Leman GÖÇMEN


Atamız ve Fenerbahçe

Geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe Kulübü´nün 100. kuruluş yılı ve Aziz Atamızın da kulübünü ilk ziyaret ettiği gün, muhteşem bir törenle Ankara´da kutlandı.


Bütün Türkiye´den büyük otobüslerle Ankara´ya Fenerbahçeliler akın etti. İskenderun´dan bile 6 otobüsle katılmışlardı. Anıtkabir´de başlayan tören bütün gün çok güzel etkinlikle, değişik branşlardaki maçlarla kutlandı.

Aynı 23 Nisan, 19 Mayıs bayramı kadar bir kalabalıkla, en önlerinde Sayın Başkanımız Aziz Yıldırım ve idare heyeti arkadaşları pürneşe Ata´nın huzuruna çıktılar. Başkanımız çok güzel bir yazı yazmıştı. Tamamı aklımda kalmadığı için ancak bahsedeceğim. Ancak en önemlisi de Atamızın kulüpteki deftere yazdığı veciz bir yazıydı. Ben kendimi bildiğim günden buyana koyu bir Fenerbahçeliyim. Çocuklarım, torunlarım da fanatik diyebileceğim bir tutkuyla kulüplerine bağlılar.
Aziz Yıldırım ilk seçildiği yıl Fenerbahçe şampiyon olamamıştı. Ancak, onun o gün verdiği beyanat çok önemliydi. Bugünkü gibi hatırlıyorum. Kelime kelime olmasa bile ‘Benim için şampiyonluktan daha önemli olan kulübümüzün altyapısını tamamlamak, spora meraklı gençlerimizi toparlayıp onları tesislerde spora hazırlamak, kulübün ihtiyaçlarını karşılayacak etkinlikleri yaratmak, ondan sonra çok daha rahat çalışabilecek sporcular ve borçsuz ve güvenle çalışabilecek sporcular yetiştirmek üzere ben bu yola başkoydum´ demişti.
Gerçekten her sene hentbolun dışında bütün dallardaki sporcular ülkemizde ve dünyada çok güzel sonuçlar aldılar ve altyapıdan yetişen sporcuların kocaman bir aile olduğunu ben biliyorum.
Yurtiçinde ve dışındaki başarılarıyla ben de övünüyorum. Ancak, bir şey daha dilerdim; bundan 20-25 sene evvel dünyada ve Türkiye´de hentbolun altın yıllarıydı. Benim oğlum da Hacettepe´nin spor bölümünün hocalarından biriydi. Beşiktaş´ta bir hentbol spor kulübü kuruldu. Fakat her ne hikmetse bizim sayın başkanımız hentbola sıcak bakmadı. Ben, Fenerbahçe´nin de bir kulübünün olmasını, oğlumun milli bir hentbolcu olarak orada forma giymesini isterdim. Kısmet değilmiş. Şu anda o emekliliğinin ardından Yalıkavak´ta yine bir spor salonunda işini icra ediyor.
Şu anda ben yine Fenerbahçe´nin televizyon kanalını izliyorum. Sabahları 08.00´da her gün 7´den 70´e herkesin yapabileceği spor hareketlerini de takip ediyorum. Oradaki Muzaffer ve Sinem gençlerimize de teşekkürlerimi gönderiyorum. ‘Zararın neresinden dönülse kårdır´ der atalarımız. Ben gençliğimde bu egzersizleri, sporu yapabilseymişim, bugünkü rahatsızlıklarımı yaşamamış olurdum. Yine de koşup gezmeyi değil de kendime yetecek kadar yaşamaya çalışıyorum.
Fenerbahçe´mizin meşhur bir Can Bartu adlı bir sporcusu vardır. Onu İstanbul´da bir gemi yolculuğunda görmüştüm yıllar evvel. Şu anda her hafta yine spor programlarıyla ekranda görüyorum. Maşallah o günlerdeki kadar zinde ve yakışıklı. Demek ki sporu ömür boyu yapmak gerekiyormuş. Sağlık olsun.
Gittikçe Türkiye´mizde plates, yoga adları verilen pek çok spor dallarını sevinerek duyuyorum ve görüyorum ki hanımlarımız da yapıyor. Bizdeki yaşlılarımız ne yazık ki, ‘ben yaşlandım´ diye elini eteğini her şeyden çekiyor. Etrafımdaki gençlerin kendi ebeveynlerini bu konularda uyarmaları, önlerini açmaları gerekir kanısındayım.
Herkese sağlıklar diliyorum.
Hoşçakalın,