Sadet BERKYÜREK


Arsuz´u 1941´lerden dinlemek

Sadet BERKYÜREK


Mutlu Güney ile Acı Deniz kitaplarını okuma şansını, Hatay Keşif yayınlarından çıktıktan uzun bir süre sonra, iki ay önce buldum. Hem de İskenderun´un son kitapçısı, Ferda kitabevinin sahibi Kemal Düz´ün elindeki son kitabı sevgili Emel Kurt´a hediye ettiği nüshasına okumak için el koyarak. İyi ki okumuşum. Okudukça, kızı Nermin Ünsel Ekin´e miras kalan anı sandığından çıkartılarak yeniden yayımlanan bu kitaplarla ilgili öyküyü Kemal Düz´den yeniden dinlemek gerektiğini farkettim.

Yalın ve aynı dönemin yazarlarının anlatımlarındaki tada ulaştıran üslubunu anlatmak yerine Acı Deniz kitabında hazin aşk macerasının satır aralarına Arsuz´un nasıl da dokunduğunu paylaşmak isterim. Satırlarda ilerledikçe Arsuz´u, ilk kez 1941´lerde gelen bir gencin, M. Ziya Ünsel´in gözleriyle izledim. Hem anlatımındaki tadı, hem gözlem gücü sizleri de şaşırtacaktır. Kültürel birikim ve çeşitliliğin doğal zenginlikle yoğrulduğu Arsuz´u gelin M. Ziya Ünsel´in Acı Deniz kitabından aktaralım. Arsuz´u ‘dışarıdan birinin´ gözüyle okumak ve tanımak için de ayrı bir kaynak değeri var. Belki de ikili okuma yapacaksınız. Kemal Düz´ün sözleriyle özetlersek bir yönüyle ‘insanın insanla, insanın hayatla mücadelesini; aldatma, tutku, üstesinden gelinemeyen ilişkiler, aşklar, pişmanlıklarının´ peşinden giderken diğer yönüyle kültürel, doğal, turistik değerleriyle birlikte koca bir Arsuz´u okursunuz.

Acı Deniz, Ziya Ünsel´in bir güney hikayesidir. İstanbul´dan Toros Ekspresi ile yola çıkan, deli çağlarını yaşayan üç arkadaşın Hatay´da geçirdikleri muhteşem yaz tatilinin, hayallerinin, sevinçlerinin, sevdalarının, acılarının hikayesi… bir de Arsuz balıkçılarının çileli yaşamlarının;

“Güney kıyılarında balıkçılar Boğaz balıkçıları gibi voli çevirmez, çapariler salmazlar denize. İnsan önce güney balıkçılarını garipser. Sonra onları sever; güney denizleri, güney kıyıları gibi… Güney balıkçısı ekmek parasını alın teriyle değil, kaderiyle kazanır. Onlar kaderlerine gülen adamlardır. Onlar için Shakespeare´in ünlü mısraındaki gibi ‘Olmak yahut olmamak´ birdir…. Balıktan eli boş döndükleri de olur. Ama gene de talihsizliklerini göstermek güçlerine gider. Parakete seleleri koltuklarında, yelkenleri omuzlarında , çavelyeleri sırtlarında yalın ayak balıkçı türküleri söyleyerek evlerine dönerler. Bütün gece aşkla, şevkle tuttukları koca koca kayaları, kırmızı kırmızı sıcak deniz balıklarını götürüp sahil gazinolarına, otel müşterilerine, Arsuz sayfiyesine gelenlere satarlar. Veya İskenderun´a kalkan ilk otobüsle balıkhaneye gönderirler. Sonra üç-beş kuruşları ceplerinde evlerine döner, deliksiz uykularına dalarlar. Arsuz´da balıkçıların uykuları sabahleyin başlar.”

Acı Deniz´de sabahları başlayan balıkçının öyküsünü, Mutlu Güney´de Kozma´nın evini seçici algıyla cımbızlar, gözlerinizin yeniden o satırlara kaymasından kendinizi alamazsınız.

1982´de kaybettiğimiz bir düşünce insanı Azra Erhat´ın Mutlu Güney kitabının ilk baskısına yazdığı önsözdeki şu cümleleri de paylaşmadan geçemeyeceğim; “… Fotoğraf toplamış, kalemi anlatmaya, sevdirmeye yetmez diye ne çabalar, ne uğraşmalar, ne didinmeler! Kendi kesesinden biriktirdiği birkaç yüz liracıkla. Çünkü kimse aldırmaz, hiçbir banka, hiçbir kültür derneği ilgilenmez kitabıyla. …. Oysa Türkiye yurttaşlarını Türkiye´ye bağlamadıkça, ona Türkiye´yi sevdirmedikçe ne para, ne arsa, ne apartman bağlayamaz onu toprağına. Ziya Ünsel gibileri bağlar. Ziya Ünsel gibilerini milyonlarca çoğaltmadıkça, turizmden de fayda beklenemez.”

Mutlu Güney ile Acı Deniz kitaplarını biraz  Arsuz´u yeniden keşfetmek için de okuyabilirsiniz...