Kılıçdaroğlu´nun başlattığı Adalet Yürüyüşü, Maltepe mitingiyle sonlandırıldı. Gerek yürüyüşe, gerekse mitinge toplumun her kesiminden yoğun ilgi oldu. Yabancı TV´ler (ör. Alman TV´leri) mitinge katılanların sayısını 1.5 milyon olarak verirken internette paylaşılana göre polis 1.6 milyon olarak kayıtlara geçiyor. Ama daha önce bu mitingi “fetöye destek mitingi”, “kandile destek mitingi”, “adalet sokakta aranmaz” diyerek katılımı azaltmaya ve engellemeye çalışanlar, miting sonrası mitinge katılanların sayısını az göstermeye ve itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar. İstanbul Valiliği mitinge katılanların sayısını 175 bin olarak açıklarken, Melih Gökçek´e göre “taş çatlasa 120 bin” olarak iddia etti. Görünen köy kılavuz istemez. Herkes TV´lerden, hatta iktidara bağlı TV´lerden ve internetten kendi gözleriyle gördü.
Mitingi eleştiren iktidar yanlıları yukarıda ve daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi rakiplerini sadece küçümsemeye ve itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar. Ama sokağa çıkan insanların taleplerinin haklı ya da haksız olduğuna bakmamaktadırlar. Örneğin bu yürüyüş ‘adalet´ adına adaletsizliklere karşı yapılan bir yürüyüştü. Ama hiç bir iktidar yetkilisi ya da yandaşı yazarlardan hiç biri ‘bu memlekette adalet var niye yürüyorsunuz´ diyemedi.
İktidarın kulakları ve gözleri muhalefetin taleplerine kapalı; muhalafet ne derse yanlış, ne yaparsa kötü niyetli. Bu da iktidarın ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı politikalarından geliyor. Örneğin AKP Genel Başkanı Erdoğan Strasburg´da gazetecilere yaptığı açıklamada daha ortada delil ve mahkeme kararı olmadığı halde o da kendisi gibi bir partinin genel başkanı ve seçilmiş milletvekili olan Selahattin Demirtaş için ‘terörist´ tanımı yapabilmektedir. İşte iktidarın tipik adalet anlayışı! Elbette milyonlar sokağa döküldü diye bu iktidardan adalet, yani evrensel hukukun gerektirdiği adalet sisteminin getirileceğini beklemek saflık olur.
Kılıçdaroğlu da bunu bildiğinden olmalı ki “Bu daha başlangıç, memlekete adalet gelinceye kadar mücadeleye devam” diyor.
İktidar şimdi yaklaşan 15 Temmuz´un yıldönümünde 15 Temmuz´u “demokrasi bayramı”, 15 Temmuz´da ölenleri de demokrasi şehidi” ilan ediyor. Evet 15 Temmuz´da ölenleri şehit ilan edebilirsiniz, bayram da yapabilirsiniz. Ama “demokrasi” nerede? Ortada demokrasi yok ama bayramı var! Sırf seçimler yapılıyor diye kimse o ülkede demokrasi var demez. Zaten son yapılan mühürsüz, şaibeli ve baskıya dayalı seçimin de kimse demokratik olduğunu söyleyemiyor.
Ayrıca 12 Eylül Darbe Anayasasını yamalayıp kullanıyorsunuz; 12 Eylül ürünü HSYK ve YÖK´ü iktidara gelirken kaldıracağınızı söylemenize rağmen onları da antidemokratik yapısı ile tahkim edip iktidara sıkı sıkıya bağlayıp kullanıyorsunuz.
İşçi, memur, küçük üretici, çiftçi vb halkın yararına hiç bir yasa çıkarmadınız. Çıkardığınız bütün yasalar sermaye yararına... Bu da ne demokrasiye ne de adalet anlayışına sığmaz.
Kendi kendinize önce 17-24 Aralık yolsuzluklarını ve 15 Temmuz Fetö darbesini milat tayin edip bu suçlardan kurtulmak istiyorsunuz. Ancak devlet işlerinde milat tayin edebilmeniz için yargı önüne çıkıp aklanmanız gerekir. Ama siz ne yaptınız? 17- 24 Aralık için soruşturma açılmasını Meclis´teki çoğunluğunuza dayanarak reddettiniz. Bakanların yüce divanda yargılanmasını engellediniz. Yine Fetö darbesinin siyasi bağlantılarının araştırılması için verilen meclis önergesini çoğunluğunuza dayanarak reddettiniz. Kendinizin tayin ettiği yargıçlardan oluşan hukuk sistemine kendiniz güvenmediniz, ama şimdi “adalet mahkeme de ve mecliste aranır” diye muhalefete akıl veriyorsunuz.