Sadullah ÇAĞLAR


Akdeniz´de Bir Kraliçe

Sadullah ÇAĞLAR




Eski Mısır, daha ilk çağlarda aydınlanma dönemini yakaladı. Öyle ki Atina başta olmak üzere Roma´yı aştı. Bilimde, tıpta sanatta olağan gelişmişti. Bu nedenle Alexandria/İskenderiye´de
en büyük kütüphanesini kurdu.

Sonuç uygarlaşma. Bu, Roma imparatoru Sezar´ı etkiledi. Bu nedenle Mısır´a sefer düzenledi. Sezar´ın gemisi İskenderiye Körfezi´ne yaklaşırken mimari antik yapı Sezar´ın dikkatini çeker. Yakınlarına, 'Bu mabet nedir?' diye sorar. 'Sezar, bu İskenderiye kitaplığı' diye yanıtlarlar. İmparator, 'O zaman işimiz zor' der.

Süreç içinde Roma, Mısır´ı istila ettiğinde kardeşler arasında iktidar mücadelesi vardı. Kleopatra, Sezar´la anlaşarak kardeşlerini tasfiye edip Roma´nın desteğiyle iktidar olur. Sezar´la evlilik yapar. Sezar´dan bir oğlu olan Kleopatra Roma´yı Hindistan´a sefer düzenletmek için iknaya çalışır. Sezar´e ‘Hindistan olmazsa Roma eksiktir´ der. Sezar; “Kloapatra sen çok akıllı bir kadınsın.”
İmparator acil olarak Roma´ya çağrılır. Kraliçeye veda ederken, 'Seni en kısa zamanda Roma´ya çağıracağım' der. Aslında Sezar, süreç içinde Roma´yı unuttu. Yalnız Roma´yı mı? Evini, eşini… her şeyiyle Mısırlı kadına esir oldu.
Oysa Kleopatra´nın tüm yaşamında sevmek, sevgi ona çok yabancıydı. Onun tek amacı imparatoriçe olmaktı. Sezar Roma´da yakınlarına ‘keşke hiç Mısır´a gitmeseydim´ diye yakınır.
Bir gün Mısır´da Kleopatra´ya; “Roma´ya hemen geleceksin.” Kraliçe, “Ben Roma´ya gelirim. İmparatoriçe olarak gelmek istiyorum.” Sezar, peki der. Kleopatra, muhteşem bir törenle Mısır ve Roma´nın kraliçesi olarak gelir. Roma halkı şaşkınlık içinde. Nil´in eşsiz kadını hayranlık duyar. Sonuç Sezar´ın en yakını, oğlum dediği Roma´nın ulusal kahramanı Marcus Antanius, Sezar´a 'Sezar, sen bir kadın uğruna Roma´yı unuttun. Neden Sezar değer miydi buna?” diye sorar. Ama bir gün Sezar´ın tutkusunu Antanius da yaşayacaktı.
İmparatorluk, Kleopatra´ya Roma´nın anahtarını vermesini affetmez. Senatoda suikast düzenlenir. Sezar, ‘sende mi Brutüs´ diye çığlık atarak tasfiye edilir. Sezar´ın ölümü sonucunda Kleopatra gizlice Roma´yı terkeder. Roma senatosu toplanarak karar alır. Doğu Roma, Marcus Antanius´a verilir. Ön koşul Kleopatra´yı Roma´ya getirip yargılamaktır. Batı bölgesi Roma dahil Octavius´e verilr. Octavius´ün kız kardeşi Antanius´la evlidir. Sezar´ın ölüm sonrası Akdeniz Tarsus limanında demirli gemisindeki Kleopatra, Doğu Roma´nın lideri Antanius´a mesaj yollar: Tarsus´ta seni beklemekteyim.
Daveti kabul eden Antanius, görkemli törenle karşılanır. Törenin ihtişamı Antanius´u şok eder. Kısa zaman sonra Kleopatra geminin yörüngesi Mısır´a yol alır. Zaman içinde Mısır´da Kleopatra´yla aşk hayatı yaşayan Roma´lı komutan süreç içinde Akdeniz Bölgesini Mısırlı´ya bağışlar. Doğu Bölgesini kapsayan eski antik Kudüs, o dönemin çok kültürlü şehri Antakya...
Nil´in Kraliçesi tıpkı Sezar´ı teslim aldığı gibi Antanius da kraliçeye teslim olmuştu. İskenderiye kütüphanesi Sezar tarafından yakılınca, Kloapatra Sezar´ın üzerine yürür. Barbar Romalılar diye haykırır. Yakılan kitapların bir bölümü Antiohia/Antakya´ya, şimdiki kurtuluş caddesi olan Harerot bölgesindeki kitaplığa taşınır.

