Mustafa AKYÜREK


ALEXANDRİA´DAN İSKENDERUNA*

MUSTAFA AKYÜREK


Eskilere dayanır, İskenderun´da yaşamanın ayrıcalığı.
Şimdilerde ise kargaşadan kaçıştır; bu kıyı kentinde sırtını amanoslara yaslayıp, gözlerini mavi sulara kitlemek.
Büyük İskender´in 30´lu yaşlarda Akdeniz´in sıcak sularına bedenini bırakması ne büyük bir haz!
Ve Büyük İskender´in Makedonya´dan kalkıp, arkasında koca Hellen coğrafyasını bırakması ne de büyük bir serüvendir!
İssos savaşı sonrası İskenderun´un bir liman kenti olarak Doğu Akdeniz´in körfezinden Afrika kıyılarına selam göndermesi koca İmparator için ne büyük mutluluk!
İskenderun sokaklarına nehir taşları döşenmesi ve yontu taşlarla yükselecek binaların reveransları Mısır kıyılarını ne çok kıskandırır!
İskenderiye, çevresine topladığı ‘sünnetli´ Kleopatra kızlarıyla, Amanoslara sırtını yaslayan İskenderun´un çivit mavisi denizine gıpta ile bakar.
Yumurtalık´tan başlatılıp Sylpius eteklerinde sonlanacak sahil seridine nice limanlar kurulur.
Limanlar ticareti körükler, ticaret alın terini. Alın teri köleliğe ayna tutar, serfler boncuk boncuk koyu ter dökerler.
Böylesi bir panoramayı Eftelya´ya sormak gerek.
Gemilerle taşınan hayatları yakamozlara ve ateş böceklerine adamalı bence.
Batıklarda bulunan hazineler o zamanın ticaretini, emeğini ve ruhunu avuçlarımıza koyar.
Amanoslardan getirilip gemilere yüklenen kalasların altında kolunu ve bacaklarını kaybedenler de vardır. Sonlanan hayatlar da işin cabası.
Bu da uygarlık-ticaret-emek üçgeninde ödenen diyetlerin cilvesi olsa gerek.
Yaşanan dramatik hayatlar kitapların saman yapraklarında yalnızca bir dipnottur.
Büyük İskender tunç devrinin mat yansımasını yarım gülüşlerle koynuna doldurur.
Demir devrini ise sert bileklerinde görür, kalkanının dayanıklılığında hisseder.
Öyle ki, darphanelerde koca İskender adına sikkeler dökülür, çil çil.
İpekte sınanan keskin kılıçlar da dövülür demirci örsünde.
Ama o koca İskender ki, şairler tarafından yüceltilip ve de ilahlaştırılıp ‘iskendername´lerle yüceltilir.
Bunlardan Firdevsi, Nizami Gencevi, Ahmedi divanlarını saymak mümkün.
Zamanın ruhuna denk gelen bu ‘İskendername´ler dilden dile dolaşır, okunur…
Değil mi ki, o Koca İskender ‘Kabe´ye kadar gidip meczupların kakkından gelmiş, onları haklamıştır.
Tarihte tutunduğumuz zincirin dışında kalamayız. Hele de bu zincirin halkalarını kırıp atamayız.
Günümüze değin belimizi saran kuşakları çıkarıp bir kenara fırlatamayız.
Çan sesinin ezan sesine karıştığı, ziyaretlerden yükselip havaya karışan tütsünün keskin kokulu zamanları yaşıyoruz.
Bu liman kentinde-kimi yerlerde-ağaç dallarına tünemiş kuş cıvıltılarıyla uyanıyor, güne merhaba diyoruz.
Sıcak kumların karnına basa basa dolaşıyoruz sahili.
Zira, sahil bizim sahilimiz; ellere nesi!
_________________________________________________________________
*Bu yazı İskenderun Ticaret Odası bünyesinde düzenlenen 27.02.2020 tarihli konferanstan esinlenerek kaleme alınmıştır. ‘Büyük İskender Tematik Müzesi´nin kurulmasına yönelik irade ortaya konulmuştur. Konferansa Hatay Valisi Rahmi Doğan, İskenderun Belediye Başkanı Fatih Tosyalı, Kaymakam İskender Yönden, Deniz Ticaret Odası Başkanı Kemal Kutlu ve akademisyenler Prof. Dr. Hatice Pamir, Prof. Dr. Lane Fox, Dr. Angelika Kotaradi katılmışlardır.

05.03.2020