Berkant ÖDEMİŞ


Amanoslar´da sonun başlangıcı: Maden arama ve ormansızlaştırma-1

Berkant ÖDEMİŞ (*)


Doğayla savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak kaybedeceğiz!

Hubert Reeves

Her yıl küçük ölçekli birkaç yangının ve ağaç kesiminin yaşandığı bölgede bu kez iş gerçekten ciddi boyutlara vardı. Çok alışık olmadığımız büyük orman yangınları ve ormansızlaşmayı hedefleyen maden arama faaliyetleri artık yanı başımızda.

Son birkaç ay içinde başlangıçta 68 ilde 766 noktada toplam 883 bin hektarlık (Ülke yüzölçümünün %1,14´ü) alanda yürütülecek maden arama faaliyetinin sayısı ve etkileyeceği alan miktarı hız kesmeden artarak devam ediyor.

Sadece Hatay Bölgesinde başlangıçta 5 bölgede 9 noktada yürütülecek faaliyet bugün 25 noktada yürütülecek. Gelecekte ne kadar daha artacağını öngörmek neredeyse imkânsız. Toplam 21 000 ha alan!. Amik ovasının toplam alanın yaklaşık %30´u. Yaklaşık 28570 futbol sahası büyüklüğündeki bu alanın ormansızlaşmasıyla bölgede neler olabileceğini şimdiden bilmek için kehanete gerek yok. Ancak bu başka bir yazının konusu olsun.

Öncelikle belirtmem gerekir ki, kamu yararı olmak koşuluyla altın ve kömür dışındaki madenlerin yeryüzüne çıkarılmasına, işlenmesine ve kullanılmasına karşı değilim. Ancak maden arama faaliyetinin yürütüleceği bölgenin sosyo-ekonomik değeri (yani maden sahasındaki tarım alanlarında üretilecek ürün miktarı, bu üründen geçimini sağlayan köylü nüfusu, ormancılıkla geçinen nüfus ve ormanların var olduğu sürece yarattığı çevresel ekonomi…..) son derece önemli.

Bilinmesi gereken şu; her bölge rastgele bir maden arama sahasına dönüştürülebilir mi?

Örneğin tarım ve turizm açısından sürdürülebilir bir ekonomik faaliyetten yıllarca geçimini sağlayan insanların geleceği kısa vadeli bir kazanç için heba edilmeli mi?

Hatta birkaç yerli ve yabancı sermaye gurubunun insiyatifine terkedilmeli mi?

Gıda fiyatlarının her geçen gün arttığı ve görünür gelecekte tarımsal potansiyelin ülkelerin stratejik gücü haline geleceği bir dünyada mevcut tarım alanlarımızın ve biyolojik çeşitliliğimizin üstüne titrememiz gerekirken geldiğimiz nokta içler acısı. Yüzlerce yıllık üretim gücüne sahip topraklarımızı 20-30 yıllık kısa ama bir o kadar vahşi maden çıkarma faaliyetlerine kurban ediyoruz. Hangisi bizi geleceğe taşır? Hangisi geleceğimizi karartır? Binlerce yılda oluşan topraklarımızı korumak mı? Yoksa 30 yıldan sonra artık üretim yapılamaz hale getirilmiş topraklara sahip olmak mı?

Neredeyse Avrupa coğrafyasının sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin yarısından fazlasını barındıran Amanos´larda maden aramak bu coğrafyayı ölüme terketmekten farksız. Hangi madeni bulurlarsa bulsunlar ülkeye katacağı ekonomik değer tarımsal ekonominin katkısı kadar olamaz. Asla olamaz…! Çünkü bir maden arama sahası sadece aramaya izin verilen alan ile sınırlı kalmaz. 21000 ha alan (210 000 da yada 210 000 000 m2) sadece sondajlamanın yapılacağı alan. Bu alana gidecek yollar, sondajlama ile çıkaracağınız yer altındaki materyalin depolanacağı alan, sondajlama sırasında yeraltında oluşturduğunuz tahribatın yayıldığı alanlar, sondajlama alanına gidecek elektriği taşıyacak nakil hatları için gerekli alanlar olmak üzere bahsedilenden çok daha fazla alan kaybı söz konusu olacaktır.

Kısa bir örnekle demek istediğimi somutlaştırayım: Tek bir maden arama sahasına gidecek yolun uzunluğu 10 km, genişliği 10 m olsa (10000 m x 10 m=100000 m2=10 ha) 10 ha alan sadece yol için kullanılacak demektir. Ama bu değer asla 10 ha ile sınırlı kalmaz. Çünkü 10m genişliğindeki bir yolun çevresinde yaratacağı tahribat yaklaşık 15 m2lik bir genişliği kaplar. Bu durumda sadece yol için ormanlık alanda kaybedilecek alan miktarı 15 ha´a kadar çıkar. Bu kayıp sadece bir maden arama sahası için geçerlidir. Hatay Bölgesinde 25 noktada arama yürütüleceği ve arama alanlarının birbirinden bağımsız olabileceği düşünülürse toplam alan kaybını varın siz düşünün.

Son söz; doğaya verdiğimiz herhangi bir zarar sadece kendisi ile sınırlı kalmaz. Ormanı kaybederseniz toprağı kaybedersiniz, toprağı kaybederseniz önümüzdeki 200 yılı kaybedersiniz.

(*) Prof. Dr. Berkant Ödemiş
MKU. Ziraat Fakültesi
Biyosistem Müh. Bölümü