Sadullah ÇAĞLAR


BİR ZAMANLARIN KÜLTÜR VE SANAT DERGİSİ VARLIK

Sadullah ÇAĞLAR


Türk edebiyat tarihinin en eski dergilerinden olan Varlık dergisi 1933 yılında yayına başlamıştır. Geçmişten günümüze yayın hayatını sürdüren dergi dünya klasiklerini edebiyatımıza kazandırırken topluma umut saçmış ve genç kuşak yazarlara alan açmıştır.
Derginin kurucusu ve sahibi olan Yaşar Nabi Nayır uygar dünyanın kapılarını Batı´dan Doğu´ya açarak Harf Devrimine ve Cumhuriyete destek olmuştur. Dergi 1930´ ların aydınlanma çağını başlatan genç kadrolarına çekim merkezi olmuştur.
Harf Devrimi insan beynini üretime açarak uygar dünyanın kapılarını açıp felsefeyi öne çıkarmıştır. Bu da Gutenberg´in icad ettiği matbaanın Batı´dan topraklarımıza üç yüz yıl geç gelmesinin yarattığı zaman kaybını telafi etme imkanı verdi ve geç kalmış da olsak felsefeyi keşfettik.
Çok iyi hatırlarız lise öğrencileri Varlık yayınlarının çıkardığı küçük felsefe kitaplarından Sokrates´in Savunması ya da Aristo´nun yazdığı kitapları ceplerinde taşırdı. Cumhuriyet tarihinin en başarılı Milli Eğitim bakanı olan Hasan Ali Yücel 15 Şubat 1935 tarihli Varlık dergisinin 39. Sayısında yazdığı eğitimle ilgili yazıda şöyle diyordu;
Okumanın ne durumda olduğunu ancak kitapçılardan anlayabiliriz. Eğitimci olarak en önemli işimiz kitap okumayı sevdirmektir. Benim çocukluk yıllarımda babamın gazetelerini okurdum. Hem köylü hem de şehirli için ilk okunacak şey gazetedir. Bizde gazete tirajı çok az. Örneğin Yunanistan´da bile bizdekinden daha çok gazete okunduğu söyleniyor. Gazete okumayı alışkanlık haline getiren önemli bir araçtır. Gazete okumak bilgi olarak kendini aşmaktır.
Son yıllarda okumanın önemini çoğaldı ve çocukların okumaya olan ilgisi arttı. Bunda yeni harflerin verdiği okuma alışkanlığının önemi çoktur. 9 yaşında bir çocuk hiç sıkıntı çekmeden 80 sayfa okuyabiliyor.
Bununla ilgili başımdan geçen bir anıyı anlatayım; İki yıl önce Ankara Gazi Enstitüsünde müdürlük yaparken bir gün ilk sınıfta yatılı okuyan çocuklardan birinin babası geldi.
Oğlunun Perşembe akşamı eve geldiğini, ne annesiyle konuşuyor nede yemekleri sormuyor ve odasına kapanıp kitap okuyor, bunun dışında kimseyle konuşmadığını ve başka hiçbir şeyle ilgilenmediğini söyledi bu durumun kendisini çok üzdüğünü anlattı. Babası çocuğun çok kitap okuduğundan sızlandı.
Bizim işimiz çocuklara okumayı sevdirmekti. Kitap sevgisini aşılarken çocuklarımızın ana babalarından uzaklaşmalarını asla istemeyiz. Bizim öncelikli işimiz çocuklara insan sevgisini öğretmek. Bu da okuyarak olacak ve süreç içinde yeni bir insan kuşağına geçişin önü açılacaktı.
Geçmişin Milli Eğitim bakanı Hasan Ali Yücel Atinalı bilim insanları kadar gelişmişti ve Cumhuriyetin aydınlanmacı yapısı bunda belirleyici oldu. Okuma seferberliği onun eseriydi.
Varlık dergisi bu koşullarda yeni kuşağın kendini ifade ettiği bir platform olmuştu. Latin harfleri yeniliği sonucu yeni aydın bir kuşak ortaya çıktı. Halkevleri bir üniversite idi ve Köy Enstitüsü gençleri yaratıcı eserlerini Varlık dergisinde yayınladılar.
Yaşar Kemal şöyle diyor bu konuda1940 yılında; Adana Halkevi benim için üniversite gibi idi. İlk eserim olan Teneke adlı tiyatro için yazdığım oyunu halkevinde yazdım ve sergiledim. Aynı zamanda klasik eserlerle de halkevinde tanıştım.
Kadirli´de çeltik tarlalarında bekçilik yaparken halkevi kütüphanesinden aldığım Gorki, Balzac ve Hugo´yu okurdum. Kitap alacak param yoktu. Şanslı bir günümde Adana halkevinde Paşa Zade Abidin Dino ile tanıştım.
Yaşar kemal Adana halkevi günlerini anlatırken politik sürgün Abidin Dino ile tanışmasının kendisinin yazarlık serüveninin başlamasına ve İstanbul´dan Paris´e uzanan süreçte önemli bir rolü olduğunu söyler. Sürecin sonunda ödülünü Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand verecekti.
Cumhuriyetin yeni kalemleri Orhan kemal, Yaşar Kemal, Orhan Veli, Oktay Akbal, Melih Cevdet, Sabahattin ve Bedrettin Eyüpoğlu kardeşler Varlık dergisinde yazdılar. Mahmut Makal´ın Bizim Köy adlı kitabı Varlık yayınları tarafından basıldığı zaman fırtınalar koptu. Kimler tarafından; Orda bir köy var gitmesek de bizim köyümüz diyenler tarafından.
Şimdi dönemin tanığı Mahmut Makal´ın Nisan 1949 tarihli Varlık dergisinde çıkan Bir köy öğretmeninin notları yazısını okuyalım;
Köy okuluna atamam yapıldıktan sonra yıkanma işini Gani Çavuş´un ahırında yapıyorum zira banyo yok. Şehre gitmek de kolay değil ki hamama gideyim. Ahırda banyo yapmak ise oldukça eziyetli. Evde soba yok, suyu bir testinin içine koyup ocakta ısıtıyoruz.
Sonra banyo yapmak için ahıra geçiyorum. Bir taşın üzerinde oturuyorum ve suyu dökünüyorum. Ayaklarımı basacağım temiz bir yer yok. Yerler tezek ve pislik içinde. Ayağımı üstüne basacak bir tahta bile yok, mecburen pisliğe basarak yıkanıyorum. Aslında pek yıkanmak sayılmaz, evet ahırda biraz ıslandıktan sonra çıkıyorum.
Mahmut Makal´ın köylerin yoksulluğunu gösterdiği Bizim Köy kitabı olay olmuştu. Acaba neden gerçekleri kabul etmek bu kadar zor oluyor?
Bazen kendimi yargılıyorum neden aydınlanma çağının yeni kalemlerine sayfalarında yer veren Varlık dergisi ile bu kadar geç tanıştım. 1972 yılının aralık ayında İstanbul ziyaretimde Varlık dergisinin 783 uncu sayısıydı ilk kez dergiyi aldım ve böylece devam etti.
12 Eylül sonrası kağıda yapılan zam sonucu Varlık dergisi de sayfalarını küçülttü. Derginin sahibi Yaşar Nabi Nayır´ın zamansız ölümü ile Türk Edebiyatı büyük bir dava adamını kaybetti. Varlık dergisi geç de olsa beni Felsefe ile tanıştırdı.