Halit KATKAT


Çemberin Dışına Çıkamama Hali

Halit KATKAT


Her canlı yaşadığı çevrenin ürünüdür. Bulunduğu çevreye göre davranır bilincide ona göre oluşur. Örneğin balıklar suyun dışında bir yaşam düşünemediği gibi kuşlarda atmosferin dışında uçmayı akıl edemezler. Ancak insan nesli edindiği deneyim ve öğrendiği bilim sayesinde bulunduğu çevrenin dışını da merak edip öğrenmeye başlamıştır.

İnsan, bilimsel anlamda dünyayı, kendisini ve dünya dışı çevreyi merak ederek bilgisini geliştirmiş; yeni uzay teknolojileri ve modern üretim sistemleri geliştirmiştir. Ama sosyal ve siyasi yapıya bakıyoruz büyük Fransız Devriminden beri iki yüz yıldır sömürüye dayalı ekonomik, siyasi ve sosyal yapı değişmeden kalabilmektedir. Elbette bu yapıyı Paris Komünü, Sovyet Devrimi vb değiştirme isteği ve girişimleri oldu. Ama bu devrim deneyimleri tüm dünya ölçeğinde emperyalist sistemi değiştiremedi. Elbette bu sömürüye dayalı kapitalist sistem ne adildir, ne demokratiktir ne de halk iradesine dayanmaktadır. Tamamen çağ dışı ve halkın kandırılmasına ve baskı altında tutulmasına dayanmaktadır.

Ancak ne hazindir ki bu sisteme muhalefet edenler, sistemi değiştirmek isteyenler de bu sistemin çizdiği çemberin dışına çıkamamaktadırlar. Burjuva sınıfın egemenliğini korumaya dayanan seçim sistemi ile iktidarı değiştirmeye çalışmaktadırlar. Bir tiyatro oyunu vardı 'Dön baba dönelim' adında. Oyunda bir grup insan diğer bir grup insanı sırtına almış sahnede dönüyor. Üsttekileri sırtında taşımaktan yorulan alttakiler sonunda isyan ediyor 'yeter artık bu sistemi değiştirelim' diyor. Üsttekilerde 'hayır değiştirmeyelim bu sistem iyi' diyorlar. Üsttekiler kendi gönlüyle rahatlarını bozmak istemiyorlar.

Bu gün erken seçim tartışmaları var. Büyük ihtimalle İktidar patisi ve küçük ortağı iktidarlarını sürdürmek için yeni yasa tekliflerini meclise getirecekler. Seçim sistemi genel temsiliyete dayalı, yani ülkedeki herkesi sınıf ve meslek farkı gözetmeden temsil eden vekilleri seçme sistemine dayalı bir sistem ve bu vekillerin oluşturduğu bir meclis iken; bu sistem zaten başlı başına yeteri kadar tartışmalı ve adaletsizken buna bir de seçim barajını ekleyin, üstüne bütün iradenin bir kişiye verildiği başkanlık sistemini koyun; işte size yeni garabet bir demokratik sistem. Bütün bunlara adalet sisteminin iktidara bağlanmasını da ekleyin. İşte bu ahval ve şerait içerisinde muhalefet sahada iktidarın ortaya attığı topu çevirerek sistemin devam etmesine katkıda bulunuyor. Seçtikleri belediye başkanları iktidar tarafından işlevsiz hale getiriliyor, olmadı görevlerinden alınıp yerlerine kayyum atanıyor; muhalefet hala aynı seçim sisteminde ısrar ediyor. İktidarın her sözüne laf yetiştirmeye çalışıyor.

Çağımıza ve demokrasiye uygun sistem halk iradesini hesaba katan bir sistem olmalıdır. Bu da beş yılda bir sandığa atılan oyla halkın iradesine sahip olmak değildir. Bu gün en demokratik olanı mesleki ve üretim yerlerine göre temsiliyettir. Yani işçilerin, köylülerin, kamu çalışanlarının sendikaları aracılığıyla; meslek odalarının,baroların, hakim ve savcıların, kendi temsilcileri ile mecliste temsil edilmesi için program hazırlanabilir. Bu gün kentlerin kent konseyleri ile yönetilmesi denenebilir. Bu şekilde hem daha katılımcı, daha demokratik olur, hem de kayyum atamanın önüne geçilebilir.