Halit KATKAT


Çağdaş, demokratik temsil ve siyaset

Halit Katkat


Mevcut sistemin işleyişinin halkın büyük çoğunluğunun çıkarına olmadığı yönetenler dahil, herkes tarafından biliniyor ve eleştiriliyor. Özellikle de kendini ‘sol´ olarak tanımlayan kesimler tarafından…

Burada şunu belirtmek gerek; sistemin işleyişini eleştirmek başka, iktidarın yönetme biçimini eleştirmek başkadır elbette… Sadece iktidarı eleştirip sisteme bir şey söylemiyorsanız, iktidardaki kişi ya da kişiler değiştiğinde durumun düzeleceğine inanıyorsunuz demektir. Böyle bir siyaset kitlelerde mevcut sistemi değiştirme arzusu yaratmaz tam tersi yönetimdeki parti değişirse kendi durumları iyileşecek algısı yaratır. Mevcut partilerin tamamı kendi kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın bu görüştedir. Yaptıkları, söylemleri, programları bu sistem içerisinde çözüm aramaya yöneliktir.

Ayrıca ülkenin ve özellikle de halkın sömürüsüz bir düzene kavuşmasına yönelik uzun vadeli programları yoktur. İster sağ ister sol cenahta olsun bütün partilerin propaganda yöntemleri inandırmaya dayanmaktadır.

Sol partiler her ne kadar ´kurtuluş sosyalizmde´ derlerse de bu hedefe nasıl ve kimlerle, hangi yolu izleyerek varacakları açık ve net değildir. İşçileri kendi iradeleri temelinde örgütlemek yerine kendi partilerine üye kazanmayı ‘örgütlemek´ olarak algılamaktadırlar. Getirecekleri sistemi işçi ve emekçilere bilimsel yöntemlerle ispat emek yerine kitleleri dini söylemler, ulusal söylemler ya da sol söylemleri kullanarak kendi partilerinde örgütlemeye çalışmaktadırlar. Halbuki Marks sömürü sistemini matematiksel yöntemlerle ispat etmek için ömrünü vermiş ve Kapital adlı kitabını çıkarmıştır. Bunun özeti olarak da “bütün dünya işçileri birleşin” demiştir. Solcular işçileri birleştirmek yerine kendi düşüncelerinde birlik arıyorlar. Bu partiler her ne kadar tarikatları eleştirirlerse eleştirsinler sonuçta kullandıkları propaganda yöntemi aynıdır; inandırmak… Bu sonuca varılmasının nedeni mevcut üretim sisteminden kopuk olan sandık sistemidir. Üretimi yapan milyonlarca işçi siyasetin aktif oyuncusu değildir. Hatta işçiler, kendilerinin sınıf ve meslek örgütü olan sendikaların yönetiminde bile etkin değildirler. Milyonlarca üretici işçi ve emekçi sadece siyasetin dolgu malzemesidir. Mevcut partiler de kendilerini nasıl tanımlarsa tanımlasınlar bu davranışları, var olan sandık sistemine göre şekillenmelerinden ileri gelmektedir. Bu sistem, burjuvazinin kendi çıkarına göre şekillendirdiği; kitleleri demagoji ve maddi çıkar temelinde yönettiği, kendi kendini tekrar eden bir sistemdir. Burjuvazi, işçi ve emekçileri üretim alanlarında çalıştırıp onların sırtından milyonlar kazanırken onlara siyaset alanında rol vermek istemez.

Peki nasıl olacaktır da değişecektir?

Hangi güçler değiştirecektir?

Sistemleri değiştirecek güçler sosyal sınıflardır. Sosyal sınıflar ise üretimdeki yerlerine göre belirlenir. Çağımızda üretimi yapan hangi sınıflardır? Sanayi ve tarım işçileri ile hizmet üreten emekçilerdir. O zaman siyaseti de şekillendirmesi ve yönetmesi gereken güçler bunlar olmalıdır. Bunun için illere göre ve her sınıfın içinde olduğu karma temsil yerine, meslek temelli temsilciler (vekiller) olmalıdır. Bir meslektekileri en iyi o meslektekiler temsil edebilir. Üstelik meslekten seçilen temsilcileri yine meslektekiler denetleyebilir. Ülke genelinde oluşan böyle bir meclis ülke için doğru ve bilimsel kararlar alabilir. Böylece feodal toplumsal ilişkilerden ve liyakatsiz yöneticilerden ülke kurtulabilir.

Bilimsel esaslara ve çağımıza uygun olan yöntem böyle olmalıdır. Bilim ikna etmeye çalışmaz ispat eder. Siyasetin de üretim güçlerine göre yapılmasından doğal ne olabilir. Bunu da mevcut yönetenler değil kendi sınıfının ve mesleğinin çıkarlarının bilincinde olan ve üretici sınıflar yapabilirler.