çocuk ve öğrencilerle buluşulduğu, ortak çalışma-üretme-paylaşmanın zorluk ve güzelliklerinin paylaşıldığı 2. Hatay Kitap Fuarının üçüncü akşamında, eski Antakya evlerinden birinde, Elite firmasının sahibi ve çalışanlarıyla bir araya gelerek hem veda yemeğimizi yedik hem de fuara ilişkin eleştiri ve önerilerimizi paylaştık. Bizi can kulağıyla dinleyen bu arkadaşlarımızın önerilerimizi dikkate almalarını diliyor ve gerçekleştirmelerini bekliyoruz.
Unutmadan iki konuyu daha değerlendirmekte yarar görüyorum. Birincisi, Adnan Gerger´le üstlendiğimiz etkinlikler çerçevesinde fuarı düzenleyen firmayla vardığımız ilkesel kararlara harfiyen uymaya çalıştık. Bunlardan biri de, bizim belirlediğimiz etkinliklere emek veren şair-yazarlar dışında kimseye stantta kitaplarını imzalamak için yer vermemekti. Bu kararın doğruluğu belki tartışılabilir ama bizim bu karara taraf olmamızın ölçütü, “emek verme”ydi. Fuarda bulunduğumuz üç gün boyunca onlarca şair-yazar gelip stantta yer almak istediğini söyledi. Programımızda yer almayan hiç kimseye ilkesel olarak yer veremeyeceğimizi söylediğimizde, bazılarınca anlaşılmadığımızı fark ettik. Bu yüzden belki bize kırılanlar da oldu. Bizce doğru olansa, insanların, kurum ve kuruluşların verdikleri sözlere, aldıkları kararlara uymalarıdır. İlişkilerin sağlıklı yürütülmesi, bu tavrın anlaşılmasına ve uygulanmasına bağlıdır.
İkinci konuysa, başka görevlerimiz nedeniyle fuarda bulunamadığımız 24-29 Nisan arasındaki etkinlikler ve standın kullanımıyla ilgili daha önce programladığımız üzere görevli arkadaşların gerekli özeni göstereceğini varsaymamızla ilgili yaşadığımız yanılgıydı. Kimi arkadaşlarımız stantta görevli olduğu günler gelmedikleri ya da son günkü etkinlikleri olan arkadaşlarımızın isteklerine, Elite´den arkadaşlar özen göstermedikleri için yaşanan sorundan da ders almamız gerekiyor. Bu noktada bizim eksikliğimiz, söz konusu günlerde işleri takip edecek bir arkadaşımızın yetki-sorumluluk almasını sağlamamaktı. Bundan sonra, iyi niyet üzerinden ilişki kurmamak konusunda ders çıkardığımızı söylemeliyim.
Adnan Gerger dostumla 24 Nisan sabahı gün ışırken Amik Ovası´ndan kalkan uçaktan Hatay topraklarına el sallarken, önümüzde kitap ve dergiler vardı. Her günün aydınlık olsun, evlerin-okulların kitapla dolsun Antakya…