Nurullah ER


DOĞA İNTİKAMINI ALIR

NURULLAH ER


Yaz aylarının kavurucu sıcağında ülkemiz doğal afetlerle boğuştu.

Kuzeyi sel vurdu, güneyi ve batıyı yangınlar yaktı kavurdu.

Televizyon ekranlarından felaketleri izlerken; alevler içinden kaçışanlar, tutuşup can verenler, ağaçların çatırtısı, hayvanların patırtısı… Bir kıyamet alameti. Ya selde sürüklenenler, savrulup saçılanlar, evleri yıkılıp, imdat diye bağıranlar, çaresizce ölümü bekleyenleri gördükçe insanın yüreği ağzına geliyor. Doğanın hak etmediği, canlıların yaşamaması gereken büyük bir felaket…

Böylesi felaket olayları içinde insan farklı duygu ve düşünce içinde kayboluyor. Derin bir huzursuzluğun, acının yoğunluğu üzerine gelip oturuyor. Kaybolmuyor günlerce. Uykuları kaçırıp, rüyalarına giriyor … O çığlıklar, feryatlar her ne kadar bir canlının sesi olsa da, doğanın acı acı inlemesi, can çekişmesidir.

Halkın belik çaresizliği, yetkililerin çözümsüz umursamazlığı teselliye götürüyor yardım ve destek vaatleri ardından. Hep bir ağızdan söz birliği etmişçesine çıkıyor ağızlardan; “Doğa intikamını alır.” Bu aslında doğayı intikam almaya zorlayan insanların kendilerinin olduğunun itirafıdır. Küresel ısınmayla dünyayı iklim değişikliğine zorlayanlar, HES projeleriyle dere yataklarını yok edip imara açanlar, sel felaketinden sonra bir de “sel yatağını bulur” sözünü demezler mi! Sel yatağını bulacaksa neden oralara ev yapımına, işyeri açılmasına izin veriliyor. Yangın sabotajlarına karşı gerekli önlemi almayanlar, doğal felaketlere önlem açısından donanımlı yapı oluşturamayanların, felaketler karşısında gösterdikleri gayret; ne ölenleri geri getirebilir, ne maddi kayıplara destek olur. Bundan yıllar öncesi yaşanan bir depremin, bir sel felaketinin, bir yangının oluşumu hala daha belleklerden kaybolmamışsa, ufacık bir felakette insan panik içinde ne yapacağına şaşırıyorsa, ülke yöneticilerinin yıllardır böylesi felaketlere karşı yeterli önlemi almamalarındandır.

Böylesi çaresizliği yaşarken, birde böylesi felaket sırasında bunu ganimete çevirmeye çalışanların sergiledikleri tutum tüyler ürpertici görüntülerdir. Kim bilir bu felaketlerden sonra, yangın yerine, sel yataklarına bakıp bakıp elini ovuşturanlar var mı diye insan düşünmeden edemiyor. Bunun insanlık ve vicdani bağdaşır yanı yoktur. Hangi insan yapabilir bunu? Bu olsa olsa fırsatçılık intikamı olur.

Önce doğayı tahrip ediyoruz, sonra da doğa bizden intikam aldı diye sızlanıyoruz. Bu doğanın intikamı değil, olsa olsa sorumsuzluğumuza karşı bir uyarıdır. Çünkü doğa, insanoğlu kadar ne kindar, ne de çıkarcıdır.