Sadullah ÇAĞLAR


BAŞARI UMUTTAN BESLENİR

Bilim adamları ‘hayal ettiğiniz sürece yaşarsınız, hayaller insan yaratıcılığını geliştirir´ derler.


En önemlisi, umuda koşarsınız. Bazı kişiler var, hep kötümserlik taşır. Yürümek isteyen kişiye hep, ‘bu yapmak istediğin yenilik olmaz, boşuna çaba sarfetme´ diye engel olmak isterler.
Örneğin, Süveyş Kanalı´nı yapmak isteyen Fransız Mühendis Ferdinand, 1850´lerde kanalın projesini çizip, Mısır´a gitmek istediğinde, yakınları ona: Aklını mı kaçırdın Kızıldeniz´le, Akdeniz´i birbirine nasıl bağlayacaksın derler.
En önemlisi Kraliyet ailesinden olan nişanlısı; “Ferdinand, bütün Paris seninle alay ediyor, ben bu gülünç konuma daha fazla dayanamayacağım, ya ben ya Mısır” der.Genç Mühendis, sevdiği kadına; “Benim hayallerim gerçekleşecek göreceksiniz, Kral da bana yardımcı olmayı ret etti. Ben kısa zamanda Mısır´a gideceğim, sen kendi hayatını nasıl istersen öyle yaşa. Çöle olan tutkum ve kanal hayali içimde ateş gibi yanıyor” der.
Yıllarca süren Süveyş Kanalı yapımı binlerce insanın ölümüne neden oldu, ama sonuçta deha Mühendis Ferdinand amacına vardı.
Ne demişti bilge insan; “Düşünüyorum, öyleyse varım” ve Goethe şöyle demiş; “İki ömrüm olsun isterdim, biri yaşamak, diğeri okumak için.”
Kişiyi yeni ufuklara taşıyan bilimdir. İnsan politikleştikçe aydınlanır. Peki aydın ne demektir, gelişmiş, yarına koşan, heyecan duyan insan. Bilim insanı olmanın bedelini, bütün ömrü boyunca tekerlekli sandalyede sakat bir insan olarak yaşamaya mahkum edilen Server Tanilli, çağımızın aydınıdır. Sorumluluk duyan kişidir, yani çağına ilgi duyan kişidir.
Başka bir politik kişide olaya değişik tez getiriyor; “Aydın tanık değil, sanık olmak zorundadır, yani bedel ödeyen kendini ortaya koyan kişidir.”
Atom bombasının mucidi Albert Einstein, tehlikeli silah Nazilerin eline geçmesin diye, Amerika´ya iltica etti.
Einstein´ı Almanlar atom bombasını kullanırlar kuşkusu, Almanya´yı terke zorladı. Savaş sonrası anılarında şöyle anlatır; “ABD Başkanı Roosvelt´ten kullanmayacakları konusunda teminat aldım. Ne yazık ki savaşın son aşamasında Roosvelt´in aniden ölümü bende şok yarattı. Ben hayatım boyunca barış için mücadele ettim. Bombanın Japonya üstüne atılmasından ben sorumlu imişim gibi suçlandım. Ben Atomun insan yararına faydalı olacağına düşünerek çalışma yaptım.”
Aslında kapital sistem şiddeti hep kullandı. Bize göre insanlığa faydalı olsun diye yapılan buluşlar, hep zararına kullanıldı. Örneğin ilk yazı makinesi matbaayı 1440 yılında keşfeden Gutenberg yeni buluşuyla, insanlara yeni dünyaların kapısını açtı. Peki matbaanın Batı´dan yüzyıllar sonra Selanik´ten İstanbul´a getirilmesini nasıl anlatacağız, söyler misiniz.
Uygarlığın merkezi Anadolu´yu ve Ege´yi iki yazar çok güzel anlatmışlar. Dido Sotiriyu, Benden Selam Söyle Anadolu´ya kitabını anlatırken, Akdeniz insanını iki ülkenin neden savaştırıldığı sorusunu sorar. Kitabın bir manifesto olduğunu açıklar.
Azra Erhat Sevgi Yönetimi adlı kitabında, “Anadolu Kurtuluş Savaşı´nı, Troya savaşına benzetirim” der. “Benzerlik şurada her iki halk da verimli topraklarına göz diken yabancı istilacılara karşı direnmişti.”
Dido ise Yunanlı bir kadın yazardır. Roman Efes´te Kırkıcı Rum köyünden bir köylünün adından yazılmıştır; “Biz iki halk da barış içinde bir arada yaşıyorduk. Ah ne olurdu bütün bu çekilen acı bir rüya olsaydı. Şenlik meydanlarının yolunu tutabilseydik.
Hepimizin bir arada yaşadığı o mutlu günleri özlüyorum. Ah keşke unutulmaz, bazen rüya sandığım, yıldızlı gecelerine yeniden dönebilsek acaba olmaz mı?
Biz mutlu insanlara göz yaşı döktüren sistemleri hiç ama hiç affetmeyeceğim. Doğduğum anayurduma selam söyle benden. Kör Mehmed´in damadı benden selam söyle Anadoluya. Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin. Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellatların Tanrı cezasını versin.”
Nerden başladık, nerelere geldik. Çağımızın gerçekleri kitabından Jean Paul Sartre´den bir alıntı; Dostoyevski der ki, “Her insan, herkes karşısında, her şeyden sorumludur.
Yazımızı Sartre ile sonlandıralım; “Dünyanın herhangi bir yerinde, haksızlık yapılmışsa, hepimiz bu sorumluluğu taşımaya hazırız.”