14 Mayıs 1950 yılında CHP 27 yıllık iktidarını DP´ye devreder ve DP Genel başkanı Celal Bayar Cumhurbaşkanı olurken Başbakanlığa Adnan Menderesin atamasını yapar ve aynı zamanda Menderes DP genel başkanı olur.
Peki neden Adnan Menderes, oysa DP´nİn kültür olarak en gelişmiş adamı Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu idi. Aslında Karaosmanoğlu´nun Başbakan olması bekleniyordu ama yeni Cumhurbaşkanı Celal Bayar yönetebileceği bir kişi istiyordu.
Netice DP yönetimi içerisinde dar bir kadro ile oylama yapılır Menderes ve Karaosmanoğlu arasında bir tercih yapılacaktır, beş kişinin katıldığı oylamada Bayar oyunu Menderes´ten yana kullanır ve bir oy farkla Menderes seçilir.
Karaosmanoğlu ve Menderes Ege bölgesinin büyük toprak sahibi ailelerinden gelmektedir fakat Karaosmanoğlu´nun burjuva kültürü vardır, Menderes ise daha çok feodal bir yapıya sahiptir, iyi bir hatiptir fakat liberal bile değildir.
Cumhurbaşkanı İnönü seçimi kazanan Bayar´ı DP genel merkezinde tebrik ederken Bayar inönü´ye sorar Paşam Neden Nato´ya girmediniz? İsmet Paşa ;Celal Bey, uzun yıllar CHP´de beraber çalıştık.Başbakanlık dönemimde İktisat bakanlığı yaptın, İş Bankasını beraber kurduk. Atatürk´le beraber Batı dünyası ile bir arada yaşamayı hedefledik.
Geçmişte savaştığımız Yunanistan´la dostluk kurduk. Yurtta sulh, cihanda sulh sözünü yeni cumhuriyetin temel felsefesi ilan ettik. Sonra ben Başbakan olarak Rusya´ya gittim. Sovyetlerle beş yıllık kalkınma ve sanayileşme planları yaptık.
1945 yılında ABD´nin atom bombasını Japonya üzerinde kullanmasıyla Dünya Miletleri arasında yeni dengeler ortaya çıktı. Bizim savaşta tarafsız kalmamızın ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı. Büyük bir felaketten kurtulduk.
Bugün güçlü görünen ABD ve Sovyetlerle dostluk ilişkilerimizi sürdürürken çok dikkatli olmak zorundayız. Ayrıca Sovyetler şu anda Avrupa´da genişledi. Bunun ne getireceğini görmeden Nato´ya üye olamazdık.
Dış politikada uzman olan İnönü, 1.Dünya Savaşında Almanya´ya bağımlı dış politikanın Osmanlı İmparatorluğunu yok olmaya sürüklediğini görmüştü. Şöyle ki, kaybedilmiş bir savaşa Enver Paşa´nın isteği ile girmek memleketin sonu oldu.
Cumhuriyetin yeni kadroları savaşın dumanları arasından bir kuşağı Kurtuluş Savaşında, toprağa vererek geldiler.
Tecrübeli kadrolar başta Milli Şef İnönü olmak üzere bu acılı dönemleri yaşadığı için 1939 yılında başlayan 2.Dünya savaşına diplomatik bir mucize ile girmemeyi başardılar. Fakat Bayar ve Menderes 1950 seçimlerinde iktidar olduklarında bu tecrübeden yoksunlardı.
Celal Bayar Başbakan olduğu Atatürk döneminde sadece bir memurdu. Atatürk´ün yada İsmet Paşa´nın arkadaşı değildi. Cumhurbaşkanı İnönü´nün Bayar´a güvenip ona parti kurdurması cumhuriyete ve laikliğe bağlı olduğu zannedilmesindendi ancak süreç içinde tam tersi oldu.
Edebiyatçı ve Türk dili uzmanı Nurullah Ataç Çankaya Kütüphanesinde görevli iken İsmet Paşayı uyarır; Paşam ben Bayar´a hiç güvenmiyorum.
1945 yılında çok partili yaşama geçişte edebiyatçı ve politik olan CHP Genel Sekreteri Mahmut Şevket Esendal´da Milli Şef İnönü´ye benzer bir uyarıda bulunur; Paşam çok partili yaşama geçişi Bayar´la yapmak yanlış olur. Geçmişte Bayar´la İttihat ve Terakki Cemiyetinde beraber çalıştık. Bayar partinin İzmir il başkanı idi.
Yaptığımız toplantılarda aldığımız kararları Sadrazam Damat Ferit ve Hürriyet ve İtilaf partisi haber alıyordu. Süreç içinde Bayar´ın bilgi verdiğini tespit ettik.
Peki İsmet Paşa neden Bayar´a güvendi. Atatürk Bayar´ı Başbakan yaptı. En önemlisi cumhuriyete ve laikliğe sadık olacağına Atatürk´ü inandırmıştı. Bayar iki önderin hep yanındaydı.
Daha önemlisi Atatürk´ün ölümünden sonra Başbakanlığı devam eden Bayar kendisini ziyaret eden heyetin sözcüsü toprak ağası ve Eskişehir milletvekili Emin Sazak´ın Cumhurbaşkanımız siz olun teklifine karşılık; Arkadaşlar bizim Cumhurbaşkanı adayımız İsmet İnönü´dür der.
1950 seçimleri sonrası yeni iktidar DP´nin seçim vaadinde yer alan genel af gündeme gelir. Hapishaneler boşalırken yalnız Nazım Hikmet içerde kalır. Basın ve aydınların konuyu gündeme taşıması üzerine Nazım tahliye edilir.
Cumhurbaşkanı Bayar Adalet Bakanı Halil Özyürek´i köşke çağırır; Sayın bakan Nazımı neden af yasasından faydalandırdınız, yaptığınız yanlışı düzeltin der. Adalet Bakanı Özyürek; Sayın Cumhurbaşkanım, tüm aydınlar bizi eleştirdi. Dünya kamuoyunu dikkate almak zorundayız demesine rağmen Bayar´ın ısrarı üzerine istifa eder.
Bir gün gündeme bir haber düşer; Türkiye Kore´ye 4500 asker gönderecek. Halk şaşkın, Kore neresi bilen yok. 1954 yılında Bayar ABD´yi ziyaret eder ve kongreye seslenir; Kore savaşına en büyük askeri desteği biz verdik der.
ABD dönüşü Yeşilköy hava alnında Amerika fatihi olarak binlerce kişi tarafından karşılanır. Halkı üstü açık bir araba ile selamlar. Sonuçta çok partili yaşama geçişte Bayar´ın yanlış tercih olduğu yaşayarak anlaşılır.
CHP Genel Sekreteri Mahmut Şevket Esendal ve Nurullah Ataç´ın Bayar konusunda uyarılarını İsmet Paşa dinlemez. Atatürk´te onu Başbakan yapmıştı. Yani Bayar´ın Cumhuriyet devrimlerinin devamı ve demokrasi için gerekli olduğu düşünülmüştü.
Bugünden geriye baktığımız zaman büyük deha İsmet Paşa Bayar´a çok güvenmişti, tıpkı tarihte Roma İmparatorluğunun en aydını Brütüs´ün Marc Antonyus´a güvendiği gibi, Sezar´ın ölümü sonrası yakınları Marc Antonyusa konuşma hakkı verme dediler ve o dinlemedi.