Nurullah ER


Bozulmak

Bozulma dediğimiz de hemencecik aklımıza, bir makinanın ve ya bir eşyanın kendi özelliğini kaybetmesi gelir.


Bozulma dediğimiz de hemencecik aklımıza, bir makinanın ve ya bir eşyanın kendi özelliğini kaybetmesi gelir.

Oysa ki günümüzde insanlar en büyük tahribatı, doğanın ve sosyal yapının bozulmasında yaşamaktalar.
Günümüzde kim kendini kuşatan havayı doya doya ciğerlerine çekebiliyor?
Kim toprakta yetişen bir ürünü tereddütsüzce yiyebiliyor?
Kim evindeki musluktan kana kana su içebiliyor?
Doğanın bozulması, doğanın bir parçası olan insanın bozulması demektir.
İnsanın bozulması, insani değerleri kaybederek ahkalsal bozuntuya uğrayıp, sosyal çöküntü yaşamasıdır.
Günlük gazetelerde, televizyon haberlerinde eksik bir gün olmuyor ki, bir kadına taciz, bir çocuğa cinsel istismar yapılmasın. Bir aile faciası, terör belası yaşanmasın. Daha dün İstanbul gibi kocaman bir dünya şehrinde, bir hastahanede ortaya çıkan 115 kız çocuğun hamile kalışını nereye koyacağız. Bir yerlere sığmıyor ki! Bu ve benzeri olaylar büyük bir ahlak bozukluğudur. Sosyal faciadır. Sosyal faciayı yapanlar kadar önlem almayanlar, çare bulmayanlar da sorumludur.
Ahlak bize neyin doğru, neyin yanlış olduğunu birbirinden ayırmamıza yarayan bir kuraldır. Doğa ahlakı ile sosyal ahlak iç içedir. Sosyal ahlakın özünü doğa ahlakı belirler. Doğayı kirletmek, çevreye zarar vermek, sosyal yapıdaki bozulmanın önünü açar. Çünkü doğaya yabancılaşmıştır. Doğaya yabancılaşan kişi kendi kendine yabancılaşmış demektir. Kendi kendine yabancılaşan kişiden doğaya ve topluma saygı beklenemez.
Ahlaksızlık kısa gün hesaplarıyla yapılan işlerdir. Geçmişi hiçe sayarak, geleceği önemsemeyerek, bir insan soyu olduğunu, bir nesilden gelip bir nesile gittiğini bilmemedir. Gelecek kuşakları önemsemeyerek; “benden sonrası tufan” diyebilmektir.
Vahşi kapitalizmin stratejilerindeki birinci hedefi, sömürmek istediği ülkenin doğal ve sosyal değerleridir. Bunları elde etmek ve çökertmek için kullandığı güç ise; siyaseti, parası ve silahıdır. Bu gün insanın, insani değerleri çaresizlik içerisinde ayaklar altında sürünüyorsa, emperyalist güçlerin; siyastine, parasına yenik düşmesinden, silahına da teslim olmasındandır.
Günümüzde vahşi kapitalizmin, doğaya, insan ve insanlığa uyguladığı, tahirbat, baskı, zulüm ve yaşattığı savaşlar karşısında sığınacak limanı kalmamıştır. Adaletin olmadığı, vicdanın sesinin duyulmadığı, ahlakın hiçe sayıldığı, demokrasinin yok bilindiği, özgürlüklerin yaşanmadığı, açlığın, yokluğun katlanılmaz olduğu bir ülkede insan ve insanlık değerlerinden bahsedilemez.
Bu gün ülkemiz böylesi bir vahşi kapitalizmin pençesinde kıvranmaktadır. Doğal çevresi tahrip edilerek kirletilmiş, ekonomisi bozulmuş, sosyal ahlakı çökertilmiş, tarihi değerleri yok bilinmiş, inançları, kültürleri siyasete alet edilmiş, üretim, emek, alınteri yok bilinerek tüm değerleri bozulmuştur.
Bozulan bir makina İngiliz anahtarıyla tamir edilebilir ama, tahrip edilen doğa, kirlenen çevre, çöken sosyal yapı, bozulan ekonomi emperyalist güçlerin aklıyla düzeltilemez.