Sadullah ÇAĞLAR


Ahım gibi ah var mı acep

Müzeyyen Senar´ın 4. ölüm yıl dönümü anısına...


Bilim insanları; ´Müzikten yoksun kimselere acımak gerek, onlar sevmenin, sevilmenin tutkusunu hiçbir zaman anlayamazlar´ derler. Kızgın çölde Arap bedevisi şarkı söylemeye başlayınca, deve bile koşmaya başlar. Ama müzik bir yaşam kültürüdür. Gazeteler yazmıştı Londra´da, müziksever bir Lord, Beehtoven´in 9. senfonisinin taş plağını, yüksek bir miktar ödeyerek satın almıştı.

Bir dönem başta İstanbul gazinolarla donanmıştı. Örneğin Taksim Belediye Gazinosu, Boğaz´da Kazablanka gibi. Gazino kültürü beraberinde müzik sevgisini sürüklüyordu. Bir programında Münir Nurettin Selçuk şöhret yıllarında Kalamış bestesini okurken, ´emret güzelim, istediğin şarkıyı emret´ dediğinde, dinleyici bir kadın ayağa kalkarak; ´Üstadım, Kalamış şarkısını bir daha okumanı emrediyorum´ der. Üstad Münir Nurettin Selçuk, tam bir İstanbul beyefendisidir ve şarkıyı bir daha okur.
Klasik Türk Müziği, eski yıllarda, saray müziği denen sevda dolu eserlerdi. Örneğin Hafız Post´un;´ Gelse o şuh meclise naz u tegafül eylese, Aşık´ı zarı gülşen´i vaslına bülbül eylese´ adlı şarkısı, klasik müzik sevgisini adeta damarlarımıza işlemişti.
Hafız Post´un eserleri adeta bir ihanet hıçkırığıdır. Sonra Itri´den;´ Tut´i Mucize Guyem Ne Desem Laf Değil´ , ve Sadi Hoşses´in; ´Ağlamakla İnlemekle Ömrüm Gelip Geçiyor´.
Nasıl unuturuz Şerif İçli´nin; ´İçimden şu zalim şüpheyi kaldır, ya sen gel, ya beni oraya aldır´ ya da, Sadettin Kaynak´ın; ´Niçin baktın bana öyle, Aşık mısın yoksa söyle´.
Ne demişti kalbi yaralı Padişah; ´Sarayımda üç yüz tane cariyem var, ama kalbim hala boşlukta´. Duygusal olan, gözleri nemlendiren bütün sesler dinlenir. Frank Sinatra kendine aşık olan yüzlerce kadından sadece Ava Gardner´e aşıktı. Onun için söylediği Roma şarkısı hala kulaklarımızda yankı yapmaya devam ediyor.
Elvis Presley´in ölen annesi için ağlayarak söylediği Mama adlı şarkısı İngilizce bilmeyenleri bile duygulandırır. Opera´nın eşsiz sesi Maria Callas´ın Carmen´i seslendirirken İspanya´da yaşanan trajik aşk çığlıkları unutulmaz. Ve yakınlarda kaybettiğimiz tenor Pavorotti´nin seslendirdiği Aida Verdi eseri ile ulusları aşarak tüm insanların gözlerini nemlendirmiştir.
Mısırlı sanatçı Muhammed Abdülvahap´ın Leyla ile Mecnun eserini operaya ve sinemaya uyarlayan görüntü hala unutulmadı. Müzik evrenseldir, yıllarca Paris´te, Viyana´da yada Londra´da büyük sanat evlerinde, çok sesli orkestralar insanlara büyük aşk hikayelerini müzikle sevdirdiler.
Türkiye´nin eşsiz sesi Münir Nurettin´in Kahire konseri Mısır´da olay yaratmıştı. Konserde bulunan Mısırlı sanatçı Abdülvahap özel görüşme anında Münir Nurettin´e; ´Sayın üstadım, bize eşsiz bir güzellik yaşattınız, inan Mısır´da bu kadar zengin beste arşivimiz yok´ der.
Bir dönem ülkemizde öne çıkan Arif Sami Toker´in hala radyo arşivlerinde olan; ´Sevildin sanma, kadına kanma, o bir yalandır ve Mualla Mukadder´in seslendirdiği; ´Aşkımın ilk baharı, ilk heyecanım benim´ eserleri unutulmazlar arasındadır.
Şimdi Dünya genelinde eşi olmayan bir sanatçımızı analım, Müzeyyen Senar. Dokunaklı bir ses elli yılın üstünde hep kendini dinletti seslendirdiği şu eserler ise klasikler arasında yer aldı;´Güzel bir göz attı, Beni derin sevdaya saldı´ ya da yazımıza başlık olan;´Ahım gibi ah var mı, Acep aşklar içinde´. Unutulmaz besteler sanki Müzeyyen Senar seslendirsin diye yapılmıştı.
Bestekarlar içinde ayrı bir yeri olan Saadettin Kaynak´a Üsküdar Musiki Cemiyetinde eserlerini seslendiren ve herkesi derinden etkileyen genç bir kadın sanatçıdan bahsederler. Kısa zaman sonra genç Müzeyyen Senar´ı dinleyen Kaynak; ´Kızım bu ses nedir, nerden aldın duygu dolu bir sesi´ der. Genç Müzeyyen; ´Hocam annemin sesi bana geçti. Bu ses ailemde annemde var´ der. Kaynak´ta; ´Kızım benim eserlerimi sen plağa okuyacaksın´ der.
Sadettin kaynak´ın önemli eserlerini başta; Niçin baktın bana öyle, Ey pınar serin pınar‘ gibi eserleri ve Leyla ile Mecnun filminin şarkılarını Senar okudu. Yine Mısır yapımı Mahsun Gönüller ve Harun Reşit´in gözdesi adlı filmlerdeki şarkıları Senar duygu dolu seslendirdi.
1940 yılı İstanbullu sanatçıların toplu olarak bulunduğu salonda Müzeyyen Senar´dan bir şarkı söylemesini isterler o da; ´Eğer Sadettin Kaynak bana eşlik ederse kabul ederim´ der. Sadettin Bey´de; ´Benim eserlerime can katan eşsiz sese eşlik etmek benim için onurdur´ der.
Müzeyyen Senar tek başına adeta bir kurum gibi çalışır. Perihan Altındağ, Zeki Müren, Behiye Aksoy ve Bülent Ersoy onun ekolündendir. Onun kulaklarımızı çınlatan unutulmaz şarkılarından; ´Ahım gibi ah var mı acep´ ya da ‘Ruhumda ölen nağmede sevda sesi var mı´ hala kulaklarımızdadır.
Bu unutulmaz sesi ölümünün 4. yılında saygıyla anıyoruz.