Nurullah ER


ÇOCUĞA GELİNLİK, KADINA ZALİMLİK...

Çocuğa gelinlik diken, kadına zalimlik yapan bir zihniyet oluşturulmaya çalışılıyor toplumda.



Çocuğa gelinlik diken, kadına zalimlik yapan bir zihniyet oluşturulmaya çalışılıyor toplumda.
Verilen eğitimle, yapılan toplantılar ve konferanslarla adeta davetiye çıkarılıyor. Hem de en yetkili kişilerce.
Haber bültenlerinde dinlediğimiz, gazete haberlerinde okuduğumuz çocuk yaşta evliliklerin, kadınlara şiddet ve tecavüzlerin hangi birini sayalım.
Ya üstü örtülenler, hasır altı edilenler, duyulmayanlar belki bir o kadar...
Geçen Antakya´da yayınlanan bir gazetede okudum, ulusal basında da yer aldı. Bizim Hatay Müftümüz de katılmış o kervana.
Antakya´da bir Kız İmam Hatip Lisesi´nde verdiği konferansta: “Çocuklarınızı ergenlik çağında evlendirin” diyor.
Bluğ çağının, İslam dinine göre kızlarda 9- 15, erkelerde 12- 15 olduğunu açıklıyor.
İmam-ı Azam Efendiye görede bluğ  çağının, 17- 18 yaşını işaret ettiğini söylüyor.
Ayrıca ailede babalara düşen görevin çocuklarına güzel isim koymaları, iyi eğitim vermeleri, ahlaklı yetiştirmek gibi görevleri olduğunu açıklıyor.
Mutlaka konferansta daha çok şeyler konuşmuştur, gerekli şeylerden de bahsetmiştir, yazıya koyduğum sözler konuşmanın içinden cımbızlanarak çıkarılan sözler değildir. Hemen hemen konunun özünü teşkil ettiğindendir.
Bir insanın yaşamı, bilimin ve inançların ortaya koyduğu düşüncelerle şekillenir. Bunlardan birini yok sayarsanız o yaşam şekli sağlıklı ve mutlu olamaz.
İnançsal oluşumlar, ekonomik sistemler, sosyal yapılar, psikolojik davranışlar, kültürel faktörler insan yaşamını belirleyen en büyük etkenlerdir. Bunlardan ibadet şekilleri dışında kalanların hemen hemen tümü değişkenliğe tabidir.
İslamın ortaya çıkmasıyla uygulanan ibadet şekillerini bugün de yaparız. Ama o günkü yaşanan sosyal yaşantıları, ekonomik uygulamaları bugün yerine getiremeyiz.
Hiç bir Müslüman günümüzde namaz  kılmaya, oruç tutmaya, hacca gitmeye... yani İslam´ın şartlarını yerine getirmeye karşı çıkmaz veya değiştirilmesini istemez. Ama çocuk yaşta bir kızının evlendirilmesine de “evet” demez.
Yaşamımızı etkileyen en büyük etken, değişime ve gelişime yol açan güç, bilim ve teknolojide yaşanan gelişmedir. Bilimi ve teknolojiyi yaşamdan çıkarıp, yaşamı yalnızca inançsal kavramlarla oluşturmaya kalkarsanız bireyi hiçe sayar, toplumsal yapıyı da tahrip edersiniz.
Günümüzde tıp bilimi 18 yaşını çocuk kabul ediyor. Bunu kabul ederken afaki düşüncelerle değil de, bireydeki biyolojik, psikolojik, sosyolojik değişimleri ve gelişimleri inceleyerek bilimin ışığında ortaya koyuyorlar.
Çocuk; çocuk yaşta oynar, eğlenir, güler, hoşça vakit geçirir. Evlilikse ciddi bir kurumdur.  Bireysel sorumluluğu, toplumsal uyumluluğu olan bir yapıdır. Çocuk yaşta evliliği, çocuğun başına çorap örer gibi örerseniz vay gele o evliliğin başına, o toplumun geleceğine!
Günümüz bireyleri kız olsun, erkek olsun okuyarak, öğrenerek, bir meslek edinerek veya bir üniversite bitirerek, iş güç sahibi olarak evlenmek istiyorlar. Bu da en azından yirmi beş, otuz yaşlarıdır. Çünkü değişen dünya koşulları toplumu buna zorunlu kılıyor.
On-on iki yaşında evlenen çocuklarına anne baba kaç gün bakabilir? Baksalar bile nasıl bir kişilik oluşur, ne kadar mutlu olunup, özgür yaşanır?
Müftümüzü tanımıyorum ama üniversite bitirmiş, ilim irfan sahibi olmuş birisidir mutlak. Evli ve çocukları da vardır muhakkak. Müftümüz konferans sırasında söylediklerini çocuklarına uygulayabilir mi acaba?
Uygulamaya kalksa çocukları ne derler?
Din alimlerine düşen, görev siyaset rüzgarının esintisine kapılarak, onun etrafında pervane olmak değildir. İlimle amel ederek, “Kendi için istemediğini, başkaları için de uygun görmemek” hadisini bilmek olmalıdır.