Mükremin KURTCEPHE


Abacılılı kel İbiş

KESER DÖNER SAP DÖNER


Osmanlı döneminde padişahlardan biri, gereksiz harcamaları nedeniyle hazineyi boşaltmış.

Bu günkü deyimle, har vurup harman savunmaktan, Saray´a düzinelerle at alıp, çalgı-çengi, yiyip içip coşmaktan her zamanki gibi beş para kalmamış hazinede… Padişah, vezirlerini çağırıp “Ne yapacağız?” diye sormuş; vezirlerden biri “Yine halktan vergi toplayacağız, başka yolu yok sultanım” diye düşüncesini açıklamış… Padişah hem kızgın, hem üzgün bir tavırla yanıt vermiş:
– Vergi koymadığımız bir şey mi kaldı vezir; ota da, b.ka da vergi saldık. Hadi bulun vergi koymadık bir şey!..
Divandaki vezirler uzun uzun düşünmüşler, bir türlü işin içinden çıkamamışlar… Sonunda yaşlı bir vezir, “Buldum” diye bağırmış, padişah merakla “Nedir?” diye sormuş:
– Adı İbiş olandan, başı kel olandan, pazarda horoz satandan, bir de kılıbık olandan 1 akçe vergi alalım!..
Padişahın pek hoşuna gitmiş, emir vermiş, uygulama başlamış…
O zaman bizim Abacılı´da yaşayan İbiş isimli tebaa, bu durumdan habersiz, evin ihtiyaçlarını karşılamak, karısına da bir çift pabuç almak için kümesteki çilli horozu koltuğunun altına alıp, başına fesini takıp o zamanki bac meydanına inmiş.
Daha pazara varır varmaz besili hayvanı gören bir müşteriyle sıkı bir pazarlığa tutuşup, sonunda 4 akçeye satmış horozunu. Kârlı bir satış yapmanın mutluluğu ile yürürken padişahın vergi memuru kesmiş yolunu.
– Horozunu sattın değil mi? -Evet? -Ver bakalım 1 akçe horoz satma vergisi!..
İbiş şaşırmış, diklenmiş memura, “Horoz satmanın da vergisi mi olurmuş!” Tartışma uzayınca ahali de toplanmış etraflarına; Kalabalıktan biri seslenmiş:
– İbiş efendi, boşuna uğraşma bunların elinden kurtulamazsın, öde 1 akçeyi gitsin!..
Memur bunu duyunca “Aha” demiş, “Adı da İbiş´miş, vergi borcu 2 akçeye çıktı!..” İbiş bunu duyunca iyice delirmiş, “İbişlik vergisi de neymiş” diye karşı koymuş, kaçmaya çalışırken fesi düşüp kel kafası ortaya çıkınca memur gürlemiş:
– Kafası da kel bunun, 1 akçe de kellik vergisi!..
Adamcağız bunun üzerine kendini kaybedip ağlamaya, yalvarmaya başlamış:
– Yapma ağam, ben eve gidince karıma ne derim? Vallahi eve sokmaz, maşayla gelir üstüme!..
Memur, bu kez üzüntülü, sıkıntılı bir sesle son darbeyi vurmuş:
– Birader, sen üstüne bir de kılıbık çıktın, 1 akçe de kılıbıklık vergisi!..
– Bakın bakalım İbiş Efendiye benziyor musunuz?
İktidarın, Merkez Bankası´nın “ihtiyaç akçesi” alarak ayırdığı 40 milyar TL´yi de harcamasına rağmen, 8 aylık bütçe açığı 68 milyar TL!.. O zaman her şey ortada; yük yine biz “İbişlerin” omuzlarında…
Bazılarınız şimdi “Biz bu gülünç öyküyü okumuştuk” diyeceksiniz!..
Çok haklısınız; zaten ben yazmadım. Ümit Zileli´nin yazdığını biraz kısaltıp, değiştirdim sadece.