Tarsus, tarihsel olarak özelliği eski bir şehirdi. Örneğin, bu kentte felsefe okulu vardı. Öyle ki okul dönemine göre politik üniversite de diyebiliriz. Öğretim üyeleri arasında Aristo, Eflatun, Sokrat da vardır. Kleopatra kraliçe olarak bu bölgede yaşadı.
Nil´in kraliçesi Tarsus´a geldiğirde geçtiği cadde ve kapı Kleopatra kapısı olarak hala muhafaza edilmekte.
Akdeniz´in coğrafya olarak ilginç zenginliği var… Geçtiğimiz günlerde Ses Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Sadet Berkyürek´in bölgemizle ilgili sürpriz bir araştırmasına rastladım. Onun bu çok çekici yazısını okuyuculara aktarmak istedim:

Nisan ayının ortasında Kleopatra´nın gül diyarı Gülcihan´daydık. Kumsalı adımladık, hala kendi adıyla anılan tepeye kadar uzandık. 400 gemiyle taşınan kumdan geriye kalan küçük tepeye…

Arsuz, 2014 yerel seçimlerinde Karaağaç´a kadar uzanan yeni coğrafyasıyla bölgenin çok merkezli tek ilçesi ünvanını koruyor sanırım. Her bir eski belde, kendi başına bir yaşam ve çekim merkezi yani. Bu beraberinde ortak bir Arsuz kent kimliği arayışına farklı yorum getirse de tarihin izini sürerek, tarihiyle birlikte bir ortak kent kültürüne ulaşılabilir mi?

Arsuz´un geçmişine ışık tutan Konacık Sütunlu Limanı, kazı çalışmalarında gün yüzüne çıkarılan ikisi Hitit dönemine, biri de Roma dönemine ait Steller, Hacıahmetli´deki kaya mezarları, Roma dönemine ait olan Arsuz Kalesi, Arpaçiftlik Mahallesi´ndeki kazı çalışmalarında bulunan 6. Yüzyıla ait olduğu belirtilen Kutsal Havariler Kilisesi, tarihi Paşa Çeşmesi, Mısır´dan taşıtılan Kleopatra´yı iyileştiren kumsalıyla bilinen Gülcihan Plajı, Meryem Ana Havuzu – Seydi, Kurtbağı´ndaki Yanan Kayalar, tarihi Akıncı Burnu Deniz Feneri, Arsuz´a özgü cumbalı ve iç avlulu tarihi evler, Aziz Maryo Hanna Kilisesi, İskender Sayek Kültür Evi, bir doğa harikası Arabın Gölü, 3. derece sit alanı olarak belirlenmiş bölgedeki dar sokaklar…

ÇEKÜL Vakfına Arsuz Belediyesi tarafından 2016´da sunulan rapordaki bu zenginlik ve çok merkezli kent yapılanması içinde yolunuzu bir noktaya, Gülcihan´a düşürmenizi öneririm.

Isfahan´dan rivayete göre güllerin, Mısır´dan ince sarı kumların taşıtılarak bugün de güneşin sıcaklığını içine hapseden, şifa ve sağlık kaynağı kumsalıyla Gülcihan, tarihin izini sürerek günümüzde çekim noktasına kavuşturulabilecek bir sorumluluk alanı olarak çıkıyor karşımıza. Tarihi adımlayarak ikinci soruma yanıt arıyorum: Gülleri, kumsalı, ağırladığı tarihi şahsiyetleri Kleopatra ve Antonyus ile Gülcihan´ı ilmek ilmek, boncuk boncuk örmek mümkün mü?

Arsuz´da bir tasarım çalışma grubu, bu sorunun cevabını oluşturacak çalışmayı, atölye düzeyinde başlattı bile. Arsuz´un güllerini, Kleopatra´nın takılarını, Arsuz´un o çok kültürlü yapısını milim milim örerken üzerine serpilen altın rengi ve parıltısıyla, o şifa kaynağı kumla tamamlıyor.

Bir grup gönüllünün sosyal sorumlulukla da önüne koyduğu bu bakış ve çaba, ancak destek ve motivasyonla sürdürülebilir. Atölye ekibi, projelerinin Arsuz Kaymakamlığı ve Arsuz Belediyesinin yanı sıra EXPO Hatay´a dönük olarak Hatay Büyükşehir Belediyesi ya da DOĞAKA tarafından da desteklenmesini bekliyor.

Bu proje ile Kleopatra´nın Gülcihan sahil şeridinde adını verdiği kum tepesinden, altın sarısı kum tanelerinin geldiği Mısır kıyılarına uzanır mı bilemem ama gazeteci arkadaşımız A.Vasi Köse´nin çağrısına ben de katılıyorum: “Gül, en sevgiliye gönderilecek muhteşem bir armağandır. Her gün sevdiğinize, en sevgiliye bir gül gönderin ve Antonyus´un Cleopatra´ya olan tutkusunu anımsayın… İster sevgilinizi, ister sevdiklerinizi mutlaka Gülcihan sahillerine getirin. Bu sahillerdeki güzelliği yaşayın.”

