Fevzi MAMİOĞLU


“DİKKAT EDİN DÜŞMEYİN”

Diyor Prof. Dr. Osman Müftüoğlu. Sn. doktor bu önerilerini, sanırım alt yapısı sağlıklı kentlerde oturanlar için sıralamış.


Diyor Prof. Dr. Osman Müftüoğlu. Sn. doktor bu önerilerini, sanırım alt yapısı sağlıklı kentlerde oturanlar için sıralamış. Devamla, “Yaşlılık mottomuz, ‘Durma oturma, üşütme ve düşme´den” ibaret olmalı diyor… Uzmanlar düşmenin, yatağa bağımlılığa ve hatta ölüme sebebiyet verdiğini söylüyor.

Bunlar, herkesin bildiği genel geçer konular. Ama şu gerçeği unutmamak lazım. Özelde İskenderun´u ele alırsak, yolda düşmeden yürümenin MÜMKÜN OLMADIĞINI GÖRÜRÜRÜZ.
Ve bir önemli tespit. Artık cadde ve sokaklarda atmışını aşkın yaşlıyı pek göremiyorum. Laf aramızda, 67. baharındaki ben de, mecbur olmazsam, size yemin, sabah yürüyüşleri dışında dışarı çıkmayacağım… İyi güzel de neden bu düşüncelerdesin bay Fevzi diyebilirsiniz. Buyurun cevabıma.
Sahilden başlayalım mı? Doğan gazinosunun önündeki kaldırımın köşesi mesela. Karolar yerinden oynamış. Sabah yürüyüşünde mutlaka takılırsınız. Yetmez, yağmurlu günlerde oynayan karonun altına giren su, “Şrııık” diye paçanızı ıslatacak. Balıkçı barınağıyla eski balıkhane arasındaki kaldırımda da yürümek, düşmeye ve yatağa bağımlı hale gelmeye aday olmak demektir! Şimdi bu yazdıklarımdan alınan olacaktır. Umurumda değil. Gidin görün!
Gelelim sokak aralarına. Kaldırımlar dar. E bir de trafolar konmuş küçük küçük. Dahası, trafo yerleştirilirken kazı yapılmış. Etrafı öylece düşmeye uygun çukur ve tümseklerle bırakılmış. Vatandaş ve çocuklar cambazlık mı yapsınlar yani. Evet, resmen akrobat oluyoruz.
Belediye Başkanımız sevgili Seyfi Bey, “Her mahalleye eşit hizmet veriyoruz” diyor. Bakın sevgili Başkanım, 143. sokağın Piri Reis´te kalan bölümü çok yıpranmış. Değil araba, motor bile geçse toz kalkıyor! Bunun önüne geçilmeli.
Motor dedim de aklıma geldi. Siz, hangi ülkede kaldırımda motor trafiğinin cereyan ettiğini görürsünüz? Allah için söyler misiniz? Buna bisiklet de dâhil. Adamları durduruyorum. Arapça mı Türkçe mi konuşsam diyorum. —Ena Arabe diyor. —Lbisiklet vıl motor binsako bldderb. Diyorum. Into leş messuko bıl kaldırım? (Bisiklet ve motor yolda sürülür. Siz niye kaldırımda sürüyorsunuz ki?) Aldığım cevap ibretlik. —Valla ya ğammo, hone emen. (Kaldırım daha emniyetli.)
Adamlar rahat canım. Bu vesileyle, kendilerini Arap sanan ve kimliğinde Türk yazanlara bir çift sözüm var. Başta ben olmak üzere, Arapçayı aileden öğrenenler, ne yazık ki günlük yaşantımızda bile Arapçayı tarzanca konuşmaktayız. Örnek olarak, cümle içinde kaldırımın Arapçasını yazamadım. Çünkü bilmiyorum. Hem Arapça grameri bilmeyeceğim. Hem de Arapça kelime haznem kıt olacak. U hem de! —Ben arabım diyeceğim. De git Alla ihallik sen de ha!!!!
Kaldırım ve yollarımızın hal-i pür melalini yazdık. Şimdi gelelim temizliğe. Önce bir konuda anlaşalım. Suriyeli dostlarımızın gelişiyle kent nüfusunun arttığı bir gerçek. Belki belki 200 bin göçmen var kentimizde. “Ehlen ve sehlen dostlar.” Ramazanda iskelede iftarlarını açanlara, dâhili hoparlörden “ Yemek sonrası tabakları ve tepsileri çöp tankına atalım. Bağd ıl ekil lshun ğazbele” )Boş tabaklar çöpe atılsın.) anonsu yapılırdı. Belediyeden bir ricam olacak. Her çöp tankının arkasına, görülecek bir şekilde, “Temizlik imandan gelir. Lütfen çöp poşetlerini açığa kaldırıma ATMAYINIZ! ÇEVREYİ PİSLETMEYE HAKKIMIZ YOK” DİYE BİR UYARI LEVHASI ASABİLİR MESELA!
Bir uyarım da kaldırım çalışmalarını yapanlara olacak. Ya kardeşim, bozduğun kaldırımın yerine yenisini yapıyorsun. Allah razı olsun.. Olsun da biraderim, arkanda bıraktığın molozun tozu ne OLA? YANİ! Fener Caddesi öyle. Mithat Paşa öyle. Mithat Paşa deyince, Karayolları arsasına dokunmak olmaz. Resmen ama resmennnn “Moloz Döküm Sahası” olmuş. Ücretsiz park alanı olmuş. Arz ederim efendim.