Mustafa AKYÜREK


BEYAZ KÖRLÜK

Mustafa AKYÜREK


“Beyaz Körlük” çok, ama çoook eski!

Bu körlüğün nedenini, niçinini anlamak oldukça zor.

Alışılagelen körlüğü bir çırpıda anlarız.

Beyaz Körlük ise uzun yıllar içinde ak zambak kokuları sürünerek tencere karasına gizlenmiş.

Sevimli körlük dediğimiz apak engellilik baston tıkırtısı, gözlerin odaklanma hali, el-ayak yetkinliği, kulak kesilme anları, tebessüm ve bunun yüz çizgilerinde görünme hali…

Bir de içi beyaz, dışı karalı nazik körler var aramızda…

Bunlar dibimizde yaşamlarını sürdürler; yer, içer ve vakti geldiğinde uyurlar. Şafakla birlikte dünyalarında güneşe el sallayıp güne merhaba derler. Yürekleri yettiğince şarkı-türkü de okurlar.

Aramızda dolaşan böylesi körlerin özellikleri, öne çıkmış yetenekleri saymakla bitmez.

Bunları görünce neredeyse insanın kör olası gelir.

Kendi Dünyasında yaşayan “Sevimli Körlük” yerli yerinde durmuşken, “Beyaz Körlük” denilen musibet nasihatları aşarak yerleşiverdi dünyanın her yanına.

Mavi deniz, yeşil orman ve düzlüklerin sarı başakları kocaman bir beyazlığa tutsak oldu.

En önemlisi de insan, hayvan, bitki ve bil cümle canlı-cansız ne varsa beyazlarını kuşandı; geriye kalan sıcak-soğuk renkleri kustu.

Bir zamanlar “yok birbirimizden farkımız” deyip arkasını üç noktayla tamamlayan slogan herkesin döşünde kocaman bir yafta haline geldi.

Evet. Dünya ağlıyor.

İnsanlar karalar bağlayacak siyah bandajlardan yoksun. Çünkü her yanımızı “Beyaz Körlük” kaplamış.

Yüzyıllar önce Thomas More öngördüğü Ütopia tozlu rafların çıkamadı.

Anadolu´da söylenen

“Beyaz giyme söz olur
Siyah giyme toz olur”

türküsü sevinci ve kederi birlikte gördüğünde bile artık beyazlık bütün heybetiyle önümüzde duruyor.

Acem diyarında Feridd-üdin Attar´ın Simmurg´u altın sarısı tüylerini yoldu. Onun arkasından koşanlar aşmak istedikleri tepelere varmadan nehirlerde boğuldular.

ABD içinden John Steinbeg yüzyılın başında “Gazab Üzümleri”ni yazdı. Pamuk tarlasından süzülen aklığa belenmiş terin gün gelir “Beyaz Körlük” olabileceğini söylemişti.

Aynı topraklarda Arthur Miller “Bir Tacirin Ölümü” adlı tiyatrosunu sanki bu günler için yazmış ve “Beyaz Körlük” vurgusu yapmıştı.

Bu kirli beyazlığın perdesi bir gün aralanır mı bilmem.

Buz Mavisi´ne adanan gazele bakılırsa,

“Aslına döndü mevsimler
“Kopar artık döşünden narı”
(M.A)

demekliğimiz kalıyor geriye.

10.05.2020