Nurullah ER


AMANOSLARIN ÇIĞLIĞI

NURULLAH ER


“Amanosların Çığlığı” yazmış olduğum Hatay´ın kurtuluş tarihinin romanının adıdır.

Kitaba isim koymak, çocuğa isim koymak gibi bir şeydir.
Yazar yazmış olduğu kitabı çocuğu kadar sevdiğinden, kitaba koyacağı ismi çok önemser.
Bu duygularla daha kitabı yazmaya başlamadan önce bulmuştum bu ismi.
Tıpkı doğmayan çocuk gibi.
Amanos dağları bölgenin işgalinde stratejik bir öneme sahip olmuştu.
Köyleri, kasabaları işgal edilenlerin mekanı olmuştu Amanoslar.
Dağlardaki çetelerle birleşerek karşı koyuş sergilemişlerdi düşmana karşı.
Amanosların geçilmezliğini, Çanakkale´nin geçilmezliği yaptıklarından çıkamamışlardı Fransızlara Amanoslara.
Türklerin Amanoslar´daki acı savaş çığlıkları, savaşın bitimi, barışın yaşanmasıyla sevinç çığlığına dönüştüğünden, “ Amanosların Çığlığı” ismini en uygun isim olarak kabul ettiğimden, kitabıma bu ismi koydum.
Uzun bir araştırma, inceleme, bilgi edinme ve gezilerim sonrası yazdığım kitabım tarihi bir romandır.
Her toplum kendi tarihini önemsediğinden tarihe dair bir çok önemli sözler söylenmiştir. Toplum olarak biz de tarihimizi önemseyen bir milletiz. Ne var ki tarihimizi çok az bilen bir toplumuz.
Az okuyoruz da ondan!
Tarih kitapları çok az okunduğundan, tarihi bilgileri edinme işlevini daha çok edebiyatçılar üstlenmişlerdir. Tarihi konuda yazdıkları romanlar, öyküler, şiirler, tiyatrolar insanların belleğinde daha kalıcı olmuştur.
Kurtuluş Savaşımızla ilgili mutlaka tarih kitapları okumuşunuzdur. Ama o tarihlerle ilgili kalıcı izi bizlere; Halide Edip Adıvar´ın “Vurun Kahpeye”, Hasan İzzettin Dinamo´nun “Kutsal İsyan”, Yakup Kadri´nin “Yaban” gibi benzeri romanlarının yanı sıra, Nazım Hikmet´in “Kurtuluş Savaşı Destanı” şiiri vermiştir.
Romanlar içinde en az yazılan edebi eserlerin arasında tarihi romanlar gelir.
Meşakkatli bir iş de ondan.
Hatay´ın tarihini araştırırken bölgenin tarihi ile ilgili bir çok kitap yazılmışken, bir edebi esere pek rastlamadım. Bunu bölgenin tarihi ile ilgili bir eksiklik olarak gördüğümden edebi yönümü öne çıkararak meşakkatli olmasına rağmen yazmaya çalıştım.
Üç yıl gibi uzunca bir zaman dilimi içinde ortaya çıkardığım eserimi; tarihi bilgilerimin ışığını, hayallerim ve kurgularımla destekleyerek yazdım. Zaman konusunun da tarihin kronolojik çizgisini takip ederek, yaşanan olaylar arasında mutlaka bağ kurmaya çalıştım. Ayrıca olay kahramanlarını, mekanları betimleler ve efsanelerle zenginleştirmeye çalıştım.
Üç bölümden oluşan kitabımın, birinci bölümünde Ermeni ayaklanmaları ve tehcir olayını, ikinci bölümde; İskenderun´un işgaliyle birlikte bölgede yaşanan çatışmalar. Üçüncü bölüm ise; İskenderun´un Sancak statüsünde Fransızların sömürgesine girmesiyle birlikte bölgede yaşanan olaylar, Atatürk´ün Hatay politikasıyla süren diplomatik görüşmeler sonucunda Hatay Devleti´nin kurulması ve ardından Türkiye´ye iltihakı.
Dört yüz seksen sayfa olan kitabımı, okurlarımın değerlendirmesine bırakıyorum.