Leman GÖÇMEN


Anneler Günü

Leman Göçmen



Annemden ayrıları 18 yıl olmuş. Hiç bir yara yoktur ki bu kadar uzun bir süre kapanmasın veya acısı azalmasın.
Babacığımı 56 yaş gibi en verimli çağında toprağa vermiştik. Zaten küçük bir aileydik. Neneler, dedeler yok, amca yok, hala yok, teyze yok… ikinci kuşak akrabalarla yetinirdik. Ben bayram ve iyi günlerde, 'Tanrım, annemize uzun ömürler ver, bizi ondan mahrum etme' diye dualar ederdim. Öyle de oldu. 81 yaşında tertemiz bir yaşlı olarak yaşama veda etti. Nurlar içinde yatsın. Onun düzgün yaşamını ve sabrını örnek almaya çalışmışımdır. Ancak ne yazık ki aldım sayılamaz. Babamdan sonra 35 yıl yaşadı. Vaktinde uyur, akşamları sadece hafif bir şeyler yerdi, yoğurt vs. gibi. Baş ucunda radyosu, spor haberlerini bile dinleyip, günlük olayları takip ederdi. Köy çocuğu olduğundan okulla tanışmamıştı, ama çok zeki ve becerikli bir insandı. Kız kardeşim Güner, 60´lı yıllada Almanya´ya gitmişti. Orada 17 yıl kaldılar. Yanına gittiği zaman ona, ´Sana okuma öğreteyim, anne bana mektup yazarsın´ demiştim ve öğrendi. Meramını anlatacak kadar bana mektuplar yazmıştı.
Onun mektuplarını hala her okuyuşumda azmine gıpta ediyorum. Ben akıllı telefon kullanamıyorum. Demek ki öğrenmenin yaşı varmış.
Hem din hocası hem ingilizce hocası rahmetli Osman Seyitoğlu hocamız, ‘gençlikte öğrenilen ilim taşa yazılmış gibi olur. Yaşlılıkta öğrenilen ilimde kara yazılmış gibidir. Güneş çıkınca eriyip akar gider´ derdi. Onun her nasihatını ve sohpetini ayrı bir yerde tutar, her zaman onu saygı ve sevgiyle anarım. Nurlar içinde yatsın.
Biraz geç oldu ama… ne annelerimize sevgimiz hasretimiz biter, ne acılarımız diner.
Bu yıl da hem bayram hem bir milli bayramımız daha, Atamızın emaneti 19 Mayıs, bu meşhur hastalığın gölgesinde geçti.
Bu karanlık günlerin geçmesini ve hep beraber sağlıklı günleri beraberce yaşamak dileği ile...
Hoşçakalın....