Nurullah ER


BANA DAMDAN DÜŞENİ GETİRİN

Bir kış günü sabaha kadar yağan kar, dört bir yanı kaplar.


Bir kış günü sabaha kadar yağan kar, dört bir yanı kaplar. Nasrettin Hoca erkenden kalkıp kapı dışarı çıkınca, bir de bakar ki kar dam boyu olmuş. Dam çöker endişesiyle telaşlanır. Kar küreğini alıp bir an önce karı temizlemek için kürümeye başlar. O anda dengesini kaybedip damdan aşağıya düşer. Nasrettin Hoca´nın sesine toplanan konu komşu, hısım akraba, ‘aman nasıl olmuş, ayağı mı kolu mu kırılmış, doktora götürelim, kırıkçı çağıralım´ derken Nasrettin Hoca:” Ben doktor falan istemem bana damdan düşen birini getirin” der.
Bir kişi, bir başkasının acısını payalaşmak için ne kadar çırpınırsa çırpınsın, o acıyı yaşayanlar kadar bilemezler. Kamu kuruluşları olarak bilinen fabrikalar bu ülkede haraç mezat satılırken, bunun en büyük mağduriyetini orada çalışan işçiler yaşamıştı. Halk bunu ülkenin bir ekonomik sorunu olarak görmemişti. Ne var ki yapılan bu özelleştirmeler, ülkenin ekonomisi açısından büyük bir kayıp, çalışanlar açısından da bir mağduriyet oluşturmuştu.
Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra o kıtlık ve yokluk içinde bir yandan Osmanlı´nın borçlarını öderken, bir yandan da sanayi yatırımlarına hız vererek halkın gereksinimi olan fabrikaları kurmuştu. Ne var ki, Cumhuriyet döneminin iktidarları bir yandan dışarıya borçlanırken, bir yandan da, o dönemde kurulan fabrikalar mirasyedi gibi sattılar.
Her satılan bir fabrika için, bir bahane uydurdular, halkı kandırdılar.
‘Devlet bez mi dokuyacak, et-süt mü satacak, ayakkabı mı imal edecek´ algısı yaratarak.
‘Zarar ediyor, çok işçi çalışıyor, bir işçi bir müdürden daha fazla para alıyor´ bahanesi uydurarak.
‘Hantal kuruluşlardır, geri teknolojidir, verimsiz kuruluşlardır´ deyip küçümseyerek.
1980 sonrası neoliberal politikasının ve serbest piyasa ekonomisinin çarkları arasına sokularak; küresel tekelci sermaye ve onların yerli işbirlikçilerinin kıskacına alınarak, yapılan özelleştirmelerle ülke ekonomisi bu duruma getirilmiştir.
1985- 2014 yılları arasında yapılan özelleştirmelerle 64 milyar 905 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Yapılan bu tür özelleştirmeler sonucu, özelleştirme öncesi söylenenler ne kadar gerçekçi olmuştur? Fabrikaları alan şirketler özelleştirme şartlarına ne kadar uymuşlardır? Çalışanların refah düzeyi, çalışma koşulları geçmişe oranla ne tür değişikliğe uğramıştır? Sendikacılık ne hale gelmiştir? Özelleştirmelerden alınan paralar yatırımlara mı dönüşmüş, yoksa karadelikleri mi kapatmıştır? Benzeri başlıkları taşıyan sorular özelleştirme sonucu yetkililer tarafından ve özelleştirmeyi savunanlar için cevapsız kalan sorulardır.
Otuzun üzerinde büyük ölçekli fabrikanın satışını yapan siyasi iktidar, elde ettiği geliri hiç bir yatırım için kullanmamış, satın alanlar da satış sözleşmesine uygun işletmecilik yapmamışlardır.
Kamuya ait elimizde bir kaç tane şeker fabrikası kalmıştı. Siyasi iktidar cari açıkları gördükçe, bütçe açıkları büyüdükçe gözlerini şimdi ona dikti. Yine geçmiştekine söylenen söylemlerle kamuoyu yaratıp, satışı yapmaya çalışıyorlar. Yok zarar ediyorlarmış da, çalışanların her hangi bir kayıbı olmayacakmış da, şekerpancarı üreticilerinin beş yıl ürünleri alınacakmış da, daha verimli çalıştırıp modernize edilecekmiş de... gibi benzeri gerekçeler. Bunların tümünü devlet olarak siz yapamıyorsunuz da, satma gereği duyuyorsunuz? Buraları satın alacaklar devletten daha mı güçlü ve donanımlı kişler ki buna başvuruyorsunuz?
Şeker fabrikaları, bir sanayi kuruluşu olmasının ötesinde; tarımda ve hayvancılıkta önemli bir durumu olan, ayrıca toplumun beslenmesini ve sağlığını doğrudan ilgilendiren kuruluşlardır.
İsdemir özelleştirilmesinin mağduru olan bizler buradaki niyetleri gayet açık şekilde görmekteyiz. Çünkü biz damdan düşenleriz. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Bu zamana kadar özelleştirilen iş yerlerinde neler olmuşsa, şeker fabrikalarında da onlar olacaktır. Özelleştirme gerçeği kamuoyunda neleri getirdiği, neleri götürdüğü çok iyi bilindiğinden şeker fabrikalarının özeleştirilmesi kabul görmeyecektir.
Bu zamana kadar gazetemizdeki köşemde özelleştirmelerle ilgli çok yazı yazdım . Özelleştirmelerindeki özetin özetini hep şu sözlerimle bitirdim.
“Özelleştirme sonunda:
Siyasetçiler paşa...
İş verenler köşe...
Sendikacılar maşa...
İşçiler de telaşa olmuşlardır.”
Bu yazıma da uyacağını düşünüyorum.