Halit KATKAT


Birlik ve Mücadele

Halit KATKAT


Bu iki kelime sıklıkla birlikte kullanılır. Evet mücadele etmek için birlik gerekli çünkü birlik olunca daha güçlü olunacaktır. Fakat her birlik ‘mücadele´ gerektirmediği gibi her mücadele de birlik olmayı gerektirmez. Örneğin her gün işyerlerinde üretim yapmak için bir araya gelen işçiler beraberdirler, ama “birlik” oluşturduklarından bahsedemeyiz. Ne zaman işverene karşı ortak ve kitlesel mücadeleye girerlerse o zaman bir ‘birlik´ten bahsedebiliriz. Bir işçi kendi bireysel hakları için, her ne kadar bir işçinin bireysel hakkı diğer işçileri de ilgilendirse de, verdiği hukuksal çabalar bir mücadeledir. Ortada bir ‘mücadele´ vardır ama ‘birlik´ yoktur. Demek ki ‘birlik´ olmanın bir ‘araya gelmekten´ daha fazla anlamı vardır. Bu iki kelime siyasette çok kullanılan kelimelerdir. 

Genel anlamıyla “ülkemiz, ya da vatan için bir arada olmalıyız” diye kullanıldığında işçi ve emekçilerin buradan anladıkları “ülke yöneticilerinin başka bir ülke ile kavgalı ya da savaş hali var” şeklindedir. Emekçilerden de burjuvazi ile kavga etmeyi bırakıp mevcut sömürü sistemini devam ettirmek için burjuvazinin arkasında saf tutması isteniyor demektir. Bu birlik işçilerin emekçilerin çıkarına olan bir birliktelik değildir.
Ama bu günlerde gündeme gelen ve daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi yıl sonunda işçi ve emekçileri ilgilendiren üç konudan ikisi asgari ücret ve metal iş kolundaki toplu sözleşmedir. Bu iki konuda bütün işçi ve emekçilerin gündelik yaşamları ile doğrudan ilintilidir ve bunun için bütün işçi ve emekçilerin hiçbir ön koşul (sol-sağ gibi, inanç, milliyet, dil farklılığı vb.) ileri sürmeden yani önyargısız olarak birleşmeleri ve ortak mücadeleye katılmaları bütün sınıf için elzemdir. Bu bir iyi niyetin ya da tavsiyenin ötesinde sınıf için zorunlu bir durumdur. Bu birliğin önünde engeller vardır elbette…
Birinci engel siyasi görüşüne göre bölünmüş sendikalar ve sendikaların başındaki bürokrasi ya da günlük söylemle sendika ağalarıdır. Birleşirse dünyayı değiştirecek ve kapitalist sömürüden kurtaracak olan işçi sınıfının sendika bürokrasisinden kurtulmadıkça değil dünyayı kurtarmak, TİS´de karnını doyuracak ücreti bile alamaz. Sendika bürokrasisinden nasıl kurtulacakları konusunda formülleri “Sendikalarda İşçi İradesi” adlı kitabımda bulabilirler.
Asgari ücret her yıl yapılan en büyük TİS olarak sendikalı, sendikasız bütün işçileri kapsamaktadır. Bugün ülkemizde, 2021 yılı Çalışma Bakanlığının istatistiklerine göre 13 milyon beş yüz bin çalışan var, bunların iki milyonu sendikalı işçi. Sendikalaşma oranı % 11. Yani işçilerin birleşmesinin önünde ikinci engel de sendikalı ve sendikasız ayrımıdır.
Diğer en büyük engel ise mücadele eden işçilerin işverenler tarafından işten atılması korkusudur. Bu korku elbette sendika bürokrasisinin kaldırılması ve sendikalarda işçi egemenliğinin sağlanması ile yenilecektir. İşçiler yapacakları birinci devrim kendi sendikalarında yapacakları devrimdir.
İşçiler açısından önemli bir eksiklik te sınıfın çoğunluğunu kucaklayan, onların güvenlerini kazanmış; sömürüden kurtuluşun yolunu çizen ve onları iktidara taşıyacak olan partiden yoksun olmalarıdır.
Yıl sonuna doğru işçilerin önem vereceği konulardan bir diğeri de Metal İş Kolundaki TİS´lerdir demiştik. Elbette bu konuda işçilerin yapmaları gerekenler açıktır. TİS´lerin işçilerin talepleri doğrultusunda hazırlanması, işçilerin onayı olmadan TİS´lerin imzalanmaması; TİS´lerde yüzdeli değil kendi ürettikleri üzerinden pazarlık yapılması ve sendika bürokrasisinin oyunlarına dikkat edilmesi.
Metal iş kolundaki TİS´ler sadece bu iş kolundaki 150 bin işçiyi değil elbette örnek alınması bakımından tüm işçi sınıfını ilgilendirmektedir.