Leman GÖÇMEN


BULVAR TAKSİNİN HANIM ŞÖFÖRÜ

Leman GÖÇMEN


40 yıldan fazla bir zamandır tanıdığım Zeynel Çolak isimli Urfalı bir taksi şoförümüz vardı. O tarihten beri de Birecik Parkı´nın karşısında durakları vardır. İlk zamanlar 1, 2 derken epeyce olmuştu taksi duraklarımız. Zeynel usta bize ve bizim aileye de hizmet veren efendi bir insandır. Geçtiğimiz haftalarda duymuştum; Zeynel ustanın kendisi emekliye ayrılmış, kızı taksi şoförlüğü yapıyor diye…

Ben de bir kadın olduğumdan çok hoşlandığım ve takdir ettiğim bir olaydır hanımların çalışması. Hatta ilk defa bir kadın başbakanımız oldu diye bölgesel bir sevinç nişanemiz vardır ya hani, ‘göbek attım´ denir, öyle çok sevinmiştim.

İnsan olarak hepimizin bazı alışkanlıkları vardır. Pek de değiştiremediğimiz bir huydur. Bu yüzden onları kendimizden bir parça sayarız. Her mesleğin kolay ve zor tarafı vardır; ancak taksi şoförlüğü göründüğü kadar da rahat bir meslek değildir.

Evime de yakın olmasına rağmen yürüyemediğimden oraya doğru gitmek, bu hanım taksi şoförümüzle konuşmak üzere bir taksi çağırdım. Güler yüzlü, hoş bir hanım kızımızdı. Yeliz Çolak´la parkın kenarına oturduk, kahve ikram etti. Kahve içerken özgeçmişinden bir şeyler sordum. Baba Urfalı, anne İskenderunlu imiş. Ve hanımların zor seçtiği bir meslek olan futbol antrenörlüğü tahsil etmiş. Uzun süre Antakya´da, Sümerspor´da antrenörlük yapmış. Şu anda da hem taksi şoförlüğü yapıyor hem de down sendromlu çocukların eğitmenliğini sürdürüyormuş. Her haliyle çok hoşuma gitti ve takdir ettim.

Bu fikir nereden geldi diye sorunca, “Annem önerdi” dedi. “Kızım bak sen de gençsin. Baban yaşlandı, emekli oldu, sen bu mesleği yaparsan hem ailemizin ekmek kapısı kapanmamış olur. Türkiye´de hanım şoförler çoğaldı, sen de çalış arzu edersen” demiş. “Hemen kabul ettim” diye tebessüm ederek cevap verdi. Ben de annesine selam gönderdim, kutladığımı söylemesini istedim.

Benim ilk gençlik yıllarımda bisiklet ve motor kullanmayı çok arzu etmiştim. Babam da annem de çok aydın insan olmalarına rağmen Anadolu´da değil, İskenderun´da bile ‘kızlar motora binmez, bisiklete binmez´ diye çok açıklanmasa da böyle bir kural vardı. Ne yazık ki ben hiç birini öğrenemedim. Bu yüzden halen motorlu ya da bisikletli bir genç kız, kadın gördüğüm zaman özlemle seyrederim. Ve gönlümden alkış tutarım. Yanımdan geçiyorsa, duyacağı şekilde kutlarım.

Yine takribi 50 sene önceydi. Burada yaşayan Kıbrıslı ebe hemşire bir İsmet hanım vardı. Bisikletinin önünde bir çantası… her yere onunla giderdi. Hatta çok iyi hatırlıyorum, Güner ve Günsel diye ikizleri vardı. Ortaokulda kardeşlerimle beraber okumuşlardı. Daha sonra zannederim Kıbrıs´a döndüler, Allah selamet versin.

Hayat şartlarının çok ağırlaştığı bu dönemde güleryüzlü, kültürlü bu geç kızımıza başarılar diliyorum. Bir televizyon dizisi olan Akasya Durağı´nda ilk defa görmüştüm; Melek Baykal adındaki bir tiyatro sanatçımız orada kızını okutabilmek için iş bulamamış bir anneyi canlandırıyordu. ‘Taksi şoförü aranıyor´ ilanını görüp müracaat edip kabul edilmişti. Rahmetli Zeki Alasya´da aynı dizide durak sahibini oynuyordu. Onu güler yüzle karşılamış, ‘hemen işe başla´ demişti. Ve yetişkin güzel kızı tıbbiyede okuyordu. Erkek arkadaşının annesi ‘taksi şoförünün kızıyla mı evleneceksin´ diye karşı çıkmıştı. İki genç o annenin itirazlarını yenebilmek için epeyce mücadele etmişlerdi. Ama sonuçta evlenmişlerdi. Bence hayatını kazanmak için ve kızını okutabilmek için her meslek mubahtır ve taksi şoförlüğü de reddedilecek bir meslek değildir.

Genç kızımıza başarılar diliyorum. Nice mutlu ve uzun yıllar güzel kentimize hizmet etmesini diliyor, gözlerinden öpüyorum.
Hoşçakalın.