Ama bu durum birçok soruyu da beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanlığını Tayyip Erdoğan, yüzde 52.4 oyla alırken; partisinin oyu yüzde 42.5´te kaldı. 1 Kasım seçimlerinde yüzde 49.5 oy alan AKP yüzde 7 oy kaybetti. Bu oylar nereye gitti?
Parti MHP´nin bölünmesiyle ortaya çıkarken İyi Parti yüzde 10, MHP yüzde 11 oy aldı. MHP hiçbir zaman yüzde 17´den fazla oy almamışken MHP´nin bölünmesiyle ortaya çıkan iki partinin oy toplamı yüzde 21 oldu. Hemen hemen hiç seçim çalışması yürütmeyen, hatta önceki seçimlerde dediğini bırakmadığı rakibi ile ittifak oluşturan MHP, nasıl bu kadar oy alabildi?
7 Haziran´da yüzde 25, 1 Kasım´da yüzde 25.3 oy alan CHP, bu gün neden yüzde 22.7´ye kadar düştü?
7 Haziran´da yüzde 13.1 oy alan HDP, 1Kasım´da yüzde10.8´e düşürdükten sonra, şimdi yüzde 11.6 oya çıkarmış olması bir başarı mıdır? HDP üzerinde oynanan oyunları ve baskıları, Genel Başkan ve milletvekilleri dahil kadrolarının hapiste olmasını göz önüne alarak. Hele AKP´nin önceki seçimlerde hep mağduriyetten kazandığını da unutmayarak bu soruya nasıl yanıt vermeli?
Gelelim seçimin en iddialı partilerinden biri, hatta İzmir, Ankara, Diyarbakır ve İstanbul´da meydanları dolduran milyonları göz önüne alındığında en iddialısı olan CHP´ye… Akla gelen birinci soru, meydanları dolduran bu milyonlar neden sandığa yansımadı? Denilebilir ki Cumhurbaşkanı adayı Muharrem ince bu seçim döneminde en hararetli, en birleştirici konuşmaları yapan ve alanlara milyonlarca kitle toplayan bir liderdi. İstanbul Maltepe mitinginde polis kayıtlarına göre 6 milyon 700 bin kişi olduğu yazılıp söylendi. Muharrem İnce´nin bu performansına rağmen neden oyu yüzde 30.8´de kaldı.
Meydanları dolduran kitleler muhtemelen İnce´yi dinledikten sonra programını yeterli bulmamış olabilir mi? Muhalefet propaganda süresince israfa dikkat çekti, sarayları kimlere vereceği, asgari ücret vb konusunda vaatlerde bulundu, ama mevcut iktidarın programına karşı güçlü bir alternatif ortaya koyamadı.
Hepsinden önemlisi yeni seçilen Cumhurbaşkanlığı sisteminde hep dile getirildiği gibi seçilen kim olursa olsun bir tek adam iktidarı olacaktır. Bu nedenle oy veren seçmenlerin sistemi getirenin ‘önce kendisi uygulasın görelim´ anlayışından kaynaklı oy vermesi de olabilir.
Parlamentoya giren milletvekili sayıları, bütün yetkilerin bir kişinin elinde toplandığı bir sistemde parlamentonun nasıl çalışacağı vb bir sürü soru sorulabilir. Ama bunlar parlamento açıldıktan sonra nasıl olsa gündeme gelecektir.
Bir de çok önemli bir nokta Muharrem İnce´nin çok iddialı bir şekilde ‘sandıkları biz koruyacağız, kimse merak etmesin. YSK önünde elli bin avukatla bekleyeceğiz´ diye güvence verip; sonra da otomobillerde bulunan çuval dolusu oylara, sandıklarda seçmenlere yapılan baskı iddialarına rağmen daha YSK sonuçları ilan etmeden pes edip gece yarısı Tayyip Erdoğan´ın zaferini kabul etmesi nasıl değerlendirilecektir?
Bütün bu sorular ve eleştiriler normal işleyen burjuva seçim sistemine göredir. Esasında demokratik, eşit ve adil olmayan; baskı ve iktidarın tek yanlı olarak iktidar olanaklarını kullandığı, sandık güvenliğinin olmadığı, seçim ve oy sayım sistemine güvenin olmadığı ve 12 Eylül rejiminden kalma antidemokratik yüzde 10 barajının bulunduğu, bu günkü koşullarda bu seçim ne kadar geçerli olacaktır?
Ama ne yaparsınız ki seçime giren bütün partiler bu koşulları kabul etmiş sayılır. Eksik ve yanlış ölçü aleti ile yarışmaya çıktıysanız, sonucun yanlış olduğuna da itiraz edemezsiniz.