Nurullah ER


DEPREMİN ALTINCI AYI

Nurullah ER


Bölgemizde yaşanan deprem felaketi altıncı ayına girdi.

Kış mevsiminin en soğuk ve yağmurlu günleriydi.

Yaz sıcağının en etkili olduğu, yakıcı, kavurucu günlerinden geçiyoruz.

Depremin yaşandığı günlerin soğuğunu, acısını yaşayanlar, şimdi de kavurucu sıcağını soluyorlar, depremin sorunlarıyla boğuşuyorlar.

Yaşanan sıcaklık her ne kadar eski tabirle Eyyam-ı Buhur, yani yazın en sıcak günleri olarak adlandırılsa da bilim adamları, Birleşmiş Milletler yetkilileri ‘Küresel ısınmadan’ dem vuruyorlar. Ne var ki vebali kimin boynuna söylemiyorlar, önlem için acilen yapılması gerekenler konusunda çözüm üretmiyorlar.

Depremin acı, mevsimin boğucu, ekonominin yakıcı sıcağı ile yanıp tutuşuyor vatandaş.

Derdine çare olanalar, yarasına merhem sürenler, sorunların çözüm için bir şeyler yapıyor görülse de elle tutulur somut bir   şey görülmüyor. Yapılan zamlarla yaşanan pahalılık her şeyin tuzu biberi oluyor, maaş artIşları cebe girmeden eriyor.
Depremde hayatını kaybedenler ebedi uykularında yatarlarken, geride kalanlar yaşama tutunmak için çare arayışında olsalar da, karşılarında kocaman bir dağ; ne çıkışı belli, ne inişi. Çadırlarda, konteynerlerde hayat çekilmez oluyor.  Sarı, kavurucu sıcağın hangi olumsuzluğunu yazsak bir yanı eksik kalıyor. Toz, toprak, pis atık sular, çöp, susuzluk, elektrik sorunu, banyosuzluk... Beslenmeye ve barınmaya dair ne varsa sorun...

Sorununa çözüm bulamayan vatandaş depremin acısını yıkık evi, boş sokaklar, caddeler, kafeler, iş yerleriyle paylaşıyorlar. Derdini onlara dökercesine bakışıyor, birbirlerine bakıp bakıp ağlaşıyor. Oralar da kendinden dertli. Sahil boydan boya su. Deniz sahiplenmişcesine gitmiyor. Yürüyüş yolları sessiz, gazinolar ıssız, anıt alanı kimsesiz. Ağaçların gölgesinde oturulmuyor, geceleri yıldızlar sayılmıyor, melteminde serinlenilmiyor. Aşklar yaşanmıyor, çocuklar oynaşmıyor, emekliler dertleşmiyor. Deniz kokan İskenderun şimdi toz toprak kokuyor, sahil şeridi ki böyle giderse sahil yok olacak, İskenderun eski İskenderun olmayacak artık.

Gördüğün, duyduğun, dokunduğun her şey acı.

Bu haliyle İskenderun’a herkes  yabancı.