Leman GÖÇMEN


Balkonumdaki Mor Marullarım

Birkaç yıl evveline kadar bildiğimiz iki cins marul vardı.


Birkaç yıl evveline kadar bildiğimiz iki cins marul vardı. Göbekli marul ve kıvırcık. Onun dışında - dışardan gelenleri saymıyorum- bildiğimiz marul cinsi yoktu.
Maşallah ben anne ve baba tarafından çok zengin bir akraba topluluğuna sahibim. Birincisi benim doğduğum Adana´ya, şimdiki Osmaniye´ye bağlı Ağar Köyü ve oradaki benim dayılarım, dedelerim, çok sevgili anneanneciğim ve onlarca kuzenim, onlardan yetişen çok şükür kocaman bir kuzen zenginliği... ikincisi de babaannem Akarcalı olduğundan oradaki akrabalarım. Babamın sağlığında her ikisiyle de uzun yıllar iiç içe yaşamıştık. Ancak babamın ölümünden sonra bazı sebeplerden Akarca´yla ilişklerimi kestim. Yine de içinde çok sevdiğim akrabalarım var. Sağolsunlar, selam olsun.
Dayızadelerimden Fevzi´nin eşi Erzin´lidir. Çok iyi bir eş, çok iyi bir anne, çok kafadengi Songül gelinimiz ne zaman evine gitsem öyle bir güzellikle karşılar ki, ne zaman bir gezme düşünsem ilk aklıma gelen Songül´ün evi olur. Bilhassa vazgeçemediğim portakal çiçeği mevsimi evinin önü portakal, limon ve mandalina doludur. Oraya gider doyasıya portakal çiçeği koklardım. Üstelik tavukları da vardı. Sabah uyanınca onları yemlemek, folluktan yumurta almak gibi çocukluk alışkanlıklarımı yapabildiğim için çok mutlu olurdum.
Bir gün sabah kahvaltısında morlu yeşilli kıvırcığı andıran bir şeyler gördüm. Dayızadem de az konuşan ama, benim onu sevdiğim kadar o da beni sever. “Fevzi, bu ne yavrum” dedim. “Leman abla, bu bir çeşit marul cinsi. Bunu aldım, epeydir yetiştiriyorum. Sana da tohumunu vereyim, yetiştir” demişti. Sonra ben oralara gidemeyince beni geçen yıl ziyarete bir geldiklerinde Fevzi´ye sözünü hatırlattım, o marulun tohumunu göndermesini istedim. Sağolsun birkaç gün sonra tohumlar elimde oldu.
Geçen bahar ektim. Çok hafif bir tohum olduğundan iyi yetiştirememiştim. Ama bu yıl inanılmaz derecede güzelliklerle yetişti. Pek çok yakınıma, arkadaşlarıma hem tohum verdim, hem yetiştirdiğim fidelerden 8´er 10´ar dağıttım. Ama kimler başardı, kimler başaramadı haber alabilmiş değilim. Benimkilerin seyri bile bir alemdi. Ama ne yazık ki akıllı telefonlarımızın renkli resim çektiğini bile düşünemedim, onları resimleyemedim. Halen bir tanesinin tohumunu alırım diye bekliyorum. Ama çıkmasa da tohumların bir kısmını muhafaza etmiştim. Onlardan yeniden yetiştireceğim.
Bugün bunları sizlerle paylaştığımın çok başka bir anlamı var. Sakın ola Türkiye´de tarım bitti diyenlere hiç aldırmadan, evde, balkonlarınızda, saksılarınızda bir şey yetişmez, büyümez demeyin. Ben bu yıl bir şeyi denemeye karar vermiştim. Hayattayken bir de saksıda bizim yerli, Ayşekadın dediğimiz fasulyeyi ektim. Saksıda fasulye yetişmez diyenlere de aldırmadım. Çok iyi yapmışım. Ben baharda o fasulyelerin tohumunu her zaman çok sevdiğim köylü arkadaşlarımdan istedim. Boş bir istek olmadığını bildiklerinden 2-3 yerden tohum geldi. Ben de onları .üyük büyük  saksılara, yarım varillere ektim. Gübreli güzel topraklara. Şimdi meraklısı varsa davet ediyorum, gelip görsünler. Saksıda fasulye olur mu olmaz mı diye..
Bir küçük pet şişe turşusunu yaptım bile balkondan topladığım fasulyelerle.
Balkonuma dün çıktığımda bir avucç fasulyenin daha büyüdüğünü gördüm. Pazardan da bugün pişirmek üzere yarım kilo fasulye aldırmıştım. Onları da toplayıp pazardan aldığım fasulyeyle karıştırarak bugün taze fasulye pişireceğim. O mutluluğu hepinizin tatmasını arzu ederim. Şu anda benim çok çiçeğim yok ama, faydalı yeşillik dediğim nane, maydanoz ve çeşitli süs biberleri ve başbiber dediğimiz uzun kımızı biberlerimizin tohumlarından ektiğim büyük büyük başbiberlerim yetişti. Artık yaz sonuna kadar çarşıdan biber almam, evimin ihtiyacını görür.
Belki ‘senin işin yok, emeklisin. Bizim başka işlerimiz var´ diyebilirsiniz. Benim sözüm de onlara olsun. Boş vakitlerinizi, boş topraklarınızı değerlendirerek geçirin. Soğanların küçüklerini saksılarımın içinde düne kadar yetişmiş, çok güzel yetişmiş soğanlarımla kısır yaptım. Zira evimizde yetişenler daha sağlıklı, daha da masrafsız oluyor. Soğanlar filizlendikten sonra uzun süre yaşamaz, toprağa indirilmek gerekir. Biz de onları taze soğan olarak güzel güzel tüketiriz. Şimdi benim biber fidelerinin boyları bir metreye ulaştı. Üstlerinde rengarenk çeşit biberler. Bunların inşallah bir bilene çektireceğim ve internete koyacağım. O zaman doğruları söylediğimi göreceksiniz.
İnternetle, bu teknolojiyle buluşmakta geç kaldığım için kendimi hiç affetmeyeceğim. Eski kafalı olmak bana hiç yakışmadı diyorum. En az 20 sene evvel hem Dr. Fatih Köse bey, hem de benim Ankara´dan hocam Gültekin Aydoğdu, “Leman hanım lütfen internetle tanışın. Müziği çok seviyorsunuz, bir nota için aylarca araştırma yapardık. Şimdi bir düğmeye bastığın zaman bilgilerin hepsi ayağımıza geliyor” demişti. “Aman hocam, 40´tan sonra saz, o da bana az “ demiştim. Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Şimdi çok iyi kullananlara gıpta ediyorum. Kıskanmıyorum. Zira kıskançlık çok acı bir hastalıktır.
Bütün dağdaki, taştaki toprakla uğraşan, topraktan hayatını kazanan insanımıza canı gönülden bol kazanç, bol mahsul, sabır, afetlerden korunma dileğimi iletiyorum ve hoşçakalın diyorum