Nurullah ER


Ağaçlar ve barış

NURULLAH ER


Bence dünyada insanların kavgalarının son bulması, savaşların olmaması ağaçlarının yaşamının ibret alınmasından geçecektir.

Ağaçlar yeryüzünün en değerli canlılarıdır.
Doğanın koruyucusu ve süsüdür.
Onlar canlı yaşamının olmazsa olmazı kadar önem arz ederler.
Çölde ki ve buzullardaki yaşam zorluğu, kum yığınlarının kavurucu sıcağı, buzulların dondurucu soğuğu ile kaplı olmasından kaynaklanmıyor mu?
O nedenledir ki insanoğlu; en uygun yaşam koşulları için, bolca ağaçların olduğu, genişçe ormanların yer kapladığı, su kaynaklarının bulunduğu alanları seçmişlerdir kendilerine.
Ağaçların bin bir çeşidi vardır. Meyvelisi, meyvesizi, yaprağının dökeni dökmeyeni, iklim türlerine göre yetişenleri... Ağacın türü ne olursa olsun, bir canlı çeşidi olarak aynı yaşamsal özelliğe sahip olmalarıdır.
Ağaçsız bir dünya düşünülemez, bunların yok olması bir çok felaketi birliğinde getirdiği bilinmektedir. Hastalıkların yaygınlaşması, doğal afetlerin artması, su kaynaklarının azalması, toprağın erezyona uğraması ağaçların yok edilmesiyle ve oluşan kayıplar ve zararlardır.
Günümüzde doyumsuzluk, bencillik ve kar hırsı ağaçları yol ederek, ormanları bitirerek kazanç kapısı elde edip aç gözlerini doyurmaya çalışmaktadırlar. Sözde hizmet adına, büyüme gelişme adına; şehirleşmenin betonlaşması, sanayi kuruluyor adına tarım alanlarının yok edilmesi, yol, köprü, baraj ve toprak elde edinme adına ormanların yağmalanması, yakılması dünyada canlı türlerine karşı yapılan en büyük vahşettir.
İnsanoğlu ağaçların ve onların meydana getirdiği ormanların, kendilerine faydalarının ve önemini hiçe sayıp horca kullandıkları gibi onların yaşam tarzının sırrına erme, onların yaşamından ders çıkarma konusunda da yeterince düşünmediklerinden tüm felaketeler kapısında beklemektedir.
Canlı türleri içinde yaşamı ibretlik olan tek canlı türü ağaçlar ve onların oluşturduğu ormanlardır. Ne var ki sırrına erenlere, o bilinci taşıyanlara. Farklı farklı çeşide sahip olsalar da milyoncası bir orman içinde kardeşçe yaşarlar. Kökleri birbirini sarar, dalları birbirini kucaklar, yaprakları birbirini okşar dostça... Toprakla beslenip, sularla, güneşle can bulurlar. Sonbaharla birlikte sararıp solarak kışı çırılçıplak geçirseler de, baharla birlikte hiçbir şey olmamışçasına yeşerip filizlenirler, çiçeklenip meyveye dönerler. Topraktan, sudan, güneşten aldıklarını kat be kat fazlasını geri verirler doğaya. Kavgaları gürültüleri olmaz, kıskançlık, çekememezlik bulunmaz, burası benim yerim sen öte git demez kimse kimseye. Birbirlerini incitmezler bile. İrice olanlar yeni fidanları dallarının altına alıp çocuğu gibi korurlar, köklerinden su verirler, yapraklarının arasından güneş ışınlarını uzatırlar. Hangi canlı türünde böylesi bir kardeşlik ve dostluk yaşa mı var? Hangi akıl, hangi mantık, hangi vicdan böylesi bir değeri yok edip bitirir?
Tüm börtü böcek ve hayvanlar adeta birbiriyle savaş halindeler. Var olduğu günden bu yana birbiriyle kavga eden insanoğlu, savaşan devletlerin savaş sebepleri; çıkar ilişkileri, dillerinin, inançlarının farklı olması değil mi?
İnsanoğlu ne zaman ağaçların yaşam sırrına ererler, ormanların birlikteliğinden, dostluğundan, kardeşliğinden ders çıkarırlar işte o zaman savaşsız ve sömürüsüz bir dünya kurarlar. O sırra eren, büyük ozan Nazım Hikmet´in; “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ Bir orman gibi kardeşcesine' dizeleri, o günleri gösteriyor olsa gerekir.