Nurullah ER


DOĞANIN UYARISI

Doğa, afetleriyle sık sık insanları uyarıyor.


 

Doğa, afetleriyle sık sık insanları uyarıyor.
Çevremi kirletmeyin, hor kullanmayın, dengemi bozmayın!
Bazen yelle, bazen selle, bazen depremle...
Ne var ki kulak ardı ediliyor, görmezden geliniyor, önemsenmiyor, üç beş gün sonra her şey unutuluyor.
“Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.”
Doğa boş durmuyor, ortam oluşturduğunda, fırsatını bulduğunda yapacağını yapıyor.
İki hafta üst üste belirli günlerde İstanbul´a yağan yağmurla, oluşan sel felaketiyle adeta can pazarı yaşandı.
Hava günlük güneşlikti.
Birden esen sert rüzgar, ardından gökyüzünde dolaşan kara bulutlar, çakan şimşekler, gök gürlemesi, apaydınlık günün birden geceye dönüşmesi...
Sonrası mı?
Bardaktan boşanırcasına yağmurun yağması, fırtınanın esmesi, ardından ceviz büyüklüğünde dolular...
Kocaman İstanbul, dünya şehri, yarım saat içinde teslim oluyor; yağmura, fırtınaya, doluya...
Yollar, caddeler, sokaklar, tüneller, metro istasyonları sel altında.
Arşı alayı delercesine yükselen gökdelenler, şatolar, yalılar, alışveriş merkezleri... Esas duruşta.
Sel suları içinde arabalar tekneler gibi dolanışta...
On beş milyon nüfus felakete eli böğründe, şaşkın şaşkın bakışta...
İktidar çevreler, yerel yöneticiler böylesi ciddi bir felaketi, hafife alışta, sorumluluktan kaçışta...
Bu yağmur şarkılardaki gibi sesi aşka davet etmiyordu...
El ele tutuşan sevgilileri birlikte ıslatmıyordu.
Nisan yağmurları gibi romantizmi çağrıştırmıyor, sonbaharınki gibi hüzün yüklemiyordu.
Pencere camlarını tıkırdatmıyor, evin içine dolduruyordu.
Çatlamış toprağa can vermiyor, bereket saçmıyordu.
Bu yağmur doğanın isyanı, öfkesi, kızgınlığıydı...
Gökyüzünün hiçe sayılışına, yeryüzünün kıymetinin bilinmeyişine tepkiydi.
Mevsimin mevsimlikten çıkışıydı.
Kara toprağı arayışıydı.
Betonu kara topraktan üstün görenlere, yeşil alanları hiçe sayanlara uyarıydı.
Doğanın, “Ne yaparsanız yapın, beni teslim alamazsınız, yok edemezsiniz. Ben yok olursam önce siz yok olursunuz” diye haykırışıydı.
Yıllardır uyaran bilim adamalarına, konuşan çevrecilere kulakların tıkanışıydı.
Yağan yağmurla, oluşan sel felaketiyle tüm gerçeklerin su yüzüne çıkışıydı.
Paranın dışında her şeyin hiçe sayılışıydı.
Şimşeklerin uyarı için gökyüzüne imza atışıydı!