Halit KATKAT


CHP ve Büyükbabanın Hindileri

16 yıldır iktidarda olan AKP, seçimleri tek başına kazanamayacağını alayınca önce erken seçim kararı aldı sonrada seçim yasasını değiştirerek partilerin seçim ittifakı yapmasına olanak tanıyan düzenlemeyi getirdi.


 Bu düzenlemeye dayanarak MHP ile “Cumhur ittifakı” yapıldı. Bu gün seçimler, demokratik ve özgür bir seçim ortamında değil; OHAL koşullarında, AKP adayının Cumhurbaşkanı olduğu, bütün olağanüstü yetkilerin kendi elinde olduğu, diğer adaylar için olan seçim yasaklarının Cumhurbaşkanını bağlamadığı, YSK´nın bağımsız olmadığı koşullarda yapılıyor.

Cumhur ittifakının karşısına sadece milletvekili seçimlerini kapsayacak şekilde CHP, İyi Parti, SP ve DP ortaklığında “Millet İttifakı” kuruldu. HDP´yi dışarıda tutan bu ittifak, özellikle CHP açısından Erdoğan´ın çizdiği sınırların dışına çıkamayan bir siyaset yapmak anlamına geliyor. Her ne kadar içerisinde kısmen laik ve sosyal demokratları barındırsa da bu, ittifakın siyasi içeriğini değiştirmiyor. Erdoğan gitsin de yerine kim gelirse gelsin politikası doğru bir politika değildir. 24 Haziran´da veya sonrasında “Cumhur İttifakı”nın kaybetmesi ve diğer adaylardan birisinin kazanması memleketin düzlüğe çıktığı anlamına gelmez. Halkı düşmanlaştıran, laiklik ve demokrasi karşıtı bir hükümetin gitmesi az şey midir? Elbette bu az şey değildir; ama yeterli midir? Hayır. Bağımsız, demokratik bir yargı sistemi, basın ifade özgürlüğü, halk iradesinin ülke yönetimine egemen olması; bunun için seçim ve siyasi partiler yasalarının demokratikleştirilmesi, bütün bunların güvence altına alındığı demokratik bir anayasanın yapılması gibi talepleri içeren, işçi sınıfı ve emekçilerin egemenliğini esas alan bir politik sistem halkın özlemidir. Peki, bu ittifak bütün bunları hedefleyerek mi oluşturuldu? Hayır.
CHP başta olmak üzere bu ‘Millet İttifakı´nı oluşturan partiler, ‘Yenikapı ruhu´nun canlandırılmasına destek vererek tek adam rejiminin, yani 15 Temmuz darbesiyle mücadele adına kurulmak istenen dikta rejiminin inşasına katkı sunmadılar mı? “Anayasa´ya aykırı ama evet oyu vereceğiz” diyerek dokunulmazlıkların kaldırılmasından, siyasi hesaplarla yapıldığı artık belli olan Afrin operasyonuna kadar iktidara verdikleri her destek, bu tek adam rejiminin inşasına verilen desteğe dönüştü. Bu partilerin ülkenin böylesine kritik bir eşikten geçtiği bugün bile HDP ile demokrasi ekseninde buluşmaktan kaçınmaları, iktidara verilen yeni bir destek olarak görünüyor. CHP´nin bu tavrı bana Forrest Carter´ın “Küçük Ağacın Eğitimi” romanındaki hindileri hatırlattı. Orada Büyük Baba torunu ile sabah erkenden hindi avına gidiyorlar. Mısırları önceden kazdığı çukura kadar döküyorlar. Sonra hindileri almaya gittiklerinde bakıyorlar hindiler çukurun içinde. Küçük Ağaç Büyükbabaya soruyor: Büyükbaba hindiler bu çukurdan isteseler çıkabilirlerdi; neden çıkmamışlar? Büyükbaba “ onlar sadece yeme bakıp gelirler; etraflarına bakmazlarda ondan” diye yanıtlar. CHP´nin sadece iktidarın ortaya attığı topu çevirmesi, onun koyduğu kuralların ve saha sınırlarının dışına çıkmaması sonucu bir çukurun başına geldik.
Sandığın kurulamayacağı gibi bir ihtimal bile var; ortada… Çünkü bu hükümetin sandıktan istediği sonuçları çıkaramadığında halkın tercihlerini nasıl yok saydığını, iktidarı kaybetmemek için nasıl her yol ve yönteme başvuracağını 7 Haziran ve 16 Nisan´da gördük. Nitekim Erdoğan´ın, “7 Haziran´da bir yola yöneldiniz ama sonuçlarını hep birlikte yaşadık” şeklinde halka dönük tehdit kokan ifadesi de bunu gösteriyor. Erdoğan ve hükümeti, 7 Haziran´ın sonuçlarını kabullenemediğinde neler yaşanmıştı? Patlayan bombalar, katliamlar, çatışmalar, kentlerin yıkımı ve yüzlerce insanın yaşamını yitirmesi... 7 Haziran´dan sonra siyasi iktidar ülkeyi tam bir kargaşa, tam bir çatışma ortamına sürükledi ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirecek bir politika izledi. Dolayısıyla 24 Haziran´da istediği sonuçları alamazsa, 7 Haziran´dan çok daha yıkıcı sonuçlar yaşayabileceğimizin de mesajlarını veriyor.