Leman GÖÇMEN


BİR HAYAT ÖYKÜSÜ-II

Geçen haftadan devam…


Aradan ne kadar yıl geçti bilemem… bir davetiye aldım. Arkadaşım evlenmeye karar vermişti; ticaret yapan beyefendi, yakışıklı bir insandı. 

Nikahlarına gidememiştim ama Ankara´ya sık sık gittiğimden mutlaka kendisine uğrardım, görüşürdük. O da benden bir hayli bahsetmiş olmalı ki, “Mübeccel nihayet sevgili arkadaşınla tanıştım” demişti.
Her zaman ona giderken mutlaka nar ekşisi götürürdüm. Zira, o yıllarda şimdiki gibi her şey her yerde satılmazdı. Daha doğrusu tanınmazdı. Ama bizler Hataylılar olarak yiyeceklerimizi çok seçtiğimizden hiçbir şeyimizden fedakarlık etmeyen bir toplumuz. O da öyleydi.
‘90´lı yıllarda benim oğlumun yanına, Ankara´ya gitmem gerekmişti. Eşinden ayrıldığı için oğlumun 8 yaşındaki kızına ben bakacaktım.
5 yıl bu görevi seve seve üstlenmiştim. Bu süre içinde en çok gittiğim yer yine Mübeccel arkadaşım olmuştu. Aramız da çok yakın değildi, o Cebeci´de ben 100. Yıl´da yaşardık. Fakat zaman zaman gittiğimde annesi beni bırakmak istemez, “Burada yat Leman, seninle gece de sohbet ederiz” derdi. Kırmaz ve kalırdım.
Baba Hataylı, anne Ceyhanlı olduğundan Mübeccel çok geniş bir çevre edinmişti. Uzun yıllar CHP´nin gençlik kolları başkanlığını yapmıştı. Daha sonra da uzun yıllar çeşitli kademelerinde görev almıştı. Hataylı ve Adanalı parlamenter hanımlarıyla da yakın arkadaşlıklar kurmuştu. Haftada bir gün birinin evinde toplanılır; kısır, mercimekli köfte gibi bölge yemekleri yapılır, gönlümüzce eğlenirdik.
Şimdi isimlerini unuttuğum nice arkadaşlarımız vardı. Bir gün Gülseren Mülayim arkadaşımızı ani bir kalp krizi sonucu kaybetmiştik. Çok genç ve güzel bir hanımdı. Bu hepimizi büyük bir yasa boğmuştu. Onun üzerine o mutlu günlere bir süre ara vermiştik. Her güzel günlerin bir sonu vardır; ömürlerin de öyle.
Aradan 60 yılı geçen zaman dilimi içinde bunları hatırlamak ve yazmak bana kısmetmiş. Hem çok mutluyum hem de üzgün. Şu anda ayrı dünyalardayız. Ama inanıyorum ki bir gün bu dünyada anlaşanlar öbür dünyada da bir araya gelecektir. Ve kaldığımız yerden devam ederiz inşallah. Zira dostluklar kolay kazanılmıyor. Hele de günümüzde gittikçe kaybolan hatır gönül ilişkilerinin yerini menfaat ilişkileri almış durumda.
Mübeccel´le sözleşmiş, hiçbir zaman birbirimizi unutmayacağımıza ant içmiştik. Ama, yaşlanmayı, yaşlılıkta enerjinin azaldığını, istesek de iyi günde, kötü günde sevdiklerimizin yanında olamayacağımızı düşünememiştik.
Ben bu yıl onun öldüğünü gazete ilanından öğrendim. Biraz geç evlendiği için çocuğu olmamıştı. Çok mücadele etti, çok üzülmüştü ama çaresizdi. Bütün sevgisini iki yeğenine bağlamıştı. Onları canından çok severdi. Onlar da okullarından mezun olma sevincini bile çoğu zaman annelerinden önce halalarıyla paylaşırlardı.
Nitekim gazete ilanında sevgiyle bahsettikleri halalarını öyle yad etmişlerdi.
Ben de onlara adreslerini bilemediğim için buradan başsağlığı diliyorum. Beni affetsinler. Sağlık nedenlerimle Ankara´ya gidemediğim için çok üzgünüm. Ancak vefakar kalemimle dertlerimi, arzularımı siz sevgili okurlarımla paylaşıyorum. Yüce tanrıma hep şükrediyorum, bana bu hasletleri vermiş. Bunları yazarken bulduğum mutluluğu hiçbir şeyde bulamıyorum.
Bir başka seferde, hayatın bir başka sayfasında hafızamda kalanlarla buluşmak üzere hoşçakalın. Güzel arkadaşım senin de son ömründe beni hatırladığına inanıyorum. Hoşça kal, nurlar içinde yat.