Nurullah ER


BANA NE!

Her şeye bana ne...!


Her şeye bana ne...!

“Bana değmeyen yılan bin yaşasın” der duruma geldik.

Gazete manşetlerinde, tv haberlerinde, internet bildirimlerinde; cinayet haberleri, aile faciaları, çocuk cinsel istismarları, kadınlara tacizler, fiziki saldırılar gün be gün boy boy haber olarak veriliyor.

Bunlar sıradan bir olay ve haber olayı değil.

Mağazin haberi hiç değil.

Toplumu derinden yaralayan, acı, göz yaşı,tramvalar yaratan, psikoljik sorunlar bırakan olaylardır.

Böylesi yaşanan cinayetler, katliamlar, yüz karası ahlaksızlıklar, sosyal facialar umurumuzda değil.

Bu kadar insan ölümlerinin, aile facilarının, çocuk istismarlığın kanıksandığı, hafife alındığı, vurdum duymaz olunduğu, dün oldu bugün unutuldu dönemi bu kadar yaşanmamıştı.

Olayın içeriği ne olursa olsun, yaşayan kim olursa olsun kayıtsız ve duyarsız kalınıyor, adalet işletilmiyor, suçlu cezasını çekmiyor.

Tecavüz olayları bizi ilgilendirmiyorsa, çocuk tacizlerinie kayıtsız kalınıyorsa, soygun, kaza haberleri görülmüyorsa, terör umurumuzda olmuyorsa, kadın cinayetleri önemsenmiyorsa, işsizlikten, açlıktan, yokluktan bana ne deniyorsa insan olmamızı ve insanlığımızı sorgulamamız gerekir.

Başkalarının acılarına, sevinçlerine ortak olma insanlığın gereğidir.

Toplumsal yaşamın zorunluğudur.

Başkalarının hayatı elbette bizim hayatımız değildir. Ne var ki aynı geminin içindeyiz, bugün sana ise yarın bana olmayacağının garantisini kimse veremez.

Çocuklarımız yeryüzünün; en dürüst, en saf, en temiz yaratıklarıdır.

Eğer ki bir şeyler yapacaksak onları korumak, güven altına almak, doğru dürüst eğitmekle işe başlamalıyız.

Görünen o ki orda da pek bir şey yaptığımız yok. Çocuklara saldırı, cinsel taciz, örseleme günden güne kapsam alanı büyüyerek genişliyor.

Dün bazı okul müdürleri, öğrtemenler, yurt görevlileri, kurs hocalarıydı. Şimdi bu kervana bazı okul hizmetlileri ve servis şöförleride katıldı.

Gazeet haberlerinde yer aldı; Ümraniye´de ilkoklulun bahçesinde servis şöförleri silahlı çatışma yaptı.”

Hemde okul bahçesinde oynayan çocukların gözleri önünde.

Şimdi silah sesleri onların hala kulaklarını çınlatıyor, rüyalarına giriyor.

Çatışmada ölen şöförün adam yaralamadan üç ayrı sabıkası varmış.

Aileler, çocuklarımızı emanet edecek yer kalmadı diye yakınıyor, ikinci gün unutuyor.

Okul servislerinin bir çoğu adeta mafyalaşmış.

Servis şirketleri nedir, ne değildir diye yeterince denetlenmiyor, sorgulanmıyor.

Şöförlere, hosteslere kişilik testi yapılmıyor, psikolojik ve genel sağlık sorunu var mı, yok mu diye rapor istenmiyor.

Ucuz adam çalıştırıp, kolay yoldan köşeyi dönme tutkusu öne çıkarılyor. Daha da bulamadınsa bul bir Suriyeli boğaz tokluğuna çalıştır politikası...

Her şeye para odaklı baktığımızdan bu işler böyle sonuçlaınyor. Ülke yönetiçileri ve sistem adeta sorumluluğu olmayan bir hayatı empoze ediyor.

Kimse kimseyi sorgulayıp eleştiremiyor, toplumsal tepkiler gösterilemiyor.

Bazı ana okullarında eğitmen diye adlandırılan, bakıcı diye görevlendirilenlerinlerin, çocuklar yaramazlık yapmasınlar, gürültü çıkarmasınlar diye öğle yemeklerine uyku ilacı kattıkları söyleniyor.

Servis aracında unutulup havasızlıktan ölen çocuk parmağıyla, okullarda cinsel tacizlere uğrayanlar bakışlarıyla suçluları gösteriyor. Yetkililer bunlara gözlerini kapatarak, kulaklarını tıkayarak cevap veriyorlar.

Önmüzdeki hafta oklullar açılıyor.

Okullarda ahlaksız ve vicdansız kişiler pusuda bekliyor.

Hiç bir anne ve baba çocuklarını reklamları göz kamaştıran okullara göndememeli, eğitimle alakası olmayan, çocuk sevgisi nedir bilmeyen servis görevlilerine teslim etmemeli.

Çocuklar bir ülkenin geleçeğidir. Onların geleceğini karartan bu tür olaylara karşı kimse bana ne dememeli.

Çocukların geleçeğini karartmak, ülkenin geleçeğini karartmaktır.