Halit KATKAT


Demokrasi gözden mi düşüyor?

Halit KATKAT



Geçen hafta Şarkul Avsat Gazetesi, Türkçe yayınında Osman Mirgani´nin 'Demokrasi umudu hayal kırıklığına mı dönüşüyor' diye bir yazısı vardı. Yazıda Mirgani ABD´de demokrasi kurumlarının içine düştüğü durumdan analistlerin endişe duyduğunu ve 'politikacılara ve demokrasi kurumlarına artan güven kaybından' bahsediyor. Yazar bu durumun sadece ABD´ye has bir durum olmadığını ileri sürerek bunu sayısal olarak şöyle ifade ediyor: '1995 yılında gelişmiş ülkelerde demokrasinin performansından duyulan hoşnutsuzluğun ve hoşnutsuz olanların oranı yüzde 39 iken bu oran 2020´de %57´yi aşkın bir orana yükseldi.'
Cambridge araştırmasının sonuçları olarak belirttiği araştırmaya göre diğer ülkelerde bu oran İngiltere´de yüzde 55, Fransa´da yüzde 51, Japonya´da yüzde 56, Arjantin´de yüzde 63, demokrasinin çıkış yeri olan Yunanistan´da yüzde 84, İspanya´da yüzde 81, Meksika´da yüzde 85, Brezilya´da yüzde 83. Düşük olan ülkeler ise İsveç yüzde 30, Hollanda yüzde 34, Endonezya ve Hindistan yüzde 33.
Yazarın burada, 'İnsanlar arasında politikacılar ve demokratik kurumların performansına yönelik hoşnutsuzluk artıyor. Genç nesiller kendilerini dışlanmış hissediyor ve ekonomik sorunlar ışığında hayallerinin buharlaştığını düşünüyor.'
Burada yüzde olarak belirtilmeyen ülkelerde durum da bundan farklı değil. Ülkemizde partilerin aldıkları oy oranlarına baktığımızda kaç seçimdir yüzde olarak oy oranları değişmemiştir. En çok oy alan iktidar partisinin oy oranı yüzde 35´lere düşmüş ama diğer partilerde kitlelerin gözünde umut olup bir sıçrama yapamamıştır. Bunların dışında Amerika Kıtasında, Avrupa ve Ortadoğu´da halkların kendi yöneticilerinden memnun olmayarak sokak gösterilerine baş vurduklarını görüyoruz.
Buradan anlaşılan şu ki, kapitalist demokrasinin bizzat savunucuları bile tek yanlı bu kapitalist demokrasinin kitlelerin gözünde itibarını yitirdiğini itiraf etmek zorunda kalmışlardır. Bu kapitalist demokrasi artık ne gençlere ne de işçilere umut vermektedir. Ekonomik eşitsizlik ve yaratılan işsizlik yanında politik alanda da gençlere ve işçilere temsil alanı bırakmamaktadır. Milyonlarca işçinin sendikaları görünüşte vardır; ama bu sendikalar kendi içinde demokrasiyi barındırmadığı gibi, yönetimde söz ve karar hakkına da sahip değillerdir. Yine işçiler, emekçiler ve gençlik kendi haklarında söz söyleme, kararlara katılma ve meclislerde kendilerini temsil hakkına sahip değillerdir. Gençler için sosyal medyanın rolü giderek artsa da yönetimler nezdinde gençlerin taleplerini bu yolla gerçekleştirmekten henüz çok uzaktır.
Marx´a göre 'kapitalist egemenliğin gizlenmesini sağlayan en etkili araç genel oy sistemidir. Böylece devlet gücü en etkili düzeye yükselirken kurum olarak da yönetilenlerin karşısına, onlara hükmeden, denetleyemedikleri ve etkileyemedikleri bir yabancı güç olarak çıkar.'
Yani işçi ve emekçi kitleleri kendilerinin temsil olanağı bulamadığı meclislere oy vererek seçtikleri temsilcileri kendi temsilcileri sanarlar. Umutlarını bu seçilen temsilcilere bağlayan işçi ve emekçiler beklentilerinin karşılanmadığını gördükçe sisteme olan güvenleri azalır.