Akın BODUR


Demokrasi mücadelesi anlayışı

Akın BODUR


31 Mart yerel seçimleri tamamlandı. Seçime ilişkin bazı tartışmalar sürse de genel olarak seçim geride kaldı, artık seçilenlerin hizmet etme süreci başladı. Yerel seçimlerde oyunu kullanan vali, seçimlerin bir anlamda demokrasinin gücünü oluşturduğunu anımsatıp, seçimin ülkedeki demokrasi anlayışını daha da güçlendireceğini ifade etti. Türk Dil Kurumu sözlüğü de ´demokrasi´ kelimesinin anlamını 'Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık' olarak açıklıyor. 

Aday olduğu bölgelerde seçimi kazananların yanlarında fotoğraf çektirmek için sıraya girenler, belki de bir anlamda seçilemeyen adayların adını bile anmak istemiyor, onlarla birlikte görüntü vermeye de çekiniyor. Diyelim ki birçok kişi güçlüden, kazanandan yana olmak, oy vermese bile öyle görünmek istiyor. Yani kendisini değil ama milletin bir kısmını aldatmaya çalışıyor.
Neden peki?
Empati yapıldığında, ekonominin sıkıntılı olduğu, işsizliğin arttığı bir süreçte belki bazı yurttaşların geçim, geleceğe ilişkin kaygılarını anlamak normal görülebilinir ama bunu siyasilerin yapması normal olabilir mi?
Seçimin üzerinden 10 gün geçti. Birçok kentte belediye başkanları koltuğuna oturdu, meclisler ilk toplantısını yaptı ama ülke İstanbul seçimlerine kilitlendi. Geçerli ve geçersiz oylara yapılan itirazlar, seçime yönelik iptal istemleri, hukuksal hakkını kullanan ve zaman zaman teamüller ve hukukun dışında gelişen kararlar da sanırım tartışmanın boyutunu yükseltti.
Elbette ki İstanbul seçimleri çok önemli, nüfusun neredeyse yüzde 20´sinin yaşadığı yer. Sadece ülkemizin değil, dünyanın en büyük kentlerinden biri. Siyasi partilerin, seçilmişlerin İstanbul seçimlerine ilgi göstermesi, kültürün başkentindeki demokrasi mücadelesinde taraf olarak destek vermesi de doğal. Olması gereken şey aynı zamanda. Bir anlamda siyasetçinin yapması gereken hukuki mücadelenin bir parçası da. İstanbul´da büyükşehir belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu, CHP´nin il başkanı Canan Kaftancıoğlu ve İstanbul milletvekillerinin seçim ve seçim mücadelesine ilişkin açıklamalarını sık sık duyduk. Neredeyse her fırsatta yaşanan gelişmeleri medya aracılığıyla kamuoyuyla paylaştılar.
O zaman sormak gerekiyor, her yerde aynı seçim mücadelesi verildi mi?
Mesela, Hatay´da bu nasıl oldu? Hatay´dan seçilmiş bazı milletvekillerinin sosyal paylaşım sitesine aktardığı fotoğraf ve ifadelere bakıldığında, İstanbul´da verdikleri ya da öyle göstermeye çalıştıkları mücadeleyi, seçim bölgelerinde gösterdiler mi? Sanki bu görülüyor gibi...
Dörtyol´da 840 oy farkıyla sonuçlanan seçim sonuçlarına itiraz edildi, konu YSK´ya kadar yansıdığı biliniyor. Milletvekilleri bu mücadelenin neresinde yer aldı? İtiraza bir anlamda duyarsız kalanlar, Dörtyol´da iptal oyların sayısını biliyor olabilir mi?
İskenderun´da kullanılan birçok birleşik oy pusulasında YSK´nin filigranının olmadığı yönündeki iddiaya ilişkin seçim kuruluna yapılan itirazda da milletvekilleri, CHP´nin il ve ilçe yöneticileri, hatta seçilen başkanlar veya adayın yaklaşımının nasıl olduğunu bilen var mı? İlçeye yapılan itiraz, neden devam ettirilmedi? İtirazın gerekçesini oluşturan, YSK´nın 138 sayılı genlgesinin 42. maddesinin geçerli olmadığını mı düşünüyorlar? 42 maddede anlatılan ve geçerli olmayacağı belirtilen oylara ilişkin ´b´ bendinde'Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı olmayan' ifadesinin farkındalar mı?
Maçta gol atan ve bu sevinci takım arkadaşlarıyla kutlaması yerine tribüne yönelen futbolcunun yaklaşımında olduğu gibi kazanan belediye başkanının yanında durmak, onunla birlikte fotoğraflara poz vermek kolay olanı. Ama bu demokrasinin mücadelesinin bir parçası olabilir mi? Özellikle de yerel demokrasinin? Seçim bölgesindeki mücadeleye duyarsız kalanlar, tribünlere oynamak, vitrinde görünmek istiyor olabilir mi? İstanbul´da bu mücadeleyi veren 100´ün üzerinde milletvekili, partilerin genel merkez yöneticileri var. Peki Dörtyol´da, İskenderun´da kim var?
Ve tribünlere golü atan yönelir diye biliniyor. Golü kimi attı?
Siz ne dersiniz?