Halit KATKAT


Asgari ücret neye göre belirlenir, kim belirler ve kimleri ilgilendirir?

Halit KATKAT




Yeni yılın herkese sağlık ve yeni umutlar getirmesini dileyerek yazıma başlıyorum.
Her yıl sonunda tartışması yapılan asgari ücret yıl sonu gelmeden belli oldu. 2021 yılı için belirlenen asgari ücret, brüt 3577 lira 90 kuruş, net 2825 lira 90 kuruş.

Her sınıf kendi mantık ve yaşam felsefesi ile dünyaya bakar ve ona göre dünyayı yorumlamaya çalışır. Bu asgari ücret belirlenmesinde de böyledir. Sermaye sınıfı işçilik maliyetlerinin düşük tutulmasını ve böylece ürettiği mal ve hizmetleri daha ucuza mal etmeyi düşünür ve felsefesini de hep fazla kår ve daha fazla kår üzerine kurar. Bu kapitalist sınıfın temel felsefesidir; bunun kendiliğinden ya da işçi ve yoksulların durumuna acıyarak değişeceğini ummak ancak safların ve kapitalist sistemin işleyişinden haberi olmayanların işidir. İşçi sınıfı ise bu sistem içerisinde en asgari talebi kendinin, eşi ve çocuklarının karnını doyuracak, giyim masraflarını, konut kirasını, çocuklarının okul masraflarını karşılayacak bir ücrettir. Ki bu, işçinin yarattığı değerin az bir kısmıdır.
Ülkemizde asgari ücretin belirlenmesine baktığımızda; asgari ücreti belirleyen komisyon, 5 üyesi işveren, 5 üyesi hükümet, 5 üyesi de işçiler adına Türk-İş temsilcisi olmak üzere 15 üyeden oluşuyor. Bir defa bu komisyonun işçiler yararına bir karar veremeyeceği baştan bellidir. Sınıf yapısına bakıldığında komisyonda işverenlerin dışındakilerden hükümet üyelerinin de aldığı kararlar ve işçi direnişleri ve grevlerdeki tavırlarına bakıldığında işveren tarafı olduğu açıktır. Geriye kalan Türk-İş´in de ne derece işçilerden yana olduğu tartışılır. Böyle bir komisyondan çıkacak sonucun baştan işçilerden yana olmayacağı bellidir. Asgari ücret, asgari ücret civarında ücret alan 10 milyon işçiyi ve ailesini değil, emeklisinden kamu çalışanlarına ve işsizlere kadar emeğiyle geçinen herkesin yaşam koşullarını belirliyor. Bu kadar geniş kitleyi etkileyen bir toplu sözleşmenin dar bir komisyonda belirlenmesi bile sınıf bakış açısının ürünüdür.
“Antik Mısır´da daha para icat edilmediğinden piramitleri inşa eden kölelere 4-5 litre bira civarında ödeme yapılıyordu. Bu ödemeler, daha itaatkâr olsunlar diye işçileri sarhoş tutmak için değildi. Antik dünyada bira, nişastalı ve doyurucu bir içecekti ve bir öğün olarak da kullanılıyordu.” Bu günkü asgari ücretle karşılaştırırsak 5 litre bira bugünün fiyatları ile 112,5 lira eder. 2021 için verilen asgari ücret aylık 2825,90 lira, yevmiye olarak 94 lira düşüyor. Yani bu günkü asgari ücretin Antik Mısır´daki köle ücretinden bile aşağı olduğu ortaya çıkar. İşçilerin asgari ücreti “kölelik ücreti” olarak niteleyip “kölelik ücretine hayır” demeleri boşuna değildir.
Üç işçi konfederasyonu, asgari ücret komisyonu toplanmadan önce bir araya gelip “üç bin liranın altındaki ücret teklifini kabul etmeyeceğiz” dediler. Ama bir sabah işçiler kalktıklarında asgari ücretin belirlendiğini gördüler. Peki üç konfederasyona üye işçiler sendikalarına sormazlar mı “hani üç bin liranın altındaki teklifi kabul etmeyecektiniz, ne oldu”? Bu üç konfederasyonda biri olan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, diyor ki “masada olmamamıza rağmen, işyerlerinde, meydanlarda, sokaklarda, vergi dairelerinin önünde verdiğimiz mücadeleyi 1 Ocak 2021´den itibaren sürdürmeye kararlıyız”. Diğer iki konfederasyondan henüz ses yok. Ama DİSK te saydığı mücadele alanları içerisinde üretim yerleri ve grev eyleminden bahsetmiyor.
Bu üç konfederasyonun başkanları da biliyor ki asgari ücretin işçilerin talepleri doğrultusunda kazanıma dönüşmesinin en etkili yolu grev ve genel grevdir. İşverenler ve hükümet, uluslararası sermayeye “gelin ülkemizde yatırım yapın, en ucuz işgücü bizde” diyor. Ama işçilerin ve çalışanların hakkını koruması gereken konfederasyonlar gereken güçlü çıkışı yapmak istemiyorlar. Önceden atıp tutuyorlar ama verdikleri sınırın altında olursa ne yapacakları, hangi ortak eylemi ortaya koyacaklarını söylemiyorlar. Öyle görünüyor ki işçiler mücadelelerinde önceliği kendi sendikaları ve konfederasyonlarındaki bürokrasiye karşı vermeden sömürüden kurtuluşa giden yolu açamayacaklardır.