Müslüm KABADAYI


ÇAL ZENNUBE

MÜSLÜM KABADAYI


Mahmatbaşı inliyordu davul zurna sesleriyle. Halaybaşı, elinde gümüş pulları parlayan kırmızı mendilini başının üzerinde tutuyor, halaya duranların ayaklarının üzerinde öne arkaya sallanmalarını sağlıyordu. Ağırlamayla başlayan halay, Çolak Hammut´un kırmızı mendilini göz hizasına getirip aşağıya sallamasıyla hareketlendi. Ayaklar hızla sallanırken, omuzlar titretiliyordu. Âdeta bir güzelin beden dili, sallama ve hoplatmalarla izleyenleri büyülüyordu.
Yavuklularına besledikleri aşkı dile getirmek isteyenler, Zennübe oyununda ön alıp halaybaşı olmak için birbiriyle yarışırlardı. Ağırlama ve sallamadan sonra bir elinde kırmızı, diğerinde yeşil mendilleriyle yüreğindeki aşkın kızıllığını yavuklusuna gönderenlerin marifetleri, izleyenlerin aralarında dalga dalga karşılık bulurdu. Kulaktan kulağa fısıltıyla âşıkların hikâyesi anlatılırdı. Hiçbir oyun, Zennübe kadar yöre halkını böylesine tek yürek yapamazdı. Yüreklerin aşkla kenetlenmesini güçlendiren davul ve zurnayı, âdeta sevgiyle konuşturan çalgıcılara da saygıda kusur etmezlerdi oyuncular.
Çolak Hammut, Zurnacı Neci´nin balon gibi şişen yanaklarının üzerinde küçülen gözlerine bakarak kırmızı mendilini düz biçimde ileri uzatıp salladı. Zurnadaki ritim hızlanmaya, Davulcu Berho´nun tokmağı, daha seri biçimde derinin üzerinde titremeye başladı. Amik Ovası´nın, Amanos ve Keldağ´ın tüm oyunlarının müziğini ustalıkla icra eden Neci´yle Berho, en isteksizlerin bile göbeklerinin atmasını sağlarlardı. Bu düğünde onlara davulda Aziz, zurnada da Reşit eşlik ediyorlardı. Onların da davul ve zurnayı konuşturmaktaki ustalıkları, Neci´yle Berho´dan geri kalmazdı. Zennübe oyununun dört çalgı ustası, halaybaşının kırmızı mendilinin aldığı her biçimi sektirmeden takip ediyor, oyunun ritmine göre Mahmatbaşı´ndaki her boşluğu figürleriyle dolduruyorlardı.
Gümüş pullu kırmızı mendilin, Çolak Hammut´un başının üzerinde yarım ay gibi durup birden yere doğru dalgalanmasıyla sallamadan gezinme bölümüne geçiş işareti alan Neci´nin avurtları genişlemeye, yanakları daha bir şişip inmeye başladı. Burun delikleri boru gibi açılıp kapanan Neci´yi, Berho´nun davulu başının üzerinde takla attıran figürleri izledi. O anda tokmak kadar bızbızın çıkardığı titreşimler, gezintiye çıkan halaybaşının el ve ayak figürlerindeki inceliği belirginleştiriyordu. Oyuncunun sağ elindeki kırmızı mendile sol elindeki yeşil mendilin çizdiği yaylar eşlik ediyor, âdeta Kraliçe Zenobya´nın ince belinin üzerinde yükselen geniş göğsü gibi kabarıyordu. O geniş göğüslü Zenobya, binlerce yıl önce Suriye´nin bilim ve sanat merkezi Tadmur´u başkent yapıp Palmira Devleti´ni kurmuştu. Çolak Hammut´un, Zennüp Bayram´ın, Berho ve Neci´nin atalarının yaşadığı toprakları Roma sömürgesinden kurtarmıştı. Onun güzelliği, özgür kişiliği dilden dile, gönülden gönüle mücevher gibi dalgalanmıştı. Adının duyulduğu her yerde yeni doğan kızlara, Küçük Zenobya anlamında Zennübe adı verilmeye başlanmıştı.
Baba tarafı Firfiri Araplarından olan Çolak Hammut, binlerce yıl önce Roma zulmüne Palmira´da kafa tutmuş Zenobya´nın özgürlük sevdasından habersizdi ama bir kadının sevdası için çölün gelini olmayı göze alacağını bilirdi. O, sevdayla biçimlenen figürlerini havaya resmedercesine meydanda gezindi. “Loh loh loh!” deyip hopladıktan sonra sağ ayağının üzerinde yere çöktü. Birden sol ayağının üzerinde yükselip tekrar çöktükten sonra, çömeldiği yerde ayaklarını ileri geri sektirerek, tepe tepe zorlukları aşacağını gösterdi dosta düşmana. Heyecanın, coşkunun doruğa çıktığı o anda bir alkış tufanı koptu kuyu başından. Yırtınırcasına alkış tutan eller, âdeta binlerce yılın özgürlük sevdasının yengisini kutluyordu. Düğün alayına en son katılan Zennüp Bayram´ın gözlerinden sevinç yaşları süzülürken, Davulcu Berho tokmağı bacağının bir altından bir üstünden geçirerek davula vura vura onun yanına geliyordu. Küçük Zeynep´lerin sevdalarına duyduğu yürekten saygıyla gümüş zincirini davulun kayışına bağlayan Zennüp Bayram:
“Yiğitler başına / Zennübe aşkına / Güzeller şavkına / Düğünümüz uğurlu ola” deyince, kadınlardan arka arkaya yükselen zılgıtlar, Mahmatbaşı´nı inletti.