Sadullah ÇAĞLAR


BEYAZ PERDE DÜNYA İNSANIYLA BULUŞMADIR

Sadullah ÇAĞLAR


Sinema yüz yılın en önemli sanat olayıdır. Ayrıca insan beynini film süresince dinlendirir. Kısa bir süreç diliminde olsa da sinema salonunda yaşanan hayal dünyası insanı okyanuslar ötesine götürebilir.

Örneğin 1953 yapımı Niyagara filmini izlerken bir anda güzel aktris Marlin Monroe´yu kırmızı elbisesi içinde şarkı söylerken seyredebilirsiniz. Aynı filmde başka bir kadın daha vardır. Jean Peters, yeni evli olup eşi ile Niyagara Şelalesinin olduğu bölgeye tatile gelmişler. Genç kadın Marlin Monroe´yu kıskanır ve eşini ikaz eder sakın ola bu kadına bakma der.

Viva Zapata filminde Marlon Brando´nun eşi rolünde yine Jean Peters çıkar. Filmin sonunda final sahnesinde kurulan tuzağa atına binip gitmek isteyen Zapata´ya eşi engel olmak ister ancak Zapata dinlemez, bu son sahne muazzamdır ve seyirci çok etkilenir.

Niyagara filminde Monroe´nun kocası rolünde oynayan Joseph Cotten olağanüstü başarılı bir oyuncudur. Özellikle Orson Welles´in Yurttaş Kane filminde baş rol oynamıştır.

Usta yönetmen Orson Welles´in Yurttaş Kane filmi sinemanın önemli bir kilometre taşıdır. Filmin çekimi yapılırken dostları Welles´i uyarırlar. Filmde eleştirdiğin adam zengin bir iş adamı ve basın kralı. Bu adama meydan okursan yaptığın filmler hiçbir sinemada gösterime girmez, tüm bunlara kendini hazırla.

Filmde zengin bir iş insanı olmakla yetinmeyen Kane, ABD Başkan adayı olarak seçimlere girer ve az bir farkla kaybeder.

Yuttaş Kane filmi New York´ta film eleştirmenleri tarafından yılın en iyi filmi olarak gösterilir ve pek çok ödül kazanır. Ancak baskılar nedeniyle başta ABD sinemaları olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde gösterime girecek sinema bulamaz.

1945 sonrası Soğuk Savaş´ın başlaması ile Orson Welles ABD´yi terk ederek Avrupa´ya yerleşmek zorunda kalır. Shekespeare´nin pek çok eserini kısıtlı bütçe ile yapar. Ayrıca Kafka´nın eserlerini de filme çeker.

Amerikan sineması günümüzde hala çok güçlü. Neden derseniz; gelişti ve sanayileşti ve hatta tekelleşti. Bugün artık Warner Bross (WB) ve Metro Golden Mayer (MGM) gibi dev film şirketleri sansür kurulunu aşıyor ve muhalif filmleri daha cesur yapabiliyorlar.

Örnek olarak Bay Simith Washington´a Gidiyor filmi muhaliftir ve politik komedi içeriklidir. Frank Capra´nın yönettiği film 1940´lı yılları anlatmaktadır. Filmde ölen bir senatörün yerine kullanılmaya müsait biri aranmaktadır. Ve saf biri olan Bay Simith seçilir. Fakat seçilen Mr.Simith son derece idealist bir kişiliğe sahiptir. Trenle Wasington´a gider. Garda bulamazlar Mr.Simith´i ve kaybolduğunu zannederler. Oysa Mr.Simith ABD´nin eski başkanlarının dağa kazınmış olan devasa anıtlarını ziyarete gider.

Orada Abraham Lincoln ve Corc Washington gibi ünlü başkanların anıtta yazan sözlerini okurken gözleri nemlenen Mr. Kane onların coşku dolu sözlerinden dersler çıkarır.

Daha sonra kendisi için yapılacak yemin töreni için senatoya geçer. Törende yaptığı konuşmada halk için daha çok yeşil alanlar oluşturulması için gayret edeceğini anlatır. Betonlaşmaya karşı olduğunu ayrıca eşitlikten yana olacağını ve zencilerin de haklarını savunacağını söyler.

Kendisini getiren senatörler ise şaşkındır zira onlar tam tersi şeyler düşünmektedir. Genç senatör senato binasındaki ofisinin kapısına geldiğinde, ofis görevlileri bu saf adam nerede kaldı diye birbirlerine sormaktadır.

Derken Mr.Simith büroya girer. Kısa bir tanışma faslından sonra sekreteri çağırır ve senatoya sunmak üzere betonlaşmanın önüne geçilmesi ve zenci hakları ile ilgili tasarılarını yazdırır.

Sekreter şaşkındır ve bu konular ile ilgili kendisini getiren senatörlerin bile karşı oy kullanacaklarını başının belaya girmesine istemiyorsa derhal eşyalarını toplayıp geldiği şehre dönmesinin daha iyi bir fikir olacağını söyler.

Fakat Mr.Simith´in saflığı ve mücadele azmi sekreter kızı etkiler ve Simith´e aşık olur.

Bay Simith Washington´a Gidiyor filmi sinema tarihinin unutulmazları arasındadır. 1939 yapımı filmin yönetmeni Frank Capra, başrol oyuncusu James Stevart dahil film 11 dalda Oscar ödülüne aday gösterilir. Ancak yalnızca filmin senaryo yazarı Levis Foster´a Oscar ödülü verilir.

Peki unutmak mümkün mü Monacco Prensi Rainier´ı baştan çıkaracak kadar güzel olan Grace Kelly´i. Prensesin Aşkı filminde başrollerde Alec Guınnes ve Grace Kelly vardır. Filmde uzayın sırrını çözmeye çalışan bir eğitimciye aşık olan prensesi Grace Kelly canlandırmıştır. Süreç içinde artist Grace Kelly Monaco Prensi Rainier ile evlenerek gerçek bir prensese dönüştü.

Beyaz perde, tüm insanlığı geliştiren ve bir araya getiren kent kültürünün doğumudur.