Halit KATKAT


Çelişkiler ve barış içerisinde yaşamak

Halit KATKAT


Olaylara diyalektik bakmak sorunları kolay anlamamızı sağlar. Diyalektiğin en önemli kuralarından biri zıtların birliği ve mücadelesidir. Örneğin doğada her canlının erkek ve dişisi zıt çiftleri oluşturur. Bunlar nesillerini sürdürmek için bir arada olmak zorundadırlar. Ama aynı zamanda birbirleriyle de mücadele ederler. Bu zıtlardan yani bir canlının erkeklerini ortadan kaldırırsanız, doğal olarak üreme sürmeyeceği için dişilerde ortadan kalkacak. Böylece bu noktada zıtlar arasındaki mücadele de bitecektir. Sosyal alanda zıtları düşündüğümüzde savaş ve barış zıt tarafları işaret eder. Bu zıtlardan biri olmazsa, diğeri de olmayacaktır. Eğer savaşlar olmasaydı ,insanlık barış kavramını da bilmeyecekti. Savaşlar esas olarak iki tarafın uzlaşmaz çıkar çelişkilerinden çıkar. Bu çelişkiler uzlaşır olursa savaşa gerek kalmaz. Tarihte bilinen ilk resmi barış anlaşması Kadeş Anlaşmasıdır. Hititlerle Mısırlılar arasında yıllarca süren bu savaş sonunda yenişemeyeceğini anlayan iki taraf anlaşma yapmak zorunda kalmıştır. Ama iki tarafın egemenleri de kendi halkına savaşı kazandıkları açıklamasını yapmışlardır. Ama 1 Eylül´de kutlanan dünya barış günü böyle iki tarafın uzlaşmasının sonucu ilan edilmemiştir. Dünyayı kana bulayan Hitler Faşizminin Sovyetler Birliği tarafından yenilmesi sonucu, Hitlerin Polonya´ya saldırarak İkinci Dünya Savaşını başlattığı gün olan 1 Eylül günü, dünyada Barış Günü olarak ilan edilmiştir. Milyonlarca insanın ölümüne, acı çekmesine, aç kalmasına yol açan bu savaşın bitirilmesi elbette dünya halkları tarafından sevinçle karşılanmış ve bugün bayram olarak kutlanmayı hak etmiştir.

Genel anlamda durum böyleyken barış sadece devletler arasında ya da halklar arasındaki savaş karşıtı bir kavram olarak kullanılmaz. Tek tek bireyler de toplumda barış içerisinde yaşamak isterler ve “huzur içerisinde yaşamak” her bireyin dualarında vardır. Buradaki huzur “barış” kelimesinin bir karşılığıdır. Bugün dünyada savaşı çıkaranlar, çıkarları birbirine zıt olan ve her biri diğerinin alanını kapmak isteyen tekellerdir. Diyalektik olarak tekel kapitalizmin emperyalizm çağındaki sömürü aracıdır ve işçi sınıfı ve ezilen halkların uzlaşmaz karşıtıdır. Bu iki uzlaşmaz kutup var oldukça savaşlar ve sömürüde dünyadan eksik olmayacaktır. Tekeller işçi sınıfı ve ezilen halklarla uzlaşmaz zıtlar oluştururken kendi alanında başka tekellerle de uzlaşmaz zıtları oluştururlar. Birbirlerinin egemenlik alanlarına müdahale onların doğasında vardır. Bu yüzden kendi egemenlik alanları için savaşı göze alırlar.
Şunu vurgulamakta yarar var, maden çıkarmak için ormanları yok eden, denizlere ve ırmaklara sanayi atıklarını atarak suları, baca gazlarını temizlemeden havaya atan kapitalistlerle köylüler arasında uzlaşmaz çelişkiler vardır.
Bütün bunlardan sonra şunun altını çizmekte yarar var; dünyada zıt kutupların biri olan tekeller yani emperyalist kapitalist sistem ortadan kalkmadıkça savaşlar ve sömürü ortadan kalkmaz.