Sadullah ÇAĞLAR


ÇAĞIN TEKNOLOJİK YAPISI

Sadullah Çağlar


Toplumsal üretim geliştikçe doğa tahrip oluyor. Bunun sonucu doğa gazaba gelip yanardağlar gibi çevreyi yakıyor. Geçenlerde gazeteler yazdı, Amazon ormanlarında sürekli ağaçların kesilmesi sonucu iklim değişikliği tehlikesi gündemde.
Buna bağlı olarak yağmurlar azalıyor, insanlar çaresizlik içinde yağmur duasına çıkıyorlar.
Acaba tabiat harikası Amik gölü hangi akılla kurutuldu. Bunun cevabı bugüne kadar verilmedi. Geçmiş yıllarda Hatay bölgesi rekor düzeyde pamuk üretirdi. Peki ne oldu altın sarısı pekmezin üretildiği Belen´in üzüm bağları?
Geçmişte İskenderun başta olmak üzere tüm Hatay bölgesi yeşille donanmıştı. Her evin önünde genelde küçük bir bahçe bulunurdu. Bahar geldiği zaman bu bahçelerden portakal çiçeği kokusu çevreye yayılırdı.
Şimdi her şey betona dönüştü, evlerin çevresindeki bahçeler ise otopark oldu. Yollar maalesef motorlu taşıtlarla doldu. Hızlı sanayileşme daha çok geri kalmış ülkelerde oldu. Batı Dünyası ise sanayileşmeyi daha planlı gerçekleştirdi ve üretimi köylere götürerek kentlere göçü önledi.
Bizde ise 1950´li yıllarda köyler kentlere akın etti. Bunun sonucunda kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olan Türkiye, aynı zamanda dışarıya pamuk ve buğday satarken, süreç içinde bu ürünleri ithal etmeye başladı. Hayvancılık geriledi ve İskenderun Limanına Brezilya´dan getirilen kasaplık hayvanların kokusu şehri sardı.
Peki ne yapmak gerek? En kısa zamanda karma ekonomiye ve planlı ekonomiye geçmeli. Onun ötesinde gelişmiş ülkelerin yüz yıl önce yaptığı toprak reformunu acil olarak yaşama geçirerek ülkemizin zengin topraklarını işlemeliyiz. Tüketen değil, üreten bir toplum olmalıyız.
Bilime göre planlı kalkınma önemlidir ve bunu başarmanın yolu toplumu eğitip tüketen değil, üreten insana dönüştürmekten geçiyor. Bu da cehaleti aşmakla mümkün.
Örneğin Avrupa´ya baktığımızda, II.Dünya savaşında nerdeyse yerle bir olmuştu. Ama kısa bir sürede tekrar ayağa kalktı ve yeniden üretime geçti.
Nasıl başardılar? Üretime geçişi ulusal bir görev saydılar. Savaştan yeni çıkmış Almanya, 1954 yılında futbolda dünya şampiyonu olduğu zaman, Almanya Başbakanı Konrad Adenauer parlemento önünde coşkulu kalabalığa şöyle seslenir; Baylar sporda uluslar arası başarıya elbette seviniriz. Ama gerçek coşkumuz Almanya yeniden fabrikalarını üretime geçirdiği zaman olacak.
Almanya Başbakanı aslında ülkeyi yeniden eski gücüne ulaştırmak için hedef olarak üretimi öne çıkardı. Mucize ise on yılda gerçekleşti ve Alman ekonomisi eski gücünü aştı.
Batı dünyası ile doğu dünyası arasındaki temel fark eğitime verilen önemden kaynaklanıyor. Avrupa´nın gelişmiş ülkelerine çalışmaya giden insanlarımız orada yabancı dil eksikliği yaşadılar ve en ağır işlerde çalıştırıldılar. Bunun temel nedeni eğitim eksikliği idi. Zira buradan Avrupa´ya çalışmaya gidenler genelde kırsal kesimlerde topraksız kalan ve geçim sıkıntısı çeken, eğitim düzeyi düşük insanlardı.
Oysa yapmamız gereken bu insanlara yardım etmek, toprak reformu ve kırsal kesimi maddi olar da desteklemekti. Zira bizim köylümüz toprakla yaşadığı için bazen bir ziraat mühendisinden daha iyi biliyordu tarım konusunu. Öyle olmasa 1950´li yıllara kadar Türkiye tarım alanında Batı´yı aşamazdı
Ne demişti büyük şair Nazım köylünün toprağa ihtiyacı var, toprağında makinelere. Batı makine çağına geçerken Osmanlı Yemen´e asker gönderiyordu ve gidenler geri gelmiyordu. Acep nedendir diye yeni gelinler ağıt yaparken kimse içinde bulunduğumuz durumu sorgulamıyordu.
Aynı dönemde Balkanlkar kaynıyor, Harbiye Nazırıı İzzet Paşa, Sultan Reşat´a ufukta Balkan savaşı görünürken Yemen´e asker göndermenin hatalı olduğunu rapor ediyordu. İzzet Paşa konuyu Sadrazam Sait Halim Paşa´ya aktardığında, sadrazam da konudan habersiz olduğundan yakınıyordu.
Peki asırları geçip günümüze geldiğimizde aydınlanma çağını yakalayıp üretimi her alanda arttırmak için ne yapmak lazım? Öncelikli olarak eğitimi ücretli olmaktan çıkarmak lazım.
Ulaşım alanında toplu taşımaya önem vermek gerekiyor. Geçmiş yıllarda olduğu gibi demiryollarına yeniden önem vermek gerek.
1930´lu yıllarda Türkiye sanayileşmeye başladığında ulaşımda da demiryolu taşımacılığını öne koydu. O dönemde Ulaştırma Bakanı olan Ali Çetinkaya Atatürk´ün huzuruna çıkarak bir konu üzerine bilgi vermek ister; Paşam ABD Ford araba şirketi ülkemizde karayolları yapılması için her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi. Atatürk ise bakana; Bu teklifi derhal ret edin zira bu demiryollarının öneminin azalması ve sömürge günlerine dönüş anlamına gelir, bizim yapmamız gereken köyleri desteklemek ve ülkeyi kalkındırmak, bunu da eğitime önem vererek ve fabrikalar kurarak yapacağız.