Müslüm KABADAYI


“BURMARİS” NE YANA DÜŞER USTA?

Mekan, insanla anlam kazanır.


Mekan, insanla anlam kazanır. İnsandan bağımsız dağın, denizin, nehrin, ovanın kendiliğinden bir işlevselliği dışında bir anlam kazanması mümkün değildir. Dağın yüksekliğinin görkemli olup olmadığı, nehir kıvrımlarının güzel olup olmadığı, sokakların canlı olup olmadığı, evlerin dar ya da geniş olduğu insanla anlam kazanır.

Doğu Akdeniz´in güzel sahillerinden biri olan Burnaz da, binlerce yıldır bu coğrafya da yaşayan insanların gözüyle anlam kazanmıştır. Günümüzde Hatay-Adana-Osmaniye illerinin kesişim noktasında bulunan Burnaz, İskenderun Körfezi´nin kuzey-batı yönünde burulduğu yerdir. Halk etimolojisine göre “Burnaz”, doğa parçasının burulduğu yer anlamındadır. Ona bu adı veren insanın gözünde mekan, bu özelliğiyle anlam kazanmıştır.
Burnaz; sadece bir deniz sahili değil, Erzin Ovası, Hamadağı´ndan püsküren lavların oluşturduğu tüflerle biçimlenen leçelik, antik İsos kentinin kalıntıları ve buz gibi suyuyla akıp burada denize dökülen çayıyla bir bütünlük kazanır. Burada yetişen turunçgiller, soğuk çayında ve Akdeniz´in ılık sularında biçimlenen balıklar, sahilini renklendiren zakkum, palmiye, okaliptüs ve sazlıklar, doğaya ayrı bir atmosfer katar. Binlerce yıl önce Büyük İskender´in ve Darius´un ordularının, tarihin seyrini değiştiren İsos savaşı da bu coğrafyada gerçekleşir. İsos antik kentinin su kemerleri yanında Kilikya döneminden kalma “hazine”, çeşme kalıntıları, Davultepe´deki kaya mezarlar, Burnaz coğrafyasını bugün de renkli kılan Turunçlu köyünde yer almaktadır. Bu tarihi yapıların restore edilerek korunması için yetkililerin ilgisi beklenmektedir. 1897´de Girit´ten Turunçlu´ya yerleştirilen halk, yörede farklı bir kültürün temsilcisi olarak varlığını sürdürmektedir.
Denizi, çayı, narenciye bahçeleri yanında çevresinde yer alan tarihi mekanlarıyla zengin bir coğrafyanın adı olan Burnaz, ilk çağda bölgenin en önemli limanı da olmuştur. Bugün bu limanın kalıntısı olan bazalt taşları görmek mümkündür. 5 km´lik sahilinde midye tozundan oluşan kumsal, insan sağlığı açısından çok değerlidir. Denizden esen oksijeni ve iyodu bol hava, burada yaşayanlara, denize gelenlere hayat vermektedir. İskenderun Demir Çelik Fabrikası başta olmak üzere çevredeki fabrikalardan gelen işçilerin, Hatay-Osmaniye-Adana illerinden gelen emekçilerin sağlıklarına kavuştukları Burnaz sahilleri, ne yazık ki son 30 yıl içinde kurulan gübre, çimento vd. fabrikalar, termik santraller nedeniyle giderek kirlenmektedir. Burnaz çayının kuzey-batısında yer alan sahildeki halka ait yaşam alanlarının yıkılarak 49 yıllığına doğal gaz arama bahanesiyle bir şirkete peşkeş çekilmesi, bu olumsuz gidişin tuzu biberi olmuştur. Oysa, kültür turizmine uygunluğu, insan sağlığına yararıyla halkın ve ülke ekonomisinin önemli kaynaklarından olan Burnaz sahilinin ve çevresinin modernize edilmesi gerekmez mi? Hatay Valiliği ve Büyük Şehir Belediyesi başta olmak üzere yetkili ve ilgili kurum-kuruluş ve kişilere düşen görev, ülke-kamu yararının bu biçimde korunması değil midir?
İşte insan-doğa ilişkisinin böylesine bozulduğu bir dönemde 1140 barakanın bulunduğu Burnaz´da yaşayanları güzelleştirme derneği çatısı altında bir araya getiren bir halk önderinin ortaya çıkması, çok önemlidir. 1955´te Osmaniye´de tanınan ve sevilen Arap Cumali´nin oğlu olarak dünyaya gelen Kaplan Yılmaz, balıkçı arkadaşlarının önerisiyle 12 yıl önce buraya gelir. Burnaz´ı çok sever ve burayı güzelleştirmek için kolları sıvar. Uzun uğraşılar sonucu buraya içme suyunun, elektriğin getirilmesi, çöplerin Hatay Büyükşehir Belediyesi´nce toplanmasını sağlarlar. 650´yi bulan dernek üyesinin desteğiyle çevre düzenlemesini gerçekleştirmeye çalışırlar. Fırın, market, kafeterya, balıkçı barınakları ve büfeler, buraya gelenlere hizmet verir. İşgalci-sömürgeci politikanın sonucu olarak topraklarından kopmak zorunda kalan Suriyelilerin yaşadıkları ve yarattıkları sorunlar, son yıllarda Burnaz´a da yansır. Bu sorunları aşmak için de yoğun çaba gösterirler. Burnaz çayının kuzey-batısındaki alan gibi 1140 barakanın bulunduğu yaşam alanına da göz dikenler çıkar. Zaman zaman buradaki barakaları yıkmak üzere harekete geçenleri, Kaplan Yılmaz´ın önderliğindeki Burnaz´da yaşayanlar engeller. Burnaz´ın güzelleştirilmesi için yapılacakların daha çok olduğunun da farkındalar. Ülkemizin ve Dünya´nın başka güzelliklerinin korunması için örnek alınacak bir deneyim kazanan bu insanları kutlamak gerekir.
1970´li yıllarda halkçı bir bilinç edinen Kaplan Yılmaz, daha sonraki yaşam deneyimini de katarak Burnaz´ın korunmasına ve güzelleştirilmesine kendini adar bir bakıma. Doğa ve insan sevgisinin yüceliğine, beş gün kaldığımız Burnaz´da tanık olduğumuz Kaplan Bey, Burnaz´ın “Bur”unu, Marmaris´in “Maris”ini alarak “Burmaris” diye birleştirir ve buranın adını kendince böyle koyar. Deniz, sahil ya da turizm denince herkesin aklına Marmaris´in geldiği Türkiye´de Burnaz´ın görmezden gelinmesine bir tepki olarak böylesine güzel bir buluşu da gerçekleştiren bu halk önderinin, bundan böyle “Burmaris Kaplanı” olarak nitelenmesini kamuoyunun takdirine sunuyorum.