Halit KATKAT


2019 yılı biterken

Halit KATKAT


Her yılın sonunda muhasebe yapmak adettendir. Yıl ne getirdi, ne götürdü; yapılan yararlı işler zararlı işler; ilerlemeler gerilemeler hepsi gerek bireylerin gerekse toplumların hafızasında değerlendirilir. Bu değerlendirmeyi doğada yapan bir tek canlı türü insandır. Diğer canlılar bireysel olarak bu yıllık değişimlerin doğrudan farkında olmasalar da yıllara ve hatta yüzyıllara dayanan deneyimleri genetik kodlarına aktarılır. Yani onların da genetik hafızalarında yıllık ufak değişimler birikir ve milyonlarca yıl geçince gözle görülür değişim haline gelir. Bir yıllık değişim bir kelebek, bir arı bireyi, bir karınca bireyi için asırlar mertebesindedir. Ama bir arı ya da karınca, toplumu olarak milyonlarca yıl önce evrimini tamamlamış ve hala yaşamını sürdürmektedir. Yani insanın ortaya çıkışından çok önceden beri varlıklarını sürdürmektedir. Bilim insanlarının araştırmalarına göre insanın ortaya çıkışı 300 bin yıl. İnsan için bir yıl, ortalama insan ömrü ele alınırsa ömrünün 70 ya da 80 de biri... Bir yıl bireyler için uzun toplumlar için ise çok kısa bir süredir. 

Biz insan bireyleri olarak değişimi gözümüzle görme eğilimindeyiz. Bu bakımdan bir yıllık değişim gözle görünür değilse karamsarlığa kapılırız ve 'hiç bir şey değişmiyor' diye düşünür, umutsuzluğa düşeriz. Halbuki toplumda mutlaka bir bilgi birikimi, deney birikimi olmuştur; ama nitelikse bir değişime dönüşmediği için görünür hale gelmemiştir. Bunu tavuğun altına konan yumurtaya benzetebiliriz: Yumurta içinde her gün değişim olmaktadır ama dışarıdan baktığımızda hiç bir değişim göremeyiz. Yumurtadaki değişimi ne zaman fark ederiz; tam 21 gün sonra. Yumurta içindeki değişim tamamlanmış ve niteliksel bir değişime uğrayarak yumurtaya hiç benzemeyen bir canlı ortaya çıkmıştır. Eskiyi ifade eden yumurta yok olmuş yerine yep yeni ve geleceği ve umudu ifade eden bir canlı ortaya çıkmıştır. Bu doğanın kaçınılmaz yasasıdır. İnsan toplumları da bu değişim yasasının dışında değildir.
ABD, Rusya, Almanya, İtalya ve Fransa gibi kapitalist emperyalist sistemin merkezindeki ülkeler dahil, hemen hemen tüm kapitalist ülkelerde kaotik bir dönem yaşanıyor. Kendi küçük dünyasının dar çerçevesi dışındaki her şeye gözü, kulagı ve beynini kapatmış olanların dışındaki herkesin, kendi cephesinden de olsa tanık olmaktan kaçınamayacağı toplumsal gelişmeler birbirini izliyor, birbirinin etkeni oluyor; iç içe geçerek ya da karşıt cepheden katılarak mevcut olanın değişiminde rol oynuyor. Suriye, Libya, Afganistan ve Irak´taki savaşların; pazar ve etki alanları üzerine emperyalist rekabet ve güç gösterilerinin, mali sermaye ve tekellerin yoğunlaşan saldırılarının neden olduğu moral güç kaybı ve fiziki-örgütsel dağınıklığa rağmen son yıllarda sayısı ve katılımcıları giderek artan ve genişleyen grev, gösteri ve kitlesel ayaklanmalarla, işçi ve emekçilerin talepleri için mücadele alanlarına çıkmaları, bu gelişmelerin en önemli ve başlıca yönlerinden birini oluşturuyor.
Kapitalist-emperyalist ülkelerin yöneticilerinin kitleleri aldatma amaçlı ileri sürebildikleri “huzur ve güven içinde olma” iddiası, aptalca bir iddiadır. Bir tarafta çalışan ve karnını doyuramayan milyonlar, diğer tarafta bu milyonların sırtından kasalarını milyar dolarlarla dolduran bir avuç gözü doymaz kapitalistler varken hiç kimse 'huzur ve güven' içinde olamaz. Hatta bunu iddia edenlerin kendileri bile...
2019´un son aylarında patlak veren, Şili ve Irak, İran gibi ülkelerde yüzlerce ölüye ve binlerce yaralıya rağmen daha çok emekçiyi içine çekerek büyüyen kitlesel başkaldırılar ise işçi ve emekçi kitle mücadelesinin yeni bir yükselişe doğru yol aldığına işaret ediyorlar. Ekvador, Sudan, Haiti, Gine, Lübnan gibi birbirlerinden binlerce kilometre uzaklıklardaki ülkelerde şiddetli saldırılara rağmen geriletilemeyen; aksine Şili, Ekvador ve Lübnan´da olduğu üzere burjuva yönetimleri düzeyinde görevden almalara ve istifalara yol açan - ki Şili´de darbe Anayasasının değiştirilmesi talebi de kabul edildi- gösteri ve çatışmaların başka ülkelere “bulaşması” için ekonomik politik neden ve etkenlerin bolluğu, Brezilya, Hindistan, Türkiye dahil birçok başka ülkede yeni ve benzer gelişmelerin ortaya çıkma olasılığını haber veriyor.
Yeni yıl tüm insanlığa yeni umutlar getirsin.