Vasi Köse´nin çağrısı son soruyu da beraberinde getirdi: Sadece Gülcihan değil, kültürel çeşitliliğin çekim oluşturduğu Arsuz, altyapısıyla buna hazır mı, nereden başlamalı?

Küçük bir ekip kanat çırpıyor. Kentin tarihsel kimliğinin bütün olarak projelendirilerek yaşam bulması ise bakanlık, dolayısıyla devlet desteğini bekliyor. Bir alıntı da yine 2016´lardan, bu derginin yazarı Nesrin Topaloğlu´ndan: Tarihi kimliği inşa edilmemiş bir şehre devlet ne kadar hizmet yaparsa yapsın içini dolduramaz.”

Gülcihan ve Kloapatra tepesi bölgemize yönelik tarihsel bir değer taşıyor. Çalışmayı yaparak Arsuz ve Gülcihan´la ilgili tarihe damgasını vuran Kleopatra ve onun Marcus Antanius´la yaşadığı efsane aşk Akdeniz sahillerindeki yaşamlarına Sadet hanım yeni bir ışık yakmıştır. Bu ışığı meşaleye dönüştürelim.
Yazımın başlangıcında Kleoptra´nın iktidar olma dışında hiç bir hedefi yoktu. Sezar´la olan evliliği kardeşleriyle saltanat kavgasında Roma´dan faydalandı. Peki, Antanius´la olan aşk nasıl doğdu? Önemli bir sorgulama...
Octavius, Sezar sonrası Antanius´u hep rakip gördü. Antanius´un Mısır´da kalmasını kullanarak geleceğin Roma´nın tek hakimi olmak için pusuda bekliyordu.
Bu amaca yönelik Antanius Kloapatra´ya mesaj gönderir: “Antonyus´u zehirle. Aksi halde Mısır´ı işgal edeceğim.”

Kleopatra yakınlarını toplayarak, onlara danışır. Politik değerlendirme sonucu Mısır önemli denir. Roma´yla savaşacak gücümüz yok. Antanius fiziki olarak tükenmiş. tuzak hazırlanmasıyla masaya şarap konur. İçinde zehir var. Kloapatra, Antanius´la masaya oturur. Antanius, tam kadehi eline alıp içmek isterken yeniden masaya kor. İçmez. Bu arada beklenilmeyen bir olay olur. Roma´dan bir haberci gelir. Oktavüs, Mısır´a savaş kararı almıştır. İşgal kararına öfkeyle karşı çıkan Antanius, 'Demek Oktavüs Mısır´la savaşacak.”
Generalleri çağıran Antanius, Oktavüs´a karşı direnişe hazırlanırken masadaki haritaya bakarken Romalı yaşlı general Antanius´a; “Biz savaşmayacağız.”
'Bu ne demek' diye sorar Antanius.
'Bak Antanius, bir Romalı bir Romalı askerle savaşmaz. Sen tercihini yap. Mısır´dan yana mısın yoksa Roma´dan mı? Bak Antanius sen bir savaş kahramanısın. Bütün zaferleri beraber kazandık. Sen benim hayatımı kurtardın. Senin yapacağın tek şey Mısırlı kadını Roma´ya getireceksin. O zaman Roma halkı seni bağrına basar.”
Kleopatra kendi üzererinde yapılan tartışmayı dinlemekte. Antanius, 'Benim için Mısır önemli.”
Eski arkadaşı Antanius´a; “Sen Markus Antanius, dünyanın hakimi olacakken Mısırlı bir kadına yenildin. Şu göğsümdeki madalyalar savaşı kazandığımız zaman sen taktın. Artık benim için bunlar bir anlam taşımıyor. Bir Romalı asker olarak kılıcımla seni son defa selamlıyorum.”
Yol ayrımına giren iki arkadaş Roma ordusuyla Mısır´ın yani Antanius´un Roma´ya karşı direnmesi intihardı. Baştan kaybedilmiş bir savaştı.
Antanius, Roma imparatoru olmanın ötesinde dünya hakimi olmayı reddetti.
Kleopatra, iki arkadaşın ayrılık sonucu Antanius´un yanına gelir, diz çöker. Onun ellerine sarılır: “Antanius, bundan sonra ben kraliçe değilim. Benim için taptığım adam sensin artık.”
Bu sırada Antanius, masanın üzerindeki şarabı alıp içmek isterken, Kloapatra aniden fırlayarak bardağı alıp atar. Antanius için Kleopatra vardır. Kloapatra demek Mısır´dan yana olmak, ölümsüz aşkın bedeliydi.
Tarihçiler, Kloapatra için, ‘o bakınca yok gibi duran sıkınca var olan bir ete malikti.´

Ne demişti Balzac, 'Sevmesini bilenler büyük insanlardır